İstanbul’da bugünden geriye bir zaman yolculuğuna çıkarak bir gününü dolu dolu geçirebileceğin, hatta biraz detaycıysan günü yetiremeyeceğin şahane bir müze önerisi ile geldim!
Sen de günlük yaşamda kullandığımız birçok şey için “Bunun ilk hali nasıldı acaba?”, “Bu ilk kimin aklına geldi acaba?” gibi sorular sorarken buluyor musun kendini? Tarihe meraklı mısın? Detaylarda kaybolmayı sever misin? Okuduğun, araştırdığın şeyleri gözünde canlandırmayı?
Soruları uzatmadan konum bildiriyorum: Rahmi M. Koç Müzesi, Hasköy!
İstanbul’un buram buram tarih kokan bir ilçesinde, Haliç kıyısında ziyaretçilerini ağırlayan bu eşsiz müze; seni geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracak.
Benim gibi İstanbul’da yaşayan biriysen, 1994 yılından beri ziyarete açık olan müzeye gidince “Bunca zaman neden gitmedim?” diye kendi kendine sitem edebilirsin. Yine de insanın her yaşta bu müzeden alacağı bilgi farklı, geçmişte gezenlerin de güncellenen koleksiyonlar ile sonraki yıllarda yeniden gezebileceği bir derya deniz…
Hadi o zaman lafı daha fazla uzatmadan bir an önce müzeyi tanımaya başlayalım!
İçindekiler
Rahmi M. Koç Müzesi’nin Kısa Tarihçesi
Haliç’in kuzey yakasında bulunan Hasköy semtinde konumlanan Rahmi M. Koç Müzesi, 1994 yılında ziyarete açılmış. Müze ilk yıllarda, şu anda bulunduğu yolun karşı tarafında yer alan lengerhane binasında ziyaretçilerini ağırlıyormuş. Lengerhane, Osmanlı döneminde, gemilerin denizde sabit kalması için kullanılan zincirlerin ve çıpaların üretildiği yerlere deniliyormuş.
Zaman içerisinde koleksiyon zenginleştikçe bu alana sığmamaya başlamış. Lengerhanenin karşısında bulunan tarihi yapılar restore edilerek müzeye kazandırılmış. Bugün yaklaşık 27 bin metrekare alan üzerine yayılan müze; Tarihi Lengerhane Binası (Mustafa V. Koç Binası), Tarihi Hasköy Tersanesi ve Açık Hava Sergileme Alanı olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Tarihi Lengerhane Binası (Mustafa V. Koç Binası)
Ben gezimde lengerhane binasını sona bıraksam da müzenin ilk kurulduğu alan burası olduğu için yazıda ilk onunla başlamak istedim. Müzenin ana bölümlerinden tarihi lengerhane, müzenin diğer bölümlerinden ayrı olarak yolun karşı tarafında konumlanıyor. Lengerhanenin 12. yüzyıldan kalan bir bina üzerine Sultan III. Ahmet döneminde inşa edildiği düşünülüyor. 2. derece tarihi eser sınıfında yer alan bina, ahşap çatısı, taş duvarları ve dokusuna uygun olarak restore edilmiş olması ile buram buram tarih kokuyor.
Burada sergilenen koleksiyon zengin bir çeşitliliğe sahip; havacılık, demiryolu, denizcilik, sinema, matbaa makineleri, oyuncaklar gibi oldukça farklı alanlardan birçok ürünün geçmişteki modellerini burada görebilirsin. Lengerhanenin bölümleri arasında dolaşırken hem sergilenen koleksiyonun hem de tarihi atmosferin etkisiyle kendini bir antikacıda gibi hissedeceksin.
Atatürk Objeleri Bölümü
Müzenin en özel bölümlerinden biri olan Atatürk Objeleri Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı boyunca kullandığı kıyafetlerden gözlüğe, evrak çantasından mühürlere, kişisel bakım eşyalarından fincan takımına oldukça geniş bir koleksiyona sahip. Burada ayrıca Latife Hanım’a ait eşyalar da sergileniyor. Fotoğraflarla da desteklenen bölüm, ziyaret edenler için duygusal bir deneyim yaşatıyor.
Tarihi Hasköy Tersanesi
Burası benim müzeyi gezmeye başladığım ilk durak aslında. Bilet gişesinin girişi tersane binasında olduğu için, gişe işlemi biter bitmez önüne açılan kapılardan birine doğru yönelerek gezmeye koyulabilirsin müzeyi… İlk karşılaşacağın bölümler; sualtı, astronomi ve enerji ile ilgili sergi alanları olacak.
Enerji bölümü benim en çok eğlendiğim bölümlerden biriydi, çünkü burada günlük hayatımızı kolaylaştıran pek çok mekanizmanın iskelet formunu inceleyip nasıl çalıştığını görmek mümkün. Örneğin bir otomobil motoru, mutfak fırını, ocak, çamaşır makinesi, elektrikli bisiklet… Sergi alanında her birinin düğmesine basıp kısa süreliğine çalıştırarak tüm aletlerdeki mekanizmaların nasıl işlediğini izleyebiliyorsun. Çocukların da ilgisini çekecek olan bu alan belki de onların ileride mühendislik, elektrik-elektronik gibi alanlara yönelmelerinde de etkili olacak. Bu kısmın üst katında yer alan Renkli Matematik dünyası da deney setleri ile yine çocukların ilgisini çekecek.
Klasik Otomobiller İçin İstikamet Erdoğan Gönül Galerisi
Tersane binası içerisindeki en renkli bölümlerden biri olan Erdoğan Gönül Galerisi, ziyaretçilerin en çok keyif alarak gezdikleri bölümlerden bir diğeri… Klasik otomobil tutkunları için eşsiz bir durak olan bu bölümü gezerken, özel bir merakın yoksa bile birbirinden güzel klasikleri gördükten sonra bu durum değişecektir.
1800’lü yılların sonundan kalma buharlı otomobilden bugüne nelerin değiştiğini, yan yana sıralanan otomobilleri gezdikçe göreceksin. Film sahnelerinden fırlayıp yanına gelmiş Cadillac’lar, Rolls Royce’lar, Chevrolet’ler ve daha fazlası, göz alıcı renkleri ve geçmiş zaman estetikleri ile insanı büyülüyor. Türkiye’de üretilen ilk otomobillerden 4 vitesli Anadol ile de burada tanışabilirsin. Harry Potter ve Sırlar Odası filminde kullanılan uçak arabanın bir model kopyasını da burada görebilirsin. İçlerinden birinin kapısını açıp, binip yollara düşme dürtüsü aklından bir an olsun çıkmadan gezeceğine eminim bu bölümü…
Üst katta ise motosikletler, kağnılar, bebek arabaları, at arabaları gibi farklı araçların nasıl bir süreçten geçip günümüze geldiğini görebilirsin. Bu kısımda da özellikle bebek arabaları, farklı tasarımlarıyla ilgini çekebilir.
Zeytinyağı Fabrikası, Marangozhane ve Torna Tezgahları
Tersane binasındaki bir diğer bölüm olan Dr. Bülent Bulgurlu Galerisi’nde yine otomobilleri gördükten sonra buhar makineleri ve dizel motorları inceleyebilir, ardından sanayi devrimi öncesi üretimhanelerin canlandırıldığı bölümlere geçebilirsin. Ayvalık’taki gerçek bir zeytinyağı fabrikasından getirilen, buharla çalışan parçalar ile oluşturulan bölüm benim için oldukça ilgi çekiciydi. Burada, ışıklı bir pano üzerinden takip ederek, hareket eden makineler ve sesleri eşliğinde zeytinyağı üretim sürecini tüm aşamaları ile izleyebiliyorsun.
Zeytinyağı fabrikasından çıktıktan sonra ise marangozhane ve tornahanelerdeki çalışma mantığını görebileceğin bölümler, kayışlar ile hareket eden makinelerin sesleri eşliğinde canlı bir deneyim için seni bekliyor. Müzeye ev sahipliği yapan tersanenin hızarı da bu marangozhanede bulunuyor.
Tersane bölümündeki kapalı alanlardan bir diğeri olan Aydın Çubukçu Galerisi ise hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde kullanılan motorlu ya da atlı tren vagonlarını, tramvayları inceleyebileceğin bir bölüm… Camekanlar içerisinde geçmiş dönemlere ait raylı ulaşım araçlarını görebilir, demir yolu üzerinde bulunan yerleşim yerlerinin canlandırıldığı maketleri inceleyebilirsin.
Açık Havada Yaşayan Geçmiş
Şimdi biraz da açık havaya çıkma zamanı! Tüm gün gezecek kadar zengin bir koleksiyona sahip müzede, mola vermek ve hava almak için çıktığın alanlarda bile ilgini cezbedecek birçok şey var. Deniz yolu ulaşımında önemli yere sahip birçok tekne ve gemiyi tersane bölümünün açık hava kısmında görebilirsin. Saltanat kayıkları, balıkçı tekneleri, buharlı gemiler ve denizcilikle ilgili pek çok detay burada seni bekliyor.
Benim için açık havadaki en güzel yerlerden biri de Yaşayan Geçmiş bölümünde sıra sıra canlandırılmış dükkanlar oldu… Dükkanların vitrinlerinde de, kapısından kafanı içeri uzatıp baktığında da göreceğin birçok şey yine geçmiş zamanların gündelik yaşamına ışık tutuyor. Şifa Eczanesi, Dakik Saat, Haliç Oyuncakçısı, Dövme Demir, Ismarlama Kundura gibi dükkanlar, geçmişten kopup gelmiş gibi içine çekiyor insanı her detayı ile… Bu bölümde fotoğraf çektirmek isteyenler için tüm güzelliği ile bekleyen kırmızı klasik bir otomobil de bulunuyor.
Müze Vapur Fenerbahçe
Müzenin kıyısında demirli duran Fenerbahçe Vapuru da 2009 yılından beri ziyarete açık bir müze vapur olarak burada bulunuyor. Ağırlıklı olarak oyuncakların sergilendiği vapur, müzede eğitim çalışmalarına da ev sahipliği yapan bir alan. Vapur içerisinde bir de nostaljik bir kafe alanı bulunuyor.
Tersane bölümünün ardından Açık Hava Sergi Alanı’nda helikopterler, tanklar, sivil havacılık alanında kullanılan uçaklar, savaş uçakları ve daha pek çok araç, zaman zaman trajik de olan hikayeleri ile birlikte seni bekliyor olacak.
Rahmi M. Koç Müzesi’ne Nasıl Gidilir?
Dünya standartlarında bir müze olarak tanımlayabileceğim Rahmi M. Koç Müzesi, İstanbul’da yaşayan ve İstanbul’a misafir olan herkesin zaman yaratıp görmesi gereken yerlerden biri…
Müze o kadar zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor ki burada anlatmakla bitmeyecek türden… Ben bu yazıda kendi ziyaret deneyimimde beni etkileyen, gezerken keyif aldığım bölümlerden bahsetmek istedim. Bunlar dışında daha pek çok detay müzede seni bekliyor.
Hasköy’de, Haliç kıyısındaki müzeye gitmek istersen; 47, 47E, 47Ç, 47N Eminönü, 54HT, 54HŞ Hasköy otobüs hatları ile ulaşım sağlayabilirsin. Şişhane-Alibeyköy minibüs hattı güzergahında da olan müzeye ayrıca metrobüs ile Halıcıoğlu durağında inerek de kolayca ulaşım sağlayabilirsin. Kendi aracıyla gelenler içinse müzede otopark mevcut.
Müzeyi ziyaret etmeden önce güncel bilgileri kontrol ederek gezini planlayabilirsin. Müze ziyaret saatleri, giriş ücretleri ve sunulan hizmetler hakkında güncel bilgiye buradan ulaşabilirsin.