Koyu Mod Açık Mod
Koyu Mod Açık Mod

Tarsus’ta Gezilecek Yerler

Geçmişten günümüze dek korunmayı başarmış tarihî yapıları, birbirinden güzel plajları, mağaraları, şelaleleri ve çok daha fazlasıyla görülmeye değer büyüleyici bir ilçe; Tarsus. Köklü geçmişiyle her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapan bu büyük ilçe, yüzyıllar boyunca her zaman önemli bir merkez olarak kalmayı başarmış. Bugün de Türkiye’nin en nadide turizm merkezlerinden biri. İster tarihe meraklı bir araştırmacı ol ister denizi, kumu ve güneşi takip eden bir tatil tutkunu; Tarsus mutlaka sana göre bir şeyler sunacak. Ayrıca şunu da peşinen söyleyelim: Bu ilçenin tamamını bir günde gezmek neredeyse imkânsız. O yüzden şimdiden tatil rezervasyonunu yaptır deriz. Hazırsan kemerlerini tak, Tarsus gezimize başlıyoruz!

Tarsus Nerede?

Tarsus deyince belki de akıllara gelen ilk soru; Tarsus’un nerede olduğu. Akdeniz Bölgesi’nin doğusunda, Mersin ile Adana’nın arasında konumlanan Tarsus, Seyhan ve Ceyhan nehirlerine yakın olması nedeniyle verimli tarım arazilerine sahip. Bu tarihî ilçe, Toros Dağları’nın eteklerinden Akdeniz’e dek uzanan bereketli topraklarıyla her zaman önemli bir ticaret merkezi olmuş. Akdeniz ikliminin etkisinde olduğu için yazları sıcak ve kışları ılıman olan Tarsus yılın büyük bir bölümünde gezilebilecek bir yer. Tarsus’un hem kara yolu hem demir yolu bakımından iyi bir ulaşım ağına sahip olması bu ilçeyi keşfetmek isteyenler için büyük bir avantaj sağlıyor. Ayrıca her ne kadar bir ilçe olsa da Tarsus’un Anadolu’daki pek çok şehirden büyük bir yüz ölçümüne ve nüfus yoğunluğuna sahip olduğunu söylememiz gerek.

Tarsus’ta Gezilecek Tarihî Yerler

Tarsus tarihî yerler bakımından zengin ilçelerimizden biri. Tarsus’un sokaklarında gezerken kendini bir tarih kitabının içinde hissedebilirsin. Kiliselerin, camilerin, bedestenlerin, gemilerin ya da tarihî Tarsus evlerinin yanından geçerken bir zaman tünelinin içinde olduğun düşüncesine kapılabilirsin. Farklı medeniyetlerin, farklı dönemlere ait yapıların ya da eserlerin sana kendilerini göstermek için yüzyıllar öncesinden geldiklerini düşünmen de hiç zor değil. Oysa Tarsus’un köklü geçmişinin tüm bu izleri yüzyıllardır burada. Haydi gel, bu köklü geçmişin izlerini birlikte takip edelim.

Kleopatra Kapısı

Tarsus merkezde gezilecek yerler Kleopatra Kapısı ile başlıyor. Tarsus’un en çok bilinen tarihî yapılarından olan ve Deniz Kapısı olarak da adlandırılan Kleopatra Kapısı, ilçe merkezinde yer alıyor. Bu kapı, günümüzde ayakta kalan tek antik ilçe kapısı olması nedeniyle tarihî bir değere sahip. Kapının yapımında kullanılan taşların üzerinde yapılan incelemelere göre bu kapının Bizans İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ya da Abbasi hâkimiyeti sırasında inşa edilmiş olması mümkün. Ancak bugüne dek ulaşan kapının daha eski bir yapının kalıntıları üzerine inşa edilmiş olabileceğine dair bulgular da mevcut.

Antik dönemde Tarsus’a girişi sağlayan üç kapıdan biri Dağ Kapısı ve Adana Kapısı ile birlikte Kleopatra Kapısı’ydı. Ünlü Osmanlı gezginlerinden olan Evliya Çelebi de bu kapıya Seyahatname’sinde yer vererek onu İskele Kapısı olarak isimlendiriyor. Tek kemerli bir geçişe sahip olan yapı, kesme taş ve Horasan harcı kullanılarak inşa edilmiş. Yüksekliği 8,5 metre, genişliğiyse 5,6 metre olan kapı eski dönemlerde Tarsus savunma hattının bir parçası olarak kullanılmış.

Rivayete göre Mısır Kraliçesi Kleopatra ile Romalı General Marcos Antonius MÖ 41 yılında Tarsus’ta büyük bir törenle karşılanmış. Tarsus halkı bu tarihî buluşmaya büyük bir ilgi göstermiş ve ilçe kısa süre içinde önemli bir diplomasi merkezi hâline gelmiş. Deniz Kapısı olarak adlandırılan bu kapının bu tarihten itibaren Kleopatra Kapısı olarak anılmaya başladığı anlatılıyor.

Aziz Paul Kuyusu ve Kilisesi

Aziz Paul Kilisesi ve Aziz Paul Kuyusu’nun hikâyesinden bahsetmeden önce Aziz Paul’un hikâyesini bilmekte fayda var. Aziz Paul (St. Paul), MS 1. yüzyılın başlarında Roma vatandaşı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak Tarsus’ta doğmuş. Eğitiminin ilk yıllarını Tarsus’ta tamamlayan Aziz Paul’un öğrenimine devam etmek için takip ettiği rotaysa Şam olmuş. İlk başlarda Hristiyanlığa karşı olan Aziz Paul, Şam’a giderken gördüğü bir rüya sonucu Hristiyanlığı benimsemiş ve bütün bir hayatını Hristiyanlığın yayılmasına adamış.

Hayatı boyunca toplam 3 seyahat gerçekleştiren Aziz Paul, fikirleri ve öğretileriyle Hristiyan Kilisesi’nin temellerini atan insanlardan biri olarak anılıyor. Zaman içinde Roma yönetimi tarafından tehlikeli görülen Aziz Paul tutuklanıyor ve MS 60 yılında Roma’da hayatını kaybediyor. Hristiyan inancının şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı düşünülen “Tarsuslu Havari,” hem dinî hem tarihî açıdan önemli bir figür.

Şimdi gelelim Aziz Paul Kuyusu’nun ve Aziz Paul Kilisesi’nin hikâyesine…

Tarsus’un geleneksel mimari dokusu arasında konumlanan ve Aziz Paul Evi olarak adlandırılan yapının avlusunda bulunan Aziz Paul Kuyusu hem mimari yapısı hem taşıdığı dinî anlamla dikkat çekiyor. Silindir şeklinde bir ağız taşına sahip olan kuyunun kare biçimli gövdesi dörtgen kesme taşlarla inşa edilmiş. Yüzyıllardır kutsal kabul edilen bu kuyudan çıkarılan suyun şifalı olduğuna inanılıyor. Son yıllarda kuyunun bulunduğu avluda yapılan arkeolojik kazılar sonucunda eski dönemlere ait duvar kalıntıları ve Aziz Paul’un yaşadığı döneme ait kültür katmanları açığa çıkarıldı. Çıkarılan yapılar ziyarete açık olsa da koruma amaçlı olarak camla kaplanmış durumda.

Aziz Paul’un Hristiyanlık tarihinde önemli bir figür olması, bu alanın uzun yıllardır kutsal bir nokta olarak ziyaret edilmesine neden oluyor. Bu alan, geçmişte Tarsus’ta yaşayan Hristiyan toplulukların inançlarına dair izler taşıması nedeniyle Hristiyan hac rotalarından biri olarak kabul ediliyor. St. Paul Kuyusu ve etrafında bulunan St. Paul Kilisesi bugün ruhani ve tarihî bir merkez. Henüz UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmese de aday gösterilen yapılar arasında.

Ulu Cami

Ulu Cami, 1898 yılında Saydalı Abdülkadir Seydavi tarafından halkın da desteğiyle yaptırılan ve sonradan yıkılan Yeni Cami’nin yerine inşa edildi. Bugün Ulu Çarşı olarak bilinen eski Gümrük Meydanı’nda yükselen üç katlı Ulu Cami geniş ibadet alanıyla dikkat çekiyor. Caminin zemin katında 2000 kişilik namazgâh ve hemen yanında revaklı bir son cemaat yeri bulunuyor. Bodrum kattaysa 400 kişilik bir konferans salonu mevcut.

Ulu Cami’yi böylesine önemli kılan detayların başında iç mekân süslemeleri geliyor. Kütahya çinisinden yapılmış özel motifler ve oymalı ahşap detaylar hayranlık uyandırıyor. Caminin tavanında yer alan Rumi desenlerle bezeli malakâri rölyef süslemeler bu camiyi özel kılan detaylar arasında. Mihrapta çini ve ahşap işçiliği bir arada kullanılmış. Alçıdan yapılan mukarnaslı bölümdeki süslemelerin detaylarıysa bu camiyi çok daha özel bir mekân hâline getiriyor. Üst kısmı altın varaklı mihrap Ulu Cami’nin ihtişamını güçlendiriyor.

Hem mimari yapısı hem iç mekândaki detaylı süslemeleriyle kültürel mirasımızın önemli bir parçası olan Ulu Cami günümüzde de varlığını sürdüren önemli bir ibadet merkezi. Eğer Ulu Cami’ye şöyle bir uzaktan bakmak istersen çift şerefeli iki minare de görülmeye değer.

Kırkkaşık Bedesteni

Tarsus’un ilçe merkezinde, Ulu Cami’nin hemen yanında konumlanan Kırkkaşık Bedesteni tarih boyunca olduğu gibi bugün de ilçe ekonomisine katkı sağlayan önemli yapılardan. 1579’da Ramazanoğulları Beyliği’nden Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan Kırkkaşık Bedesteni kendi döneminde aşevi ve medrese olarak işlev görmüş. Cumhuriyet’ten sonraysa kapalı çarşı olarak ilçe ekonomisine katkı sağlamış.

Eskiden Beyaz Çarşı olarak da bilinen Kırkkaşık Bedesteni, adını dış cephesindeki kaşık süslemelerinden alıyor. Kesme taştan yapılan yapı dikdörtgen bir mimariye sahip. Yedi kubbeyle örtülü olan bedestenin doğu ve batı yönlerinde olmak üzere iki kapısı ve iç mekândaysa 21 odası bulunuyor. Bedestenin içinden ulaşılan iki kule oda ve batı cephesindeki ek odalar da hesaba katıldığında toplam oda sayısı 25’e ulaşıyor.

Uzun süre atıl kalan Kırkkaşık Bedesteni 2005 yılında Tarsus Belediyesi tarafından restore edildi ve ilçeye kazandırıldı. 2007 yılından bu yana da turistik bir çarşı olarak hizmet vermeye devam ediyor. Bedestenin içinde yer alan dükkânlardan el işçiliğiyle üretilen seramik, bakır, gümüş ve ahşap ürünler satın alabilirsin. Ayrıca Tarsus mutfağına özgü lezzetleri deneyebileceğin yeme içme mekânlarına da uğrayabilirsin.

Tarihî Tarsus Evleri

İlçenin geçmişine dair izler taşıyan Tarihî Tarsus Evleri, 19. ve 20. yüzyılın sosyo-kültürel yaşantısına dair önemli bilgiler aktarıyor. İlçe merkezindeki Kızılmurat, Sofular, Tabakhane ve Cami-i Nur mahallelerinde görülebilecek olan bu evler, Tarsus’un tarih kokan sokaklarında varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu evlerin iç mekân özellikleri yıllar boyunca ihtiyaçlara göre değişiklik gösterse de evlerin taş cepheleri kendi döneminin izlerini bugüne dek korumayı başarmış. Çukurova coğrafyasında son yüzyılın sivil mimari örneklerinin görülebileceği nadir bölgelerden olan Tarsus’un tarihî evleri, bu coğrafyadaki çok kültürlülüğe dair pek çok hikâye barındırıyor.

Taş, kerpiç ve ahşabın büyük bir uyum içerisinde kullanıldığı Tarihî Tarsus Evleri dar sokakların iki yanında sıralanmış durumda. Evlerin neredeyse tamamında bulunan küçük ya da büyük avlular bu sıcak coğrafyada yaşayan insanların bir arada vakit geçirdiği, genellikle ferah ve serin alanlar. Tarsus evlerinin tamamında görülebilecek olan önemli özelliklerden biri de alt katları oluşturan duvarların yüksek tutulmuş olması. Bunun nedeni hacimli bir Çukurova ürünü olan pamuğun depolanması için yerel halkın “mağaza” olarak adlandırdığı depolama alanlarını oluşturmak.

Bu evlerin en can alıcı noktası ise kapıları…Tarihî Tarsus Evleri’nin iç mekânlarındaki sadeliğe karşın bu mekânlara açılan kapılar son derece süslü. Bu evlerin her birindeki kapılar Doğu illerine özgü bitkisel ve geometrik desenlerle zenginleştirilmiş. Bazı kapıların ardında el işçiliği ürünler satın alabileceğin dükkânlar var. Bazılarının ardındaysa Tarsus’ta ruhunu dinlendirebileceğin oteller var.

Nusret Mayın Gemisi Müzesi 

1911 yılında Almanya’nın Kiel kentinde inşa edilen Nusret Mayın Gemisi, Birinci Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren kritik bir rol üstlendi. 1913 yılında Osmanlı donanmasına katılan gemi Çanakkale Zaferi’nin en önemli aktörlerinden biri. 18 Mart’taki deniz harekatı sırasında İngiliz donanmasına ait Bouvet, Irresistible ve Ocean zırhlılarını batırarak Çanakkale Zaferi’nin kaderini belirledi. Nusret’in gerçekleştirdiği mayın döşeme operasyonu, Osmanlı döneminin en önemli deniz stratejilerinden ve savaş başarılarından biri. Nusret Mayın Gemisi, bugün hâlâ Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının en önemli sembollerinden biri olarak kabul ediliyor.

İşlevini tamamlandıktan sonra bir şahsa satılan ve 1990 yılında aşırı yükleme nedeniyle Mersin Limanı’nda batan gemi, 1999 yılında Tarsus Belediyesi’nin öncülüğünde denizden çıkarıldı. 2003 yılından bu yanaysa anıt müze olarak ziyaretçilere açık. Ancak yenileme çalışmaları nedeniyle ziyaret saatleri konusunda net bir bilgi yok.

Tarsus’ta Doğal Güzellikler

Tarsus denildiği zaman burayı tek bir özelliğiyle sınırlandırmak asla mümkün değil. Nitekim “Mersin’de gezilecek yerler” diye bir arama yaparsan cazibe merkezlerinin önemli bir kısmının Tarsus’ta olduğunu görebilirsin. Ayrıca bunların yalnızca tarihî yapılarla sınırlı olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Tarsus heybesinde şelalelerden mağaralara, sahil ve plajlardan yaylalara kadar uzanan pek çok doğal güzellik barındırıyor. Haydi gelin, Tarsus’ta gidilecek yerler listemizdeki doğal güzelliklere birlikte bakalım.

Tarsus Şelalesi

Bolkar Dağları’nın güneydoğusundan doğan ve birçok derenin birleşmesiyle oluşan Berdan Irmağı’nın Çukurova’da kısa bir mesafe katettikten döküldüğü nokta Akdeniz. 142 kilometre uzunluğundaki Berdan Irmağı’nı Can, Pamuklu ve Kusun gibi dereler besliyor. Akdeniz’e dökülmeden önce Tarsus Ovası’nda geniş kıvrımlar çizen ırmak, antik çağlarda Kynidos olarak biliniyor ve Tarsus’un kuruluşunda da belirleyici bir rol üstlenmiş.

Adını ırmağın soğuk suyundan olan Berdan, Tarsus ilçesinin yaklaşık 4 kilometre kuzeyinde doğanın sunduğu en eşsiz manzaralardan birini oluşturuyor. Yatağı Bizans İmparatoru Justinyen tarafından değiştirilen ırmak, Roma döneminin sonlarına dek nekropol alanı olarak kullanılmış. Bu değişiklik sonucunda yaklaşık 15 metre yükseklikten dökülmeye başlayan ırmak burada görenleri kendisine hayran bırakan bir çağlayan oluşturmuş. Özellikle kış ve bahar aylarında eriyen yağmur sularından dolayı debisi artan bu çağlayan bugün Tarsus Şelalesi olarak anılıyor.

Bölge halkının sık ziyaret ettiği mesire alanlarından olan Tarsus Şelalesi’ne giriş ücretsiz. Şelale çevresinde seyir bölgeleri, fotoğraf çekimi için oluşturulmuş alanlar ve piknik masaları mevcut. Ayrıca şelale çevresindeki restoranlarda yöresel lezzetler denenebiliyor. Dilersen önemli halk ozanlarımızdan Karacaoğlan’ın heykelini de burada görebilirsin. Eğer Tarsus’un sıcak havasından bunalırsan serinlemek için buraya gelmek hiç de fena bir fikir değil!

Eshab-ı Kehf Mağarası

Eshab-ı Kehf Mağarası; Kuran-ı Kerim’in Kehf Suresi’nde geçen, zalim bir hükümdardan kaçarak mağaraya sığınan yedi genç ve köpekleri Kıtmir’in 309 yıl süren mucizevi uykusuna ev sahipliği yapıyor. Roma İmparatoru Takyanus’un baskılarından kaçan bu gençler mağarada derin bir uykuya dalmış ve uyandıklarında bambaşka bir döneme tanıklık etmişler. Günümüzde Tarsus’un önemli turizm noktalarından olan Eshab-ı Kehf Mağarası, özellikle inanç ve kültür turizmi açısından büyük ilgi görüyor.

Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Sazenuş ve Kefeştatayyuş isimli yedi genç ve köpekleri Kıtmir bugün Yedi Uyurlar ya da Yedi Uyuyanlar olarak biliniyor. Ayrıca Eshab’ı Kehf Mağarası, her yıl 6-10 Mayıs tarihlerinde düzenlenen Hıdırellez törenlerinde de anılıyor. Mağara, Tarsus ilçe merkezine 12 km mesafede bulunuyor. Yedi Uyurlar’ın efsanesiyse kısaca şöyle:

Tarsus topraklarında hüküm süren ve halkını baskıyla yöneten zalim bir kral herkese kendi inancını dayatırmış. Bu yedi genç onun emirlerine boyun eğmemiş ve kral tarafından ölüm cezasına çarptırılmış. Köpekleri Kıtmir’i de yanlarına alarak dağlara kaçan gençler gizemli bir mağaraya sığınmış. Yorgun düşen gençler orada dinlenmek için uzanmış ve gözlerini kapattıkları anda zamansız bir uykuya dalmışlar.

Zaman akmış, krallar değişmiş ama onlar uyanmamış. Tam 309 yıl sonra uyanan gençlerden biri ekmek almak için şehre indiğinde her şeyin değiştiğini görmüş. Eski parasıyla ekmek almak isteyen bu yabancıda bir tuhaflık olduğu hemen anlaşılmış. Böylece mağaranın mucizesi ortaya çıkmış. Ancak gördükleri ilgiden rahatsız olan gençler yeniden mağaralarına dönerek uykuya dalmış ve bir daha da uyanmamış.

Eğer bu mağarayı ziyaret etmek istersen esintilere kulak ver. Belki de esen rüzgârda onların sesini duyabilirsin.

Tarsus Sahili ve Plajları

Tarsus’un en geniş sahil alanı olan Tarsus Plajı’nın doğal kumsalı 9 kilometre uzunluğunda ve yaklaşık 100 metre genişliğinde. Plajın hemen arkasında uzanan çam ormanı bölgeye huzurlu bir atmosfer katarken doğayla iç içe bir deneyim vadediyor. Plajda herhangi bir işletme bulunmadığından hem yiyecek ihtiyaçlarınızı hem şemsiye gibi ekipmanlarınızı yanınıza almanız gerekiyor. Bölgeye kendi aracınızla gitmek genellikle en iyi yol, çünkü ulaşım olanakları son derece sınırlı. Yaz aylarında denize girmek için uğrak noktalardan olan Tarsus Plajı’nda olta balıkçılığı yapmak, piknik gibi etkinlikler düzenlemek ya da yalnızca manzaranın tadını çıkarmak mümkün. Ayrıca plajın hemen yanında uzanan Tarsus Çayı’nın kıyısı uzun yürüyüşler yapmak için ideal.

Denize girilebilecek bir diğer Tarsus sahiliyse Adanalıoğlu Plajı. Plajda tıpkı Tarsus Plajı’nda olduğu gibi herhangi bir giriş ücreti bulunmuyor. Yine aynı şekilde market ve benzeri işletmeler de mevcut değil. Kıyı bölgesi sığ olan plaj yaklaşık 100 metre sonra derinleşerek boy seviyesine ulaşıyor. Deniz kabukları bakımından zengin olan bu sahilde pek çok hatıra toplayabilirsin.

Tarsus Yaylaları

Tarsus sahilleri ve tarihî yapılarıyla olduğu kadar yaylarıyla da ünlü. Gülek Yaylası, Sebil Yaylası ve Namrun Yaylası olarak da bilinen Çamlıyayla en popüler Tarsus yaylalarından. Gülek Yaylası; Toros Dağları’nın eteklerinde, 1200 metre yükseklikte bulunuyor. Tarih boyunca stratejik bir geçiş noktası olarak kullanılan bu yayla serin havası, tarihî dokusu ve nefes kesen manzarasıyla ziyaret edilmeye değer. Yaylanın en önemli tarihî yapılarından olan Gülek Kalesi, eşsiz bir Çukurova manzarası sunuyor. Özellikle hafta sonu yoğun bir ziyaretçi akınına uğrayan yayla, Tarsus ilçe merkezine yaklaşık 60 kilometre mesafede.

Tarsus ilçe merkezine yaklaşık 70 kilometre mesafede bulunan Sebil Yaylası 1100 metre yükseklikte konumlanmış. Yayla, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde “Tilki Kuyruğu” olarak bilinen üzüm türünün yetiştiği yer olarak anlatılmış. Sebil Yaylası doğa yürüyüşleri, kampçılık ve piknik gibi aktiviteler için yoğun ilgi görüyor. Çamlıyayla ise Tarsus ilçe merkezine yaklaşık 100 kilometre mesafede. Orta Çağ’a tarihlenen Namrun Kalesi yaylanın görülmesi gereken yapılarından. Namrun’a yakın bir konumda bulunan Cennet Kanyonu ise doğaseverler için popüler bir merkez.

Tarsus’ta Kültürel Etkinlikler ve Festivaller

Tarsus’u gezmek için özel bir zaman arıyorsan Tarsus Kültür ve Sanat Festivali rehberin olabilir. Gezini bu tarihlere denk getirerek festival coşkusunu doyasıya yaşayabilirsin. Hazır gitmişken yerel pazarları ve alışveriş noktalarını gezerek hem kendin hem sevdiklerin için yöresel ürünler ve hediyelik eşya satın alabilirsin.

Tarsus Kültür ve Sanat Festivali

Tarsus’un en büyük festivali olan Tarsus Kültür ve Sanat Festivali, ilçenin tarihsel ve kültürel mirasını tanıtmak amacıyla düzenleniyor. Festivalde müzikten dansa, tiyatro gösterilerinden gastronomik deneyimlere kadar uzanan geniş bir etkinlik listesi mevcut. Ünlü şeflerin katılımıyla Tarsus’un mutfak kültürü öne çıkarılırken yerel tarım ürünleri ve üretim değerleri de vurgulanıyor. Tarsus’u bölgedeki önemli bir kültür ve turizm merkezi hâline getirmeyi amaçlayan Tarsus Kültür ve Sanat Festivali’nin 2025 yılında hangi tarihlerde gerçekleştirileceği henüz bilinmiyor.

Yerel Pazarlar ve Alışveriş Noktaları

Tarsus Siptilli Çarşısı; Tarsus’un tarihî dokusunu yansıtan, geleneksel el sanatlarının ve yerel ürünlerin satıldığı bir alışveriş alanı. Tarsus’un kültürel mirasını yaşatan bu çarşıda yöresel el yapımı ürünler ve hediyelik eşya satın alabilirsin. Ayrıca burası Tarsus’un gastronomik lezzetlerini keşfetmek için de harika bir adres. Çarşının içinde bulunan Gastronomi Merkezi, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve Tarsus’un yerel tatlarını denemek isteyen ziyaretçileri ağırlıyor. Bu merkez aynı zamanda Tarsus’un geleneksel lezzetlerini Türkiye çapında tanıtmakta da önemli bir rol üstleniyor.

Eğer Tarsus’a özgü hediyelik eşya satın almak istersen uğrayabileceğin adresler Kırkkaşık Bedesteni ve Tarsus Siptilli Çarşısı’dır. Şallar, üzerine Tarsus’un tarihî yapılarının işlendiği tabaklar, biblolar ve magnetler Tarsus ziyaretiniz sırasında alabileceğiniz hediyelik eşyadan. Ayrıca pek çok süs eşyası üzerinde Şahmeran figürünü de görebilirsin.

Şahmeran Efsanesi

Bundan yıllar yıllar önce Tarsus’un taş sokaklarının altında kadim bir şehir varmış. Bu şehirde yarısı insan, yarısı yılan olan bilgelik tanrıçası Şahmeran yaşarmış. İnsanlardan uzak yaşayan bu tanrıça merhametiyle bilinirmiş. Bir gün fakir bir genç olan Cemşab, açlıkla geçen günlerine bir son vermek için arkadaşlarıyla birlikte bir kuyuya inmiş. Ancak arkadaşları buldukları hazineden daha fazla pay almak için Cemşab’u bu kuyunun içinde bırakıp kaçmış. Bu kuyunun içinde çıkış yolu arayan çaresiz Cemşab, şans eseri Şahmeran’ın yaşadığı mağaraya ulaşmış.

Cemşab’ın dürüstlüğüne inanan Şahmeran, Cemşab’a bilgeliğini öğretmiş ve onu uzun yıllar yanında tutmuş. Ancak bir gün annesinin hastalığını öğrenen Cemşab mağaradan ayrılmış. Aynı anda ülkedeki padişah da ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve onun şifa bulmasının tek yolunun Şahmeran’ın etini yemek olduğu söylenmiş. Cemşab onun yerini söylememek için uzun süre dirense de en sonunda konuşmuş. Yakalanan Şahmeran, Cemşab’a, “Beni öldürdüklerinde etimi padişaha, yılan derimi ise vezire yedir. Ama suyuma sakın dokunma.” demiş. Padişah iyileşirken vezir ölmüş ve Cemşab da Şahmeran’ın bilgeliğini taşıyan tek kişi olarak kalmış.

Tarsus’un özellikleri anlatmakla bitecek gibi değil. Bu ilçe binlerce yıla dayanan geçmişi, farklı medeniyetlerin izleri hem sahillerdeki hem yaylalardaki doğal güzellikleri ve tarihî yapılarıyla ziyaret edilmeyi hak ediyor. Tarsus büyük bir ilçe olduğundan buranın tadına varmak için birkaç gün konaklamak iyi bir seçenek olabilir. Bu yüzden Mersin uçak bileti seçeneklerini değerlendirirken bunu göz önünde bulundurmanda fayda var. Umarız bu kısa rehber senin için yeterince faydalı olmuştur. Sana Tarsus gezinde şimdiden iyi eğlenceler!

Önceki Yazı
bayburt gezilecek yerler

Bayburt’ta Gezilecek Yerler

Sonraki Yazı

Münih’te Gezilecek Yerler