Masalsı bir ülkeye girmek isteyenleri buraya alalım, Bulgaristan’a gidiyoruz! Attığın her adımda “Vay be!” demeye hazır ol, dolu dolu bir kültür şöleni seni bekliyor. Plovid’in sokaklarında kaybolup Karadeniz kıyısındaki antik kentleri keşfetmek ister misin? Cevabın “Evet!” ise doğru yerdesin! Bulgaristan’ın her detayını senin için kaleme aldık. Şimdi gel, gezi rotamızda neler var, bakalım!
Sofya
Bulgaristan’da gezilecek yerler listesinin ilk sırasında yer alan Sofya aynı zamanda Balkanlar’ın en önemli şehirleri arasında bulunuyor. MÖ 8. yüzyıla dayanan geçmişiyle tarih sayfalarında yerini alan şehir, Roma döneminde Serdica ismiyle anılıyordu.
Şehri ziyaret ettiğinde o dönemlerden kalma birçok yapıya rastlaman mümkün. Şehirdeki popüler turistik yerler şunlar:
- Aleksandr Nevski Katedrali
- Boyana Kilisesi
- Sveta Sofia Kilisesi
- Ulusal Tarih Müzesi
- Ulusal Arkeoloji Müzesi
- Banyabaşı Camii
- Sveta Nedelya Kilisesi
- Sveta Sedmochislenitsi Kilisesi (Eski Kara Camii)
- Borisova Gradina Parkı
- Sofya Şehir Bahçesi
14. yüzyılda Osmanlı’ya bağlanan Sofya’daki camilerde, çarşılarda ve hamamlarda Osmanlı mimarisinin izleri görülüyor. Vitosha Dağı’nın eteklerinde kurulu olan eşsiz Bulgar şehri seyahat planı için mükemmel bir destinasyon.
Aleksandr Nevski Katedrali
Bulgaristan’ın bağımsızlık mücadelesine şahitlik eden Aleksandr Nevski Katedrali 5.000 kişilik kapasiteye sahip ikonik bir yapı. Osmanlı-Rus Savaşı’nda ölen Rus askerler anısına 1904’te inşasına başlanan katedral 1912’de tamamlanmış. Katedral, ismini bir Rus prensinden alıyor. Neo-Bizans mimarisine sahip yapının altın kubbeleri, kemerleri, fresk ve oymaları dikkat çekiyor.
Katedral girişinde ücret talep edilmese de fotoğraf çekmek için istenebilir. Katedral ziyaretleri için belirlenen saat aralığı 07.00-19.00.
Küçük bir not: İbadet edenlere saygı göstermek için katedralin mütevazı bir kıyafetle ziyaret edilmesi öneriliyor.
Boyana Kilisesi
Boyana Kilisesi 1259’dan kalma freskleriyle göz dolduruyor. Orta Çağ Bulgar mimarisinin örneği kabul edilen yapı, üç dönemde inşa edilmiş bölümlerden oluşuyor. Doğu kanadı 10-11. yüzyıla tarihlenirken Sebastokrator Kaloyan tarafından yaptırılan ek binanın yapımı yılı 13. yüzyıl olarak kaydedilmiş. Batı kanadıysa 19. yüzyılda yerel halk tarafından yaptırılmış. Kiliseye aynı anda en fazla 9 kişinin girmesine izin veriliyor ve ziyaret süresi 10 dakikayla sınırlandırılıyor.
Kilise yaz döneminde 09.30-18.00, kış döneminde 09.00-17.30 saatlerinde ziyarete açık. Her ayın son pazartesi gününde 15.00 itibarıyla ücretsiz olarak gezilebilen kiliseyi ziyaret etmek için kalan günlerde ücret talep ediliyor.
Ulusal Tarih Müzesi
Sofya’nın en büyük müzesi olan Ulusal Tarih Müzesi, Paleolitik Çağ’dan bugüne uzun bir dönemi kapsayan çok sayıda esere ev sahipliği yapıyor. Müzede Panagyurishte, Rogozen, Valchitran hazinelerinin kopyaları, antik seramikler, ikonlar, silahlar, geleneksel kıyafetler ve tarihî belgeler bulunuyor. 2025 yılı itibarıyla müzeye girişlerde yetişkinlerden 10 BGN (Bulgar levası), öğrencilerden 1 BGN ücret talep ediliyor.
Ulusal Arkeoloji Müzesi
Koca Mahmut Paşa Camii binasında bulunan müze, zengin arkeolojik koleksiyonlarıyla sanatseverlerin uğrak noktası oluyor. Müzede bölgedeki ilk yerleşime ait izleri görebilir, Antik Trakya’nın kültürel mirasına ulaşabilirsin. Antik Yunan ve Roma’ya ait eserleri inceleyebilir, Orta Çağ dönemlerine yolculuk yapabilirsin.
Müzenin ziyaret saatleri yaz aylarında 10.00-18.00, kış aylarında 10.00-17.00. Müze girişinde yetişkinlerden 10 BGN, öğrencilerden 2 BGN alınıyor. Rehberli bir tur istersen Bulgarca rehber için 10 BGN, İngilizce rehber için 20 BGN ödemelisin. Planını yaparken müzenin pazartesi günleri kapalı olduğunu unutma.
Sveta Nedelya Kilisesi
Sofya’nın merkezindeki Sveta Nedelya Meydanı’nda bulunan ve bir Ortodoks katedrali olan yapının tarihi Orta Çağ’a uzanıyor. Tarih sahnesinde trajik anlara da tanıklık eden kilise freskleriyle ve ikonostasisleriyle etkileyici bir deneyim sunuyor. Kilise 08.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
Banyabaşı Camii
Sofya’da Osmanlı’dan kalan tek faal cami olarak biliniyor. Caminin Mimar Sinan tarafından 16. yüzyılda tasarlandığı düşünülüyor ve büyük kubbeye, zarif minareye sahip tasarımında Osmanlı’dan izler görülebiliyor. Adınıysa yakınlarındaki doğal sıcak su kaynaklarından (banyalardan) alıyor. Camiyi ziyaret ederken ibadet saatlerini göz önünde bulundurmaya ve uygun bir kıyafet giymeye dikkat edebilirsin.
Sveta Sedmochislenitsi Kilisesi
Sveta Sedmochislenitsi Kilisesi’nin tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde cami olarak inşa edilen bu yapı 1903’te kiliseye çevrilmiş. Yapının orijinal hâli bu süreçte büyük oranda değiştirilmiş olsa da bazı dış özellikleri hâlâ görebilmen mümkün. Kiliseyi ziyaret etmek için güncel saatleri kontrol etmen önemli.
Sofya Şehir Bahçesi
Şehrin en eski parklarından olan Sofya Şehir Bahçesi, aynı zamanda popüler bir buluşma noktası. Ulusal Tiyatro binasının önünde yer alan park, yıl boyunca birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. 1872 yılında düzenlenmeye başlanan bu parkta güzel bir çeşmeyle, çeşitli heykellerle karşılaşacaksın. Park halka açık olduğu için girişte herhangi bir ücret ödemen gerekmiyor.
Borisova Gradina Parkı
İsmini Bulgaristan hükümdarı Kral Boris III’ten alan Borisova Gradina Parkı şehir merkezindeki popüler yeşil alanlardan biri. Park içerisinde anıtlar, heykeller, göller, spor tesisleri, yürüyüş yolları, oyun alanları mevcut. Şehri keşfe çıktığında dinlenmek için yönünü bu parka çevirebilirsin.
Plovdiv
Bulgaristan’ın tarihî yerlerinden biri şüphesiz Plovdiv. Sadece Bulgaristan için değil, Avrupa için de önemli olan Plovdiv 6.000 yıllık tarihiyle kadim bir şehir olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar Roma, Bizans, Osmanlı gibi imparatorluklar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan Plovdiv âdeta bir açık hava müzesi.
Antik tiyatrosu, stadyumu, Arnavut kaldırımlı sokakları, Osmanlı evleri, Rönesans mimarisiyle zengin bir kültür sunan şehir; yıl boyunca birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Plovdiv’i ziyarete ettiğinde Nebet Tepe’de şehrin muhteşem manzarasını izlemeyi unutma!
Plovdiv Eski Şehir
Nebet Tepe, Cambaz Tepe ve Taksim Tepe isimli tepeler üzerindeki Eski Şehir’in tarihi Antik Çağ’lardan Osmanlı’ya kadar uzanıyor. Burası “Antik Kent ve Mimari Rezerv” olarak korunan bir bölge. Bulgar Uyanış Dönemi’ne ait cumbalı evler görülmeye değer. Kuyumdzhioglu ve Balabanov evlerini listene mutlaka eklemelisin!
Eski Şehir ziyaretinde görmen gereken bazı yerler şunlar:
- Antik Tiyatro
- Roma Stadyumu Kalıntıları
- Hisar Kapı
- Nebet Tepe
- Cuma Camii
- Etnografya Müzesi
- St. Konstantin ve Elena Kilisesi
Plovdiv Antik Roma Tiyatrosu
Plovdiv Antik Roma Tiyatrosu 7.000 kişiye kadar çıkabilen kapasitesiyle etkinlikler için hâlâ kullanılıyor. Yarım daire mimarisiyle dikkat çeken tiyatro, akustiği sayesinde konser, tiyatro, opera gibi kültürel etkinlikler için eşsiz bir yer. Tiyatro, Rodop Dağları’nın ve Plovdiv şehrinin büyüleyici manzarasını görecek şekilde tasarlanmış.
Tiyatroya girişlerse ücretli. 2025 yılı itibarıyla yetişkin 5 leva, öğrenci 2 leva. Eğer rehberli turla gezmek istersen bu kez ödemen gereken tutar 15 leva. Bu tarihî yapıyı pazartesi-cumartesi arasında 09.00-18.00 saatlerinde, pazar günüyse 09.30-11.45 saatlerinde ziyaret edebilirsin.
Nebet Tepe
Şehirdeki ilk yerleşimin izlerine ulaşılan Nebet Tepe arkeolojik bir sit alanı olarak kabul ediliyor. Geçmişinin MÖ 6.000 yılına dek uzandığı tahmin edilen bölge, Traklar tarafından kurulmuş. Sonrasındaysa Makedonlar, Romalılar ve diğer medeniyetlerce geliştirilmiş. Bölgede sur kalıntılarını, kuleleri ve çeşitli yapı temellerini görmen mümkün. Plovdiv’in popüler lokasyonlarından biri olarak ziyaret edilen tepe, şehri panoramik olarak izlemek için mükemmel bir nokta.
Plovdiv Antik Stadyumu
Knyaz Aleksandr I Caddesi’nde bulunan stadyumun geçmişi MS 2. yüzyıla kadar uzanıyor. Antik Philippopolis kentinin önemli yapıları arasında gösterilen stadyum, 30.000 kişilik kapasitesiyle pek çok etkinlik (gladyatör dövüşleri, spor oyunları vb.) için kullanılmış. Sphendone ismi verilen kuzey kısım ile oturma sıralarının bazı bölümleri ziyarete açık.
Stadyumu 09.30-18.00 saatleri arasında ziyaret etmek mümkün. Bunun yanında 10.00-17.00 saatleri arasında 40 dakikada bir gösterimler yapılıyor. 2025 yılı itibarıyla girişte yetişkinlerden 7.20 leva, çocuklardan 3.60 leva ücret alınıyor. 7 yaş altındaki çocuklar stadyumu ücretsiz olarak gezebiliyor.
Plovdiv Hisar Kapı
Eski Şehir’in doğusunda bulunan Plovdiv Hisar Kapı, Orta Çağ dönemlerine tarihlendiriliyor. 11-13. yüzyıllarda inşa edildiği bilinen bu tarihî kapı şehrin simge yapılarından biri.
Plovdiv Etnografya Müzesi
Hisar Kapı yakınındaki Plovdiv Etnografya Müzesi, Bulgar Uyanış Dönemi’nin izlerini taşıyor ve ülkenin en önemli etnografya müzelerinden biri olarak büyük ilgi görüyor. Burası dönemin en güzel örneklerinden olan Kuyumdzhioglu Evi’nde hizmet veriyor. Yapımı 1847 yılına dayanan bu tüccar konağı da başlı başına bir değer! Burayı gördüğünde ahşap oyma tavanlarına, duvar süslemelerine hayran kalabilirsin. Bu müze bölgenin 18-19. yüzyıl yaşam tarzını, geleneklerini, zanaatlarını anlaman için harika bir yer.
Plovdiv Cuma Camii (Hüdavendigar Camii)
Hüdavendigar Camii adıyla bilinen Plovdiv Cuma Camii, Antik Stadyum yanında bulunuyor. 14-15. yüzyılda inşa edilen ve Balkanlar’daki Osmanlı camileri arasında en eskilerinden biri olan yapı, dokuz kubbeli plana sahip. Caminin içindeki süslemeler yapının sanatsal yönünü yansıtıyor. İbadete açık olan camiyi ziyarete giderken kıyafet kurallarını uyman gerekiyor.
Rila Manastırı
Bulgaristan’ın dinî ve kültürel kimliğini yansıtan Rila Manastırı, yüzyıllar boyunca önemli bir merkez olarak kullanılmış. UNESCO tarafından 1983’te Dünya Mirası Listesi’ne eklenen manastır, Aziz Ivan Rilski tarafından yaptırılmış. 1.147 metre rakımda bulunan manastırın çevresi çam ormanlarıyla ve derelerle çevrili. 19. yüzyıl Rönesans mimarisinin izlerini taşıyan yapı, fresklerle süslü detaylarıyla da dikkat çekiyor. Yapının en eski bölümlerinden biriyse Hrelyo Kulesi. Seyahatin sırasında mistik bir deneyim yaşamak istersen yönünü Rila Manastırı’na doğru çevirebilirsin.
Manastır kompleksine ve ana kiliseye girişler ücretsiz olsa da Tarih Müzesi girişlerinde ücret talep ediliyor. Manastırın Hrelyo Kulesi, yaz döneminde ziyarete açık ve ziyaret ücretli. Manastırı haftanın her günü 07.00-19.30 saatleri arasında ziyaret edebilirsin.
Yedi Rila Gölleri
Rila Dağları’nın eşsiz görüntüsü arasında 2.100-2.500 metre yükseklikte yer alan Yedi Rila Gölleri, turistlerin uğrak noktalarından biri. 7 farklı buzul gölünden meydana gelen bölge doğaseverler için tam bir hazine. Göllerin her biri özel bir isimle anılıyor:
- Saltaza (gözyaşı)
- Okoto (göz)
- Babreka (böbrek)
- Bliznaka (ikizler)
- Trilistnika (yonca)
- Ribnoto Ezero (balık gölü)
- Dolnoto Ezero (alt göl)
Dağcılık ve doğa yürüyüşü için mükemmel bir kompozisyon oluşturan bölge, şehrin kalabalığından uzaklaşmak isteyenlere huzurlu bir ortam sunuyor. Göller bölgesine ulaşmak için Sapunarska’ya gelerek 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu yapmak gerekiyor. Dilersen bölgeyi keşfetmek için 4-5 saatlik gezi turlarına katılabilirsin.
Rila Ulusal Parkı
Bulgaristan’ın en büyük millî parkı olma özelliğine sahip bu park, Rila Dağları’nın büyük bölümünü kapsıyor. Derin vadiler, buzul gölleri (Yedi Rila Gölleri de dâhil), yüksek dağ zirveleri (Balkanların en büyüğü olan Musala Zirvesi de dâhil), orman ve yaban hayatı, doğaseverler için muhteşem bir rota sunuyor. Rila Manastırı da ulusal parkın içerisinde bulunuyor.
Şehrin kalabalığından uzaklaşmak istersen rotanı Rila Ulusal Parkı’na çevirebilirsin. Burada huzur içinde doğa yürüyüşleri yapabilir, çeşitli aktivitelere katılabilirsin. Eğer seyahatin kış mevsimine denk geldiyse Borovets Kayak Merkezi’nde kış sporlarının tadını çıkarabilirsin.
Varna
Varna, masmavi suları ve tertemiz plajlarıyla Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki popüler tatil durağı. Doğal güzelliğinin yanında kültürel bir zenginliğe de sahip olan şehir, özellikle yaz mevsiminde çok sayıda turisti ağırlıyor. Hareketli gece hayatı sayesinde gençler tarafından da sıkça tercih edilen bölge geniş plajlarıyla muhteşem bir tatil vadediyor. Varna, sıcak bir tatil noktası olmasının ötesinde tarihî yapılarıyla da ön plana çıkıyor.
Geçmişi antik çağlara uzanan Roma Hamamları (Thermae), Arkeoloji Müzesi, Theotokos Katedrali gibi yapılar ikonik mimarileriyle dikkat çekiyor. Varna tüm bunların yanında sanatsal yönüyle de oldukça eğlenceli bir şehir. Dilersen planını Varna Yazı Uluslararası Müzik Festivali’ni göz önünde bulundurarak yapabilir, yerli ve yabancı sanatçıların katıldığı etkinliklerde doyasıya eğlenebilirsin. Tabii festivaller bununla da sınırlı değil! Burada Varna Film Festivali, Uluslararası Kukla Festivali, Caz Festivali gibi kültürel pek çok etkinlik bulabilirsin.
Varna Roma Hamamları
Roma döneminden bugüne ulaşan Varna Roma Hamamları, Balkanlar’daki en büyük komplekslerden biri. 7000 metrekarelik alan üzerinde kurulu olan yapı, Roma dönemine ışık tutuyor. Hamam çeşitli bölümlerden oluşuyor;
- Caldarium bölümü sıcak banyo alanı,
- Tepidarium bölümü ılık alan,
- Frigadarium bölümü soğuk alan,
- Apodyterium bölümü soyunma odaları,
- Palaestra bölümü spor salonu olarak biliniyor
Bunların haricinde hamam içerisinde toplantı ve dinlenme salonları da mevcut. Alanı ziyaret etmek için belirlenen giriş-çıkış saatleri dönemsel olarak değişebiliyor. Yaz döneminde 10.00-18.00, kış döneminde 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Kış döneminde pazar ve pazartesi günleri kapalı oluyor.
Varna Theotokos Katedrali
Varna Theotokos Katedrali, Rus mimarisinin izlerini yansıtan yapısıyla ve Neo-Bizans tarzıyla dikkat çekiyor. Katedralin altın kaplamalı kubbeleri, etkileyici bir görsel sunuyor. Katedrale giriş için herhangi bir ücret talep edilmese de bazı bölümlerde fotoğraf ya da video çekimleri için ücret ödemek gerekebilir.
Aladzha Manastırı
Varna’nın kuzeyinde yer alan Aladzha Manastırı, Orta Çağ dönemlerinden kalma bir mağara manastırı. 12-14. yüzyılda Hesychast keşişlerinin kullandığı tahmin edilen yapı hücrelerden, ortak alanlardan ve kiliselerden oluşuyor. Günümüze ulaşan fresk kalıntılarıyla ve kaya mimarisiyle göz alıcı görünüyor.
Seyahatin sırasında sıra dışı bir atmosfer deneyimlemek istersen bu durağı mutlaka listene eklemelisin! Ziyaret saatleri yaz döneminde 09.00-17.00 ve kış döneminde 10.00-17.00 olarak belirlenmiş. Ayrıca kış döneminde pazartesi ve salı günleri ziyarete kapalı.
Veliko Tarnovo
Veliko Tarnovo, çarların Şehri olarak adlandırılan, Bulgaristan’ın en eski şehirlerinden hatta başkentlerinden biri. Yantra Nehri’nin kıyısında yer alan şehir, amfi tiyatroyu andıran tepeler üzerinde konumlanıyor. Orta Çağ mimarisine ait yapılar, şehri ziyarete gelenlere tam anlamıyla bir zaman yolculuğu deneyimi yaşatıyor.
Tsarevets Kalesi şehrin en dikkat çekici yapıları arasında bulunuyor. Kalenin tepe noktasındaki kiliseyse ziyaretçilerine panoramik bir manzara sunuyor. Trapeziça Kalesi, Kutsal Kırk Şehit Kilisesi, Preobrazhenski Manastırı gibi tarihî yapılar gezi rotalarına mutlaka eklenmeli! Dilersen kültürel bir gezintinin ardından Hotnishki Şelalesi’nde serin bir yürüyüş yapabilirsin.
Tsarevets Kalesi
Yantra Nehri’ni gören bir tepeye konumlandırılan Tsarevets Kalesi, İkinci Bulgar İmparatorluğu zamanında ülkenin ana kalesi olarak kullanılmış. Kraliyet Sarayı, Patriklik Kilisesi, kuleler, surlar kalede görülebilecek yapılardan bazıları. Kaleye çıkmayı planlıyorsan özellikle gün batımını tercih etmeni öneririz. Yantra Nehri’nin ve şehrin eşsiz manzarasının eşiğinde günü sonlandırabilirsin. Ayrıca akşam düzenlenen ses ve ışık gösterilerine de denk gelebilirsin. Giriş ücreti bulunan kalenin ziyaret saatleri, yaz döneminde 08.00-20.00 ve kış döneminde 09.00-17.00 olarak belirlenmiş.
Kutsal Kırk Şehit Kilisesi
Sveta Četirideset Mačenitsi ismiyle bilinen Kutsal Kırk Şehit Kilisesi, Bulgar Çarı II. İvan Asen tarafından 1230’da inşa edilmiş. Klokotnitsa Savaşı’nda elde edilen zafere özel olarak inşa edilen yapı, altı sütunlu bazilika planında. Tarihî sütunlar üzerinde Han Krum ve Han Omurtag dönemlerine ait yazıtlar bulunuyor. Önemli bir Orta Çağ kilisesi olan, bu dönemde kraliyet kilisesi olarak kullanılan yapıda Çar Kaloyan’ın mezarı da bulunuyor.
Trapeziça Kalesi
Orta Çağ Tırnova’sının önemli parçalarından biri olan Trapeziça Kalesi, özellikle din adamlarının ve soyluların yaşam alanı olarak tanınıyor. Tepede 17’den fazla kilise kalıntısı bulunuyor. Kaleye çıkmak için füniküler hattı bulunuyor ve buraya çıktığında seni muazzam bir manzara karşılıyor. Kale her gün 08.30-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Meteorolojik koşulların kötü olması durumunda çalışmayan füniküler, sezona 1 Mayıs itibarıyla başlıyor.
Başkalaşım Manastırı (Preobrazhenski Manastırı)
Preobrazhenski Manastırı ismiyle bilinen Başkalaşım Manastırı, Dervent Boğazı’ndaki sarp kayalıklar üzerinde bulunuyor. Ülkenin dikkat çekici yapılarından biri olarak sıkça ziyaret edilen manastır, büyüleyici bir manevi atmosfer sunuyor. Kuruluş tarihi 14. yüzyıla kadar uzanan yapı 19. yüzyılda Kolyu Ficheto tarafından restore edilmiş. Manastır içerisinde Zahariy Zograf isimli ressamın freskleri göz kamaştırıyor.
Nesebar
Nesebar ülkenin en etkileyici yerlerinden biri. Özellikle denizle bütünleşen görüntüsüyle ziyaretçilerine büyüleyici bir deneyim yaşatan şehir, Bizans ve Orta Çağ dönemlerinden kalma antik yapılarıyla zamanda yolculuk yapmak için ideal bir durak.
3 bin yıllık tarihiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapan Nesebar’a Karadeniz’in Deniz Başkenti demek mümkün. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, ahşap-taş karışımlı geleneksel evleri ve surlarıyla benzersiz bir atmosfer oluşturan Eski Şehir bölgesi şehirde mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Nesebar, her sokakta başka bir hikâye vadediyor.
Bansko
Bulgaristan’ın popüler kayak merkezi olarak tanınan Bansko, Pirin Dağları’nın eteklerine kurulan küçük bir kasaba. Sofya’ya 160 kilometre uzaklıkta yer alan kasaba, özellikle kış mevsiminde ziyaretçi akınına uğruyor. Bansko dar sokaklarıyla ve taş evleriyle geleneksel bir izlenim veriyor.
Holy Trinity Kilisesi, Velyanov Evi gibi yapılar mutlaka görülmeli! Bölge sadece kış aylarında değil, yaz mevsiminde de pek çok aktivite imkânı sunuyor. Özellikle Vihren Zirvesi, Okoto Gölü ve Tevno Ezero gibi noktalar oldukça popüler.
Pirin Millî Parkı
400 kilometrekarelik alan üzerinde bulunan millî park, ülkenin önemli doğal alanlarından biri. UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesi’nde yer alan bölge; yüksek dağ zirveleri, buzul gölleri ve ormanlarıyla doğaseverler için âdeta bir cennet. Millî parkı gezmek için herhangi bir ücret ödemene gerek yok. Ancak bazı alanlarda etkinlik yapmak için özel bir izin almak gerekebilir.
Belogradçik Kayaları ve Kalesi
Vidin ilinin Belogradçik kasabasında bulunan Belogradçik Kayaları ve Kalesi, benzersiz oluşumlarıyla etkileyici bir destinasyon olarak öne çıkıyor. Köklü bir geçmişe sahip olan kayalar, insana ve hayvana benzeyen şekilleriyle ilgi görüyor. Bölgede Madonna, Ayı, Keşiş gibi isimlerle anılan kayalar mevcut. Belogradçik Kalesi 3. yüzyılda inşa edilmiş, daha sonra Bizans ve Osmanlı dönemlerinde genişletilmiş. Stratejik konumda yer alan kale Osmanlı döneminde savunma amacıyla kullanılmış.
Alana giriş için ücret ödemek gerekiyor. Alana gidişte toplu taşıma seçenekleri sınırlı olsa da çeşitli turlarla ya da kişisel araçlarla ulaşım mümkün.
Burgaz
Bulgaristan’ın meşhur yerlerinden biri de Burgaz. Bulgaristan’ın en büyük ikinci şehri konumundaki Burgaz, yaz turizminin merkezleri arasında bulunuyor. Huzurlu atmosferiyle tatil arayışında olanlar için harika bir destinasyon olabilir. Deniz kenarındaki uzun yürüyüş parkurları, çiçek bahçeleri ve açık hava tiyatrosu şehri ziyaret etmek için gelenleri kendine çekiyor.
Burgaz Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi, Havacılık Müzesi gibi lokasyonlar şehrin tarihine ve kültürüne ışık tutuyor. Şehrin keşfedilmeyi bekleyen gölleri arasında Atanasovsko Gölü, Vaya Gölü, Mandrensko Gölü öne çıkıyor.
Madara Süvarisi
100 metrelik kaya üzerine oyulan Orta Çağ kabartması UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bulgaristan’ın ulusal simgelerinden biri olan Madara Süvarisi 8. yüzyıldan günümüze kadar ayakta duruyor. Kabartmanın etrafındaki Grekçe yazıtlar Tervel, Kormisos ve Omurtag’a atıfta bulunuyor.
Oldukça yüksek bir kaya üzerinde bulunmasından dolayı ziyaretin sırasında yanına kamera ya da dürbün gibi ekipmanlar alabilirsin.
Bu özel mirası ziyaret etmek istersen yaz mevsiminde 08.30-20.00 ve kış aylarında 08.30-17.00 giriş çıkış saatlerine uyman gerekiyor. Alana ulaşmak için Şumnu’dan 20 dakikalık, Varna’dan 1 saatlik bir yolculuk yapman gerekebilir. Dilersen Şumnu’dan Madara’ya giden otobüslerle de ulaşım sağlayabilirsin.
Balçık Sarayı ve Botanik Bahçesi
Romanya Kraliçesi Marie’nin yazlık evi olarak inşa edilen yapı, 1936’da tamamlanmış. Bulgar, Gotik, İslami mimari tarzlarının bir araya gelmesi yapıyı özel kılıyor. Kraliçe tarafından The Quiet Nest (Tenha Yuva) olarak adlandırılan sarayın en önemli bölümü şüphesiz Botanik Bahçesi. 2000’den fazla bitki türüne ev sahipliği yapan bahçe Karadeniz’in muhteşem manzarasını izlemek için ideal bir durak. Mekânın ziyaret saatleri yaz dönemi için 08.00-20.00 ve kış dönemi için 09.00-17.00 olarak belirlenmiş. Saray ve Botanik Bahçesi’ne girişlerde ücret talep ediliyor.
Koprivshtitsa
Sredna Gora Dağları’nın eteklerinde bulunan Koprivshtitsa Bulgaristan’ın ilk şehir müzesi niteliğinde. Arnavut kaldırımlı sokakları, taş köprüleri ve doğal güzellikleriyle pitoresk bir atmosfere sahip. Burası 18-19. yüzyıl Bulgar Ulusal Uyanış Dönemi’nin atmosferini en iyi yansıtan yerlerden. Dar sokaklarındaki renkli ahşap evler bölgenin ruhunu yansıtıyor. Bulgar devrimcilere ait bu evlerden bazıları şunlar:
- Todor Kableshkov Evi
- Georgi Benkovski Evi
- Lyuben Karavelov Evi
Koprivshtitsa’da her beş yılda bir Ulusal Halk Sanatı Festivali düzenleniyor. Festival, en büyük Bulgar folklor şenliği olarak anılıyor.
Sozopol
Burgaz’a 35 kilometre mesafede yer alan Sozopol, tarihî ve turistik yönleriyle benzersiz bir sahil kasabası. Antik çağlarda Apollonia ismiyle anılan kasabanın geçmişi MÖ 6. yüzyıla dek uzanıyor. Dar Arnavut kaldırımlı sokakları, ahşap evleri, küçük kiliseleri ve antik surlarıyla keyifli bir gezi rotası sunan bölge, canlı atmosferiyle öne çıkıyor.
Apollonia Sanat Festivali’ne katılmak istersen ziyaretini ağustos sonu ile eylül başı olarak planlayabilirsin.
Bachkovo Manastırı
Rodop Dağları’nın eteklerinde bulunan Bachkovo Manastırı, ülkenin en büyük ikinci manastırı konumunda. 1083 yılında Grigori Bakuriani tarafından yaptırılan manastır kurulduğu günden beri önemli bir kültür ve tarih merkezi olarak görülüyor.
İki avlu ve kiliselerden oluşan yapının dikkat çeken yönlerinden biri 17. yüzyıla ait Meryem Ana Kilisesi. Meşhur Kıyamet Günü freskiyle bilinen kilise, teolojik yönden oldukça değerli. Manastırın etkileyici bölümlerinden bir diğeri Trapezaria (yemekhane) binası. Tarihî ve ruhani bir ziyaret gerçekleştirmek istiyorsan burası tam sana göre!
Haftanın her günü ziyarete açık olan manastıra giriş için ücret alınmıyor. Bunun yanında müze, fresk galerisi gibi özel alanlara girişlerde belli bir miktar ödemen gerekebilir. Manastırı gezmek istersen 08.00-19.00 saatleri arasında gitmen yeterli. Ancak özellikle kış dönemlerinde bu saatlerde değişiklik olabileceğini bilmende yarar var.
Kazanlak Trak Mezarı
Güller Vadisi olarak bilinen bölgedeki Kazanlak Trak Mezarı, MÖ 4. yüzyıla tarihleniyor. 1944’te keşfedilen bölge Trak aristokrasisine dair önemli bilgiler sunuyor.
Fresklerin hassas olması sebebiyle orijinal mezar bölümüne girmek yasak. Burası küçük bir koridor ve dairesel bir mezar odasından oluşuyor. Onun yerine birebir kopyası olarak tasarlanan mezarı ziyaret etmek mümkün. 09.00-17.00 saatleri arasında açık olan mezara giriş ücretli. Bunun haricinde her ayın son pazartesi günü mezar ziyaretleri ücretsiz.
Şipka Anıtı (Özgürlük Anıtı)
Orta Bulgaristan’da Şipka Geçidi’nin yanındaki bu yapı, Bulgar gönüllüleri ve Rus askerleri anısına dikilmiş. Kesit bir piramit şeklindeki yapının tepesinde büyük bronz bir aslan heykeli bulunuyor. 31,5 metre yüksekliğindeki bu anıta ulaşmak için 890 basamak çıkman gerekiyor. Burası ülke için hem önemli bir ulusal sembol hem anma yeri. Anıt, yaz döneminde 09.00-19.00 ve kış döneminde 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık ve girişler ücretli. Ancak Bulgaristan Ulusal Bayramı olan 3 Mart tarihinde ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.
Şipka Memorial Kilisesi (Doğuş Kilisesi)
Rus askerlerinin anısına inşa edilmiş bir diğer yapı da Şipka kasabasında bulunan bu kilise. 53 metrelik çan kulesiyle etkileyici bir görüntü oluşturan kilise, ihtişamıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Moskova mimarisini yansıtan kilise, altın kaplama soğan kubbeleriyle de görenlerin beğenisini kazanıyor. Ülkenin en özel kiliselerinden biri olarak kabul edilen yapıya girişler ücretsiz.
Buzluca Anıtı
1441 metre yüksekteki Buzluca Zirvesi’nde terk edilmiş bulunan bu anıtsal yapı, Komünist dönemden izler taşıyor. UFO’yu andıran fütüristik mimarisiyle anıt, Bulgar Komünist Partisi’nin eski kongre merkezi olarak tasarlanmış. 1981 yılında açılan, şimdilerdeyse büyük ölçüde tahrip olmuş durumda olan anıt; 70 metrelik kulesiyle dikkat çekiyor. Güvenlik sebebiyle yapıya girilemiyor.
Etar Mimari-Etnografya Kompleksi
18-19. yüzyıl Bulgar Ulusal Uyanış Dönemi’ne ait canlandırmalar içeren kompleks, tam anlamıyla bir müze niteliğinde. 50’den fazla yapının bulunduğu alan değirmen, çömlekçi, gümüşçü, bıçakçı gibi atölyelere de ev sahipliği yapıyor. Ziyaretini eylül ayında planlarsan Uluslararası Geleneksel Zanaatlar Fuarı’nı görebilirsin. Kompleksin ziyaret saatleri, yaz dönemi için 09.00-19.00 ve kış dönemi için 09.00-17.00 olarak belirlenmiş. Giriş için gişelere ücret ödenmesi gerekiyor.
Bozhentsi Köyü
Gabrovo şehri yakınlarında yer alan Bozhentsi Köyü, Tarihî ve Mimarî Rezerv olarak ilan edilmiş. Taş çatıları, ahşap cumbalı evleri ve taş köprüleriyle âdeta zamanda yolculuk yaptıran köy, huzurlu bir atmosfere sahip. Burası Bulgar yaşamını deneyimlemek için mükemmel bir fırsat. Buradaki bazı evler müze veya konuk evi olarak hizmet veriyor. Köyü ziyaret etmeyi düşünüyorsan dönemsel olarak değişen giriş-çıkış saatlerini kontrol etmen gerekiyor. Eğer köyü daha ayrıntılı bir şekilde gezmek istersen rehberli turlara katılabilirsin.
Dryanovo Manastırı
Kuruluşu 12. yüzyıla dek uzanan manastır Bulgar Uyanış Dönemi mimarisinin izlerini yansıtıyor. 1876 Nisan Ayaklanması’na tanıklık eden yapıda ayaklanmaya adanmış bir anıt-mozole mevcut. Manastırın yanında Bacho Kiro isimli bir mağara bulunuyor. Mağaranın içerisindeki sarkıt ve dikitler etkileyici bir görsel oluşturuyor. Dryanovo Manastırı’na ziyaretler 08.00-20.00 saatleri arasında gerçekleşiyor. Manastırın ana bölümüne girişler ücretsiz fakat müze bölümü için ücret talep ediliyor.
Manastırın yanındaki Bacho Kiro Mağarası ise haftanın her günü ziyarete açık. Yaz döneminde 09.00-18.00 arasında, kış döneminde 10.00-16.00 arasında rehber eşliğinde geziler düzenleniyor. Tur seçeneklerine göre farklı ücretler talep ediliyor.
Ivanovo Kaya-Oyma Kiliseleri
Rusenski Lom Nehri vadisinde bulunan; kilise, şapel ve manastır hücrelerinden oluşan bu kompleks; Orta Çağ dönemlerinde ruhani bir merkez olarak kullanılmış. Yapının içerisinde 13-14. yüzyıllardan beri iyi şekilde korunmuş, Paleologos Rönesansı’nın fresk örnekleri bulunuyor. Bu yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Şu an için ziyaret edebileceğin tek alan St. Arhangel Mihail Şapeli. Ziyaret saatleri yaz döneminde 09.00-16.30 olarak belirlenmiş. Bunun haricinde ziyaret için randevu oluşturman gerekebilir.
Sveştari Trak Mezarı
Tarihi MÖ 3. yüzyıla kadar uzanan mezar, 1982 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Heykel süslemeleriyle ve mimari yapısıyla öne çıkan yapı Sboryanovo Arkeoloji Rezervi’nin eşsiz bir parçası.
Girişte yetişkinlerden 14 BGN talep ediliyor ve sadece nakit ödeme kabul ediliyor. Koruma amacıyla mezara girişler sınırlı. Kış aylarındaysa ziyaret mümkün değil. Bilgi için ziyaret öncesinde saatleri kontrol etmekte fayda var.
Not: Ziyaretler sadece tur rehberleri eşliğinde gerçekleşebiliyor.
Asen Kalesi (Asenova Krepost)
Rodop Dağları’nın sarp kayaları üzerine kurulu olan kale, tarih sahnesinde önemli bir savunma noktası olarak kullanılmış. Kalenin ismi Bulgar Çarı II. İvan Asen’den geliyor. Kalenin dikkat çeken yönlerinden biri Sveta Bogoroditsa Petrichka Kilisesi. Kaleye ulaşmak için günübirlik turlara katılabilirsin.
Kale yaz aylarında cuma ve cumartesi günü 22.00’ye kadar ziyarete açık. Bunun haricinde giriş-çıkış saatleri yaz döneminde 10.00-18.00, kış döneminde 10.00-17.00 olarak belirlenmiş.
Küçük bir ipucu: Kalenin zemini engebeli olabileceği için rahat ayakkabılar tercih edebilirsin.
Perperikon
Bulgaristan’daki en büyük megalit anıtları arasında gösterilen Perperikon, aynı zamanda ülkenin önemli arkeolojik alanlarından biri. Buranın tarihi Tunç Çağı’na kadar uzanıyor. Alan içerisinde saray-tapınak, sunaklar, mezarlar, sarnıç ve kale duvarları öne çıkıyor.
Ziyaret saatleri yaz döneminde 09.00-19.00 olarak belirlenmiş. Kış dönemindeyse 09.00-17.00 arasında ziyarete açık. Kayalık alanlarda gezmek için rahat bir spor ayakkabı giyebilirsin.
Arda Nehri Menderesleri
Kırcaali Barajı-Studen Kladenets Barajı arasında, kıvrımlı görüntüsüyle dikkat çeken Arda Nehri, zengin biyoçeşitliliği özellikle doğaseverler ve fotoğrafçılar tarafından yoğun ilgi görüyor. Burada Monyak Kalesi gibi manzara izleme noktalarına çıkıp eşsiz bir görüntüyle karşılaşabilirsin.
Taş Ormanı (Pobiti Kamani)
Varna’nın batısında yer alan bu yer, doğal şekilde oluşmuş eşsiz bir jeolojik fenomen. 50 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen taş sütunlardan meydana gelen bu alana Bulgaristan’ın tek çölü denebilir. 5-7 metre yüksekliğindeki farklı formlardaki taş sütunlar ziyaretçilerine büyüleyici bir deneyim yaşatıyor. Giriş ücreti ödeyerek ziyaret edebileceğin Taş Ormanı yaz aylarında 10.00-19.30 saatleri arasında, kış aylarındaysa 10.00-17.00 arasında açık. Pazar ve pazartesi günleriyse kapalı.
Vidin Kalesi (Baba Vida Kalesi)
Bulgaristan’ın kuzeybatısında yer alan kalenin tarihi, Roma Dönemi’ne kadar uzanıyor. Tipik bir Orta Çağ kalesi olarak inşa edilen yapı, Tuna Nehri manzarasıyla ziyaretçilerinin beğenisini kazanıyor. Kalenin bugünkü yapısı büyük ölçüde İkinci Bulgar İmparatorluğu ve Osmanlı dönemlerine ait. İç ve dış avlulardan, kulelerden, zindanlardan ve surlardan oluşan yapı Orta Çağ yaşamını, silahlarını, tarihini gösteren bir müzeyle birleşerek hatıralarda kalacak bir yer olmayı başarıyor. Kale; pazartesi-cuma günleri arasında 08.30-16.00 saatlerinde, hafta sonu 10.00-16.30 saatlerinde ziyarete açık.
Prohodna Mağarası (Tanrının Gözleri)
Bulgaristan’ın doğal güzelliklerinden biri Tanrının Gözleri olarak da bilinen Prohodna Mağarası. Burası Kuzey Bulgaristan’da, Karlukovo Köyü yakınlarındaki Iskar Vadisi’nde yer alıyor. Tavanındaki iki büyük delik nedeniyle Tanrının Gözleri adıyla anılan mağara, ülkedeki en büyük karstik mağaralardan biri. 262 metrelik uzunluğuyla dikkat çeken mağarada yer altının büyülü dünyasına adım atabilirsin. Mağara girişi ücretsiz olup yılın her döneminde ziyarete açık.
Melnik
Melnik, Bulgaristan’ın resmî olarak en küçük kasabası. Kendine has mimarisiyle ve şarap geleneğiyle adını duyuran bu şirin kasaba, doğaseverler ve fotoğraf sanatçıları için bulunmaz bir vaha gibi.
Bölgede mutlaka görülmesi gereken noktalar:
- Kordopulov Evi
- Bizans Evi Kalıntıları
- St. Nicholas Kilisesi
Burayı gördüğünde pitoresk atmosferine, dar sokaklarına ve mahzenlerine hayran kalacaksın!
Tryavna
Kültürel mirasıyla ülkenin en önemli sanat merkezlerinden biri olan Tryavna, sakin atmosferiyle gezi rotalarının vazgeçilmezi oluyor. Burada sanatla iç içe bir deneyim yaşaman mümkün. Özellikle Bulgar Uyanış Dönemi’nde gelişen ahşap oymacılığı ve ikon boyama sanat okullarıyla ünlü. Daskalov Evi, Kemerli Köprü (Kivgiren Most), Başmelek Mikail Kilisesi, Slaveykov Okulu gibi yapılar kasabada mutlaka görmen gereken yerler arasında.
Tryavna Ahşap Oymacılığı ve Etnografya Sanatları Müzesi
Ahşap oymacılığının tek müzesi olarak 19. yüzyılda inşa edilen yapı, sergilenen çeşitli eserlerle sanatseverlerin uğrak noktası oluyor. Dimitar Oshanetsa ve Ivan Bochukovetsa isimli iki ahşap oymacısının iddiası üzerine yapılan güneş motifi, müzenin en dikkat çeken yönlerinden biri. Müze her gün 09.00-17.00 saatlerinde ziyaret edilebilir.
Shiroka Laka
Rodopların Müzik Beşiği olarak anılan Shiroka Laka, otantik yapısıyla ünlü eşsiz bir köy. Bugüne kadar iyi korunmuş kültürel mirasıyla ve doğal güzellikleriyle meraklıları için eşsiz bir gezi rotası olan köyde düzenlenen Pesponedelnik Kukeri Festivali oldukça popüler.
Rehber niteliğindeki yazımızda Bulgaristan’daki gezilecek şehirleri, anıtları ve nicesini anlattık. Artık Etstur’un ulaşım, konaklama ve tur seçeneklerini inceleyerek kendine keyifli bir tatil planlayabilirsin. Bu yıl tatilini Bulgaristan’da geçirmek ister misin? O zaman hemen Etstur Bulgaristan otellerini incele ve bavulunu hazırlamaya başla!