Eminönü, İstanbul’un tarihî dokusunun merkezinde, surların içinde yer alan en eski semtlerden biri. Her adımında başka bir hikâyeye rastlayacağın bu semt sadece İstanbul’un değil, belki de tüm Türkiye’nin en canlı kültürel belleğini taşıyor! Bir yanında masmavi deniz, diğer yanında yüzyıllardır ayakta duran camiler, hanlar, hamamlar, çarşılar… Vapurların yanaşıp kalktığı o klasik iskelenin sesleri martıların ötüşüne karışıyor.
Hemen yanı başındaki Sirkeci de en az Eminönü kadar zengin bir hikâyeye sahip. Zamanında denizaşırı ülkelerden gelen malların ilk uğrak noktası olan bu bölge hâlâ o eski ruhunu kaybetmemiş. Burası sadece tarihî mekânlarla değil, aynı zamanda çarşıları ve kalabalık sokaklarıyla da tanınıyor.
Bu yazıda Eminönü’nde görmeden dönmemen gereken tarihî yapıları, bol bol fotoğraf çekebileceğin noktaları ve damağını şenlendirecek sokak lezzetlerini bir araya getirdik. Hazırsan İstanbul’un bu zamansız semtinde birlikte kaybolalım!
Mısır Çarşısı
İlk durak elbette Mısır Çarşısı! Tarihî atmosferi ve renk cümbüşüyle filmlere de konu olmuş Mısır Çarşısı, İstanbul’un önemli alışveriş noktalarından biri. Burası Osmanlı tarihinden izler taşıyan eşsiz bir mekân. Çarşı, 1660 yılında IV. Mehmet döneminde Yeni Camii Külliyesi’nin parçası olarak, Mısır’dan alınan vergilerle valide sultanlar tarafından yaptırılmış.
Altı kapıdan oluşan çarşının içinde gezerken baharat kokularını alabilir; yerli ve yabancı turistlerden oluşan Eminönü kalabalığını, dokumacıları ve rengârenk kumaşçıları görebilirsin. Bununla da bitmiyor; altın sevenler için kuyumcular, tatlı sevenler için geleneksel Türk lokumu gibi özel tatlılar da burada! Çarşının kollarının birleştiği yerde bulunan “Dua Meydanı” ve buradaki tarihî ezan köşkü de çarşıya mistik bir hava katıyor.
Hem alışveriş yapmak hem İstanbul’un eski dokusunu hissetmek istersen Mısır Çarşısı tam da sana göre! Eminönü turunda es geçememen gereken bu çarşıyı haftanın her günü 10.00-20.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin.
Yeni Camii (Valide Sultan Camii)
Eminönü meydanının en görkemli yapılarından biri de Yeni Camii ya da asıl adıyla Valide Sultan Camii. Yapımına Sultan III. Mehmet döneminde başlanan camiyi yaklaşık 60 yıl sonra Sultan IV. Mehmet’in annesi Turhan Hatice Valide Sultan tamamlatmış. Caminin yapım aşamasında Davut Ağa’dan Mimar Başı Mustafa Ağa’ya kadar pek çok önemli mimar rol oynuyor.
Önündeki açık alanda bulunan güvercinler sebebiyle burası “Kuşlu Camii” olarak da anılıyor. Klasik Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen bu camiyi gezerken kocaman avlusunda tarihî iliklerine kadar hissedebilirsin. Caminin içine girdiğindeyse mavi ve turkuazla buluşan İznik çinileri gözlerini kamaştırabilir. Medrese ve hamam gibi bölümlerin de yer aldığı Yeni Camii, ibadet saatleri dışında ziyarete açık.
Galata Köprüsü
Eminönü ile Karaköy’ü birbirine bağlayan Galata Köprüsü; yürüyenler, balık tutanlar, martılara simit atanlar ve alt katındaki restoranlarda manzaranın tadını çıkaranlarla dolup taşıyor. İlk kez 1845 yılında Sultan Abdülmecid’in annesinin girişimiyle ahşap olarak inşa edilen köprü, zamanla birçok kez yenilendi. Hatta Leonardo da Vinci’nin burası için bir köprü tasarımı sunduğu bile rivayet ediliyor. Bugünkü hâliyle 490 metre uzunlukta ve 42 metre genişlikte. Üstelik 80 metrelik kısım, açılıp kapanabilen baskül sistemine sahip.
Üst katında yürüyüş yaparken boğazın serinliğiyle karşılaşıyor, Galata Kulesi’ni izleyerek tarihî bir İstanbul panoramasına şahit oluyorsun. Alt kattaysa mevsimlik balıkların servis edildiği restoranlar ve kafeler, karnını doyururken manzaraya karşı keyiflenmeni sağlıyor. İstersen bu güzel atmosferin tadını köprünün üzerinden geçen tramvayda da çıkarabilirsin. Eminönü’nde fotoğraf çekilecek en güzel yerlerden biri olan bu köprüde fotoğraf çekmeyi unutmamalısın!
Gülhane Parkı
Şimdi Tarihî Yarımada’nın en önemli yaşil alanlarından birindeyiz: Gülhane Parkı. İstanbul’un en eski parklarından olan Gülhane Parkı, yeşilliği ve Topkapı Sarayı’na olan yakınlığıyla biliniyor. Geçmişte Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak hizmet veren park, o zamanlar “Sarayburnu Parkı” olarak da anılırmış. İsminiyse bir zamanlar burada bulunan gülbeşeker imalathanelerinden alıyor. Burası İstanbul’da sevgiliyle gidilecek en güzel yerlerden…
Burası geniş yürüyüş yolları ve dinlenme alanları sayesinde hem İstanbullular hem turistler için nefes alma noktası. Bahçesindeki kuşlar ve etrafındaki tarihî dokular seni kendine hayran bırakacak. Tanzimat Fermanı ile Islahat Fermanı’nın okunduğu, Atatürk’ün Latin harflerini halka tanıttığı bu park, geçmişten bugüne önemini koruyor. Parkın içindeki Gotlar Sütunu’ysa Roma’dan kalma. Girişi ücretsiz ve haftanın her günü açık olan bu parkı dilediğin zaman ziyaret edebilirsin.
Süleymaniye Camii
Eminönü silüetine damgasını vuran Süleymaniye Camii yalnızca bir ibadethane değil bir dönemin sanat, mimari ve yaşam anlayışını yansıtan görkemli bir eser. Bu yapı Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle 1551-1558 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. Usta mimarın “kalfalık eserim” diye söz ettiği bu cami, Osmanlı mimarisinin en etkileyici örneklerinden.
Süleymaniye yalnızca bir ibadethane olmanın ötesinde medrese, kütüphane, hastane, hamam ve imaret gibi sosyal yapıları da barındıran büyük bir külliyenin tam merkezinde bulunuyor.
Dört minaresi, Kanuni’nin İstanbul fethinden sonraki dördüncü padişah olmasını, on şerefesi ise Osmanlı’nın onuncu padişahı olmasını simgeliyor. İç mekânı sade ancak etkileyici bir akustiğe sahip. Işıkla kurduğu denge, İznik çinilerinin zarif dokunuşları ve ferah kubbesi içeriye adım attığın an seni büyülecek. Külliyenin içinde yer alan Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri de burayı daha anlamlı kılıyor.
Kapalıçarşı
Eminönü’nde alışveriş yapılacak yerlerin başında gelen Kapalıçarşı, dünyanın en büyük ve en eski çarşılarından. Çarşının tarihî kapıları Nuruosmaniye, Beyazıt, Mahmutpaşa ve içindeki hanları da (Zincirli Han, Cevahir Bedesteni) ayrı bir keşif alanı sunuyor. Burada gezerken tarihsel dokuyu hissetmemen imkânsız!
1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilmeye başlanan çarşının içerisinde yaklaşık 4000 dükkân ve 60’tan fazla sokak bulunuyor. Burada halıdan mücevhere, baharattan antika eşyaya pek çok ürün bulunuyor ve bu nedenle alışveriş cenneti olarak da betimleniyor. Bu ihtişamlı tarihin içinde yemeklerden özel sunumluklara kadar aradığın her şeyi bulabilirsin! Pazar günleri ve dinî bayramlarda çarşının genellikle kapalı olduğunu belirtelim.
Eminönü Meydanı
Eminönü Meydanı, İstanbul’da gezilecek yerler listesinin en canlı noktalarından. Haliç kıyısında, Tarihî Yarımada’nın tam kalbinde yer alıyor. Meydanın bir yüzü Haliç’e, diğer yüzü Galata Köprüsü’ne bakıyor. İsmini Osmanlı Dönemi’nde burada bulunan “Gümrük Eminliği”nden alıyor. Vapur iskeleleri sayesinde Kadıköy, Üsküdar, Adalar ve Boğaz hattı gibi birçok noktaya kolayca ulaşılabiliyor.
Meydanın simgelerinden biri olan balık-ekmek tekneleri, deniz kokusu eşliğinde sokak lezzetlerinin tadını çıkarmak isteyenleri kendine çekiyor. Bunun yanı sıra Eminönü mekânlarında şehre özgü tatları deneyimleyebilirsin. Güvercinlerle dolu atmosferi, kalabalığın enerjisi ve Haliç manzarası ise Eminönü’nü fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez kılıyor. Eminönü kalabalığını en yoğun şekilde hissedebileceğin meydanda İstanbul’da günlük yaşamın izlerini de yakalayabilirsin.
Rüstem Paşa Camii
Eminönü’nün kalabalığına karışmışken Mısır Çarşısı’nın hemen yakınında, Hasırcılar Çarşısı’nın içinde saklanan bir hazineye rastlayacaksın: Rüstem Paşa Camii. Burası 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve sadrazamı Rüstem Paşa için yapılmış. Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan bu cami (yaklaşık 1561-1563) hem mimarisiyle hem çini süslemeleriyle hayranlık uyandırıyor.
Dışarıdan çok sade görünse de içeriye adım attığında seni bambaşka bir dünya karşılıyor. İznik çinileriyle kaplı duvarları, özellikle zarif lale motifleri âdeta bir çini müzesini andırıyor. Bu süslemeler Osmanlı çini sanatınının zirve örnekleri olarak kabul ediliyor ve camiye uluslararası bir ün kazandırıyor. Üzerine inşa edildiği dükkânlar ise caminin sürdürülebilir gelir kazanması için düşünülmüş akılcı bir tasarım örneği. Eminönü’nden ayrılmadan önce sen de bu saklı incinin kapısından içeri bir adım atabilirsin.
Sirkeci Garı (Tarihî Sirkeci Tren Garı)
Sirkeci Garı için İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı desek abartmış olmayız! 1890 yılında Alman mimar August Jachmund tarafından tasarlanan gar, Doğu’nun oryantalist tarzıyla neo-gotik mimarinin birleşiminden oluşuyor. Kuleleri, rengârenk vitrayları ve geniş salonlarıyla Sirkeci Garı’nda dolaşmak tarihte yolculuk etmek gibi.
Bu garın Agatha Christie’nin polisiyelerine ilham veren meşhur Orient Express’in yani Şark Ekspresi’nin son durağı olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Gar, bir dönem İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan önemli bir ulaşım merkeziydi. Şimdilerdeyse Marmaray hattının bir istasyonu olarak hizmet veriyor ve bazı banliyö trenlerine ev sahipliği yapıyor. Garın içindeki İstanbul Demiryolu Müzesi’yse görülmeye değer!
Tahtakale
Eminönü’ne geldiğinde kalabalığın peşinden gidersen muhtemelen Tahtakale’ye çıkarsın! İstanbul’un en renkli ve hareketli ticaret merkezlerinden olan bu bölge, tarih boyunca alışverişin kalbi olmuş. Adımını attığın her sokakta geçmişin izlerini ve bugünün enerjisini aynı anda hissedebilirsin.
Tahtakale’nin kökeni Bizans dönemine kadar uzanıyor. Yüzyıllardır süregelen bu ticari gelenek bugün de daracık sokaklarda sıralanan dükkânlarda canlılığını sürdürüyor. Züccaciyeden oyuncağa, bijuteriden kırtasiyeye, baharattan elektronik eşyaya kadar aradığın ne varsa burada seni bekliyor! Üstelik burası hem perakende hem toptan alışverişin yapıldığı nadir yerlerden. Uygun fiyatlar, çeşit çeşit ürünler ve İstanbul’a özgü o tatlı telaş burada alışverişi ayrı bir deneyime dönüştürüyor.
Alışverişin içinde kaybolurken tarihî hanları da keşfetmeyi unutma. Büyük Yeni Han, Zindan Han gibi yapılar Tahtakale’ye bir derinlik katıyor. Sokak arasından yayılan kahve kokusunu takip ettiğindeyse seni Kurukahveci Mehmet Efendi’nin dillere destan lezzeti karşılıyor.
Hünkar Kasrı (Yeni Camii)
Hünkar Kasrı, Yeni Camii’nin güneydoğu köşesinde L şeklinde zarif bir yapıya sahip. Padişahların ve saray mensuplarının Cuma namazı veya önemli dinî törenlerde ibadet etmek için kullandığı bu kasır, 17. yüzyılda Turhan Hatice Sultan tarafından yaptırılmış.
İçini gezerken Osmanlı saray sanatının ihtişamını görebilirsin. İznik çinileri, ustaca yapılmış ahşap işçiliği, sedef kakmalar ve kalem işi detaylar hayranlık uyandırıcı. Bir dönem Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından halı ve kilim müzesi olarak kullanılmış olan Hünkar Kasrı, günümüzde pazartesi günleri hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arasında ziyaretçilerine kapılarını açıyor.
Sepetçiler Kasrı
Sepetçiler Kasrı bölgenin gizli kalmış hazinelerinden. İstanbul’un Sarayburnu semtinde, Marmara Denizi’nin hemen kıyısında yer alan Sepetçiler Kasrı, Topkapı Sarayı’nın dış sınırları içinde yer alıyor. Bizans surlarının üstüne kurulmuş tarihî bir mücevher olan Sepetçiler Kasrı’nın 16. yüzyıl sonlarında, 17. yüzyıl başlarında; Sultan III. Murad veya Sultan I. Ahmed döneminde inşa edildiği düşünülüyor.
Seyahatlerinde deniz yolunu kullanan padişahların kayıklarını bağlayıp dinlenmeleri için tasarlanmış bu sahil sarayının adını yakınındaki sepetçi esnafından ya da yapımında görev alan sepet ustalarından aldığı rivayet ediliyor. Tarih boyunca askerî depo, yetimhane gibi değişik işlevler de görmüş olan kasır, restore edilerek günümüzde restoran, etkinlik mekânı ve basın merkezi olarak kullanılıyor. Yapının denize hâkim oluşu, denizden görülebilen eşsiz tasarımı görenlerin gözünü kamaştırıyor.
PTT Müzesi (Büyük Postane Binası)
Eminönü’nde gezilecek yerler listesi bu kadarla bitmiyor! Sirkeci’de yer alan ve Türkiye’nin en büyük postane binası olan Tarihî Büyük Postane sadece zarif mimarisiyle değil, içinde yer alan PTT Müzesi’yle de seni zamanda yolculuğa çıkaracak.
Mimar Vedat Tek’in Birinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubunda tasarladığı, 1909 yılında hizmete açılan bu görkemli yapı, seni Osmanlı’dan günümüze uzanan iletişim tarihine götürüyor. Müzenin farklı katlarında nostaljik posta kutuları, telgraf makineleri, tarihî telefonlar, pullar, belgeler ve posta görevlilerine ait eşya sergileniyor. Pul galerisi, haberleşme teknolojileri bölümü ve tematik sergilerle iletişimin geçmişine dair etkileyici bir deneyim sunuluyor. Binanın yüksek tavanları, mermer merdivenleri ve geniş avlusu da bu tarihî yolculuğa mimari bir şölen havası katıyor. Cumartesi ve pazar günleri kapalı olan müze, hafta içi 16.00’ya kadar ziyaretçi kabul ediyor.
Türkiye İş Bankası Müzesi (Sirkeci)
Eminönü’ndeki müzeler bu kadarla bitmiyor. Eski hesap makinelerine, daktilolara ve kumbaralara ilgi duyuyorsan Türkiye İş Bankası Müzesi tam sana göre!
2007 yılında restore edilerek ziyarete açılan bu müze, Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynayan İş Bankası’nın tarihini ve geçmişini sergiliyor. Müzenin en özel bölümlerinden biri, Türkiye İş Bankası’nın kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e ayrılan bölüm. Bu bölümde Atatürk’ün bankanın kuruluş sürecindeki vizyonu, katkıları ve ona ait belgeler sunuluyor. Müze dönemsel sergilere ve çeşitli kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Girişi ücretsiz olan bu müzeyi sen de mutlaka gezmelisin!
Büyük Valide Hanı
Eminönü aynı zamanda ticaretin merkezi olan Hanlar Bölgesi’ne ev sahipliği yapıyor. Büyük Valide Hanı da bu bölgede yüzyıllardır canlı bir ticaret noktası olarak işlev görüyor. 17. yüzyıl ortalarında Kösem Sultan tarafından yaptırılan han, üç avlulu geniş yapısı ve yaklaşık 400 odasıyla uzunca bir süre tüccarların en uğrak noktalarından olmuş.
Geçmişte konaklama, depo ve ticaret merkezi olarak kullanılan han, günümüzde de kuyumcular, gümüşçüler ve tespihçiler gibi zanaatkârların atölyelerine ev sahipliği yapıyor. İkinci avluda yer alan küçük mescid ve İranlı tüccarların yoğun olduğu bölümler, hanın kültürel zenginliğini hissettiriyor.
Tarihin ve sanatın iç içe geçtiği bu mekândaki İrene Kulesi, sanat galerisi olarak da kullanılıyor. Kulenin Bizans Dönemi’nden kaldığı düşünülüyor. Hanın çatısına çıktığındaysa eşsiz fotoğraflar çekebileceğin muhteşem İstanbul manzarası seni karşılıyor. Ancak buraya çıkarken dikkatli olmalı ve izin almalısın.
İstanbul Demiryolu Müzesi
Tren yolculuklarının nostaljisini seviyorsan Sirkeci’de keşfedebileceğin özel bir durak var: İstanbul Demiryolu Müzesi. Tarihî Sirkeci Garı içerisinde yer alan bu küçük ama etkileyici müze, Türkiye’nin demiryolu tarihine adanmış nadir koleksiyonlardan birine ev sahipliği yapıyor.
Müzenin atmosferi garın tarihî dokusuyla iç içe geçmiş durumda. İçeride tarihî tren parçalarından makinistlere ait eşya ve işaret levhalarına; eski biletlerden, demiryolu haritalarına ve dönemin fotoğraflarına kadar pek çok detay seni bir yolculuğa çıkarıyor. Özellikle Orient Express’e dair hatıralar müzenin en ilgi çekici bölümlerinden biri.
Demiryolu meraklıları ve tarih severlerin mutlaka görmesi gereken bu müze Sirkeci Garı’nı gezerken ziyaret edilebilir. Girişi ücretsiz olan müze hafta içi her gün ve cumartesi günleri 09-00-17.00 saatleri arasında açık.
Cağaloğlu Hamamı
Geleneksel Türk hamamında yıkanmak İstanbul’da dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği ritüellerden. Bu hamamların en meşhuru da Eminönü’nde bulunuyor. Cağaloğlu Hamamı eşsiz tarihî özelliği ve mimarî yapısıyla hem ruhu hem bedeni arındırıyor.
1741’de Sultan I. Mahmud döneminde inşa edilen Cağaloğlu Hamamı, saray baş mimarı Süleyman Ağa tarafından tasarlanmış. Osmanlı Barok mimarisinin izlerini taşıyan hamam, görkemli kubbeleri, ince mermer işçiliği ve sıcaklık, ılıklık, soğukluk gibi farklı bölümleriyle beğeni kazanıyor. Hamam, kadınlar ve erkekler için ayrı bölümlere sahip.
“New York Times’ın Ölmeden Önce Görülmesi Gereken 1000 Yer” listesinde de yer alan Cağaloğlu Hamamı, tarih boyunca pek çok yerli ve yabancı ünlüyü ağırlamış. Hatta bu isimlerden bazılarının fotoğraflarını hamam girişinde de görebilmen mümkün. Kese, köpük, masaj gibi geleneksel Türk hamamı deneyimlerinin keyfini çıkarmak istersen bu otantik ve tarihî atmosfer tam sana göre! Burada farklı paketlerle eşsiz hamam deneyimini yaşabilirsin.
Online olarak ya da telefonla rezervasyon yaptırarak kolayca ulaşabileceğin bu eşsiz hamamı pazartesi-perşembe 09.00-22.00, cuma-pazar 09.00-22.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin.
Büyük Yeni Han
Çarşıların, alışveriş noktalarının ya da mis kokulu Eminönü mekânlarının yanı sıra burada birçok ünlü han da görebilirsin. Bunlardan biri de Büyük Yeni Han, yani Ezel dizisiyle ünlü olan Ramiz Dayı’nın mekânı. Hanın sarı badanalı duvarları, avlularındaki hareketliliği burayı fotografik bir atmosfer hâline getiriyor. Ezel gibi pek çok başka dizi, film için ideal bir atmosfer sunuyor.
1764 yılında Sultan III. Mustafa tarafından yaptırılan Büyük Yeni Han, o dönemde Eminönü’nün önemli ticaret hanlarından biri olmuş. Adı “yeni” olsa da Büyük Yeni Han, İstanbul’un en eski ve en büyük hanlarından. 19. yüzyılın sonunda Emniyet Sandığı ilk kez Çakmakçılar Yokuşu’ndaki bu handa açılmış, 20. yüzyıldaysa han, küçük sanayi atölyeleriyle dolup taşmış.
İki katlı olan ve tam üç avlusu bulunan han, klasik Osmanlı han mimarisini yansıtıyor. Zamanında tüccarların ve seyyahların konakladığı önemli bir ticaret noktasıyken bugün burada kuyumcular, antikacılar, saat tamircileri ve el işçiliğiyle uğraşan esnaflar bulunuyor.
Sabah 09.00’dan akşam 18.00’e kadar açık olan bu handa dolaşırken bir çay molası verebilir, küçük atölyelere göz atabilirsin. Ayrıca bu hanın Sirkeci Tramvay Durağı’na yürüme mesafesinde olduğunu da hatırlatalım.
Zincirli Han
İstanbul’da keşfedilecek her köşe ayrı bir hikâye anlatıyor. Kapalıçarşı’nın Mahmutpaşa Kapısı yakınında bulunan Zincirli Han da bu hikâyelerin duraklarından biri. 18. yüzyıl başlarında inşa edilen bu han, adını girişindeki gösterişli zincirden alıyor.
Kiremit rengi duvarları, pembe panjurlu pencereleri ve ortasındaki yemyeşil avlusuyla ilgi çekici, fotografik bir görünüme sahip. Dolayısıyla sosyal medyada da son derece popüler. Burada elinde kamerayla fotoğraf çekmeyen birini bulman imkânsız gibi! Günümüzde burada çoğunlukla kuyumcular ve mücevherat atölyeleri yer alıyor. Geleneksel el sanatlarının sürdürüldüğü dükkânlar ve hediyelik eşya satan küçük işletmeler de buranın ruhunu tamamlıyor. Avludaki asırlık çınar ağacının gölgesinde vereceğin kısa bir mola eşsiz atmosferi hissetmene yardımcı olabilir.
Balık Pazarı (Eminönü)
“Eminönü’nde ne yapılır?” diye soranlara verilecek yanıtlardan biri de kuşkusuz Balık Pazarı’nı gezmek olabilir. Cıvıl cıvıl kalabalığı, etrafta süzülen martıları ve mis gibi deniz kokusuyla bu pazar, Eminönü’nün simgelerinden. Balık Pazarı, Haliç kıyısındaki konumu sayesinde denizden çıkan taptaze balıkları en lezzetli hâliyle tatma fırsatı sunuyor. Elbette burada tadabileceğin tek deniz ürünü balık değil. Birbirinden lezzetli midyeler, karidesler seni bekliyor! Birbirinden güzel seçenekleri ister balık-ekmek teknelerinde ister restoranlarda yiyebilirsin.
Mısır Çarşısı ile Galata Köprüsü arasında yer alması burayı yalnızca bir lezzet durağı değil, alışveriş sonrası keyifli bir mola noktası hâline getiriyor. Pazar, sabah erken saatlerden itibaren hareketleniyor ve özellikle balık almak isteyenlerin uğrak noktası oluyor.
Zindan Hanı
Zindan Hanı, İstanbul’un az bilinen tarihî yapılarından biri. Tahtakale’de bulunan kalabalığın arasında âdeta gözlerden saklanmış olan Zindan Hanı, kalın taş duvarlarıyla taş mimarisinin etkileyici örneklerinden oluyor.
Bizans Dönemi’nden kalma olduğu tahmin edilen bu yapı bir dönem zindan olarak kullanılmış ve adını da bu geçmişinden alıyor. Şimdilerde çeşitli atölyelere, depolara ev sahipliği yapan han; geçmişte ticaret ve depolama amacıyla kullanılmış. Genel itibarıyla halka açık bir yer olsa da belirli bölümlerine giriş yapılamıyor. İstanbul’un bilinmeyen bir tarihî güzelliğini keşfetmek istiyorsan seyahatine Zindan Hanı’nı eklemeyi unutma!
Ahi Çelebi Camii
Eminönü sahilinde, Yoğurtçular Sokağı’yla Yemiş İskelesi Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan Ahi Çelebi Camii, İstanbul’un önemli mimari yapılarından. Hekimbaşı Ahi Çelebi bin Kemal tarafından 16. yüzyılda yaptırılan camii, “Kanlıfırın Mescidi” ve “Yemişçiler Camii” olarak da anılıyor.
Caminin mimarı tam olarak bilinmese de bazı kaynaklar Mimar Sinan’a işaret ediyor. Ayrıca Seyahatname eserinde bahsi geçen bu cami Evliya Çelebi’nin bir rüya görerek seyahatlerine başlamasına da vesile olmuş. Burası özgün mimarisiyle ilgi çekiyor. Tek kubbeli ve tek minareli cami, iç mekânındaki ahşap işçiliği ve kalem işi süslemeleriyle sade ve zarif görünüyor. Denize yakın konumu burayı daha da dikkat çekici kılıyor.
Hocapaşa Sokak
“Eminönü’nde ne yenir?” diyorsan Hocapaşa Sokak tam sana göre! Sirkeci Garı’nın hemen arkasında uzanan Hocapaşa Sokak, İstanbul’un kozmopolit mutfağını yansıtan bir çeşitlilik sunuyor. Eminönü çarşılarını gezerken karnı acıkanlar için enfes kokuların buluştuğu bir sokak âdeta! Çeşit çeşit yemek sunan esnaf lokantalarında sulu yemekten kebaba, pideden tatlıya kadar günün her saatine uygun seçenekler bulabilirsin.
Köfte, cağ kebabı, çorba ve daha birçok lezzet hem yerel halkın hem turistlerin favorisi. Öyle ki öğle arasında bu lokantalarda yer bulman pek de kolay değil. Özellikle popüler restoranlarda yemekler genellikle erken saatlerde bitiyor. Lezzetli, kaliteli ve uygun fiyatlı yemeklerin tadını çıkarırken sokağın nostaljik havasında keyifli bir mola verebilirsin.
Eminönü sokaklarını adım adım gezmek tarihî yerleri keşfedip lezzetli yemekler tatmak isteyenler için son derece keyifli bir aktivite. Bu aktiviteyi keyifle yapabilmen için sana bölgedeki en güzel yerleri detaylıca anlattık. Sen de İstanbul Eminönü gezinde bu cazibe noktalarını ziyaret ederek hem kültürel hem sosyal yönden keyifli bir gezi rotası oluşturabilirsin.
Eminönü’nde fotoğraf çekilecek yerleri, nerelerde yemek yiyebileceğini, alışveriş için nereye gideceğini öğrendiğine göre artık yola koyulma vakti! Ets’nin Eminönü Sirkeci otellerinden rezervasyon yaptırarak şehrin tadını çıkarabilirsin.