Son gün… Kahvaltıyı bir iki dilim ananas, üç beş dilim de taze hurma ile geçiştirme niyetindeyim. Ne de olsa havaalanına gitmeden önce, Madrid 100 yıllık restoranlar turumuzun son ayağı olan, Cafe Gijon’da öğlen yemeğimiz var. 1888 yılında açılan Cafe Gijon, İspanya İç Savaşı sonrası Jenerasyon 36 adı verilen yazar, şair, ressam ve düşünürlerden oluşan entelektüellerin buluşma noktasıymış. İspanya’da önemli bir yere sahip Cafe Gijon Edebiyat Ödülleri buradan çıkmakta.

Üst katı kafe, alt katı ise restoran olan Cafe Gijon’a saat 12.30’da geliyoruz. Eşyalar toplandı, valizler otobüse bırakıldı. Önümüzde dolu dolu, iki buçuk saatlik bir yemek zamanı var. Menümüz her zamanki gibi zengin; morina balığı bohçası, ballı brie, peynirli sobrasada, kırmızı kabuklu karides kroket, deniz mahsulleri kreması ile, domates ve soğanlı yeşil kuşkonmaz salatası, midyeli deniz levreği, ızgara antrikot, elmalı tatin pay, vanilyalı dondurma…

Hep birlikte ağız tadıyla yemeğimizi yiyoruz, tanıştığımıza bir kez daha memnun oluyoruz. Madrid 100 yıllık restoranlar pasaportları son kez masaya çıkıyor. Cafe Gijon’dan alınan damga ile bu turda 11 restoranı tamamlıyoruz. Geriye kalıyor sadece bir restoran. Onun için de artık bir sonraki turda görüşmek üzere diyoruz…

Gece 23.30, İstanbul’a varıyoruz. Lezzet ve tarih dolu 5 günün ardından herkes yorgun ama keyifler yerinde. Şimdi misafirlerimizin tek bir talebi var; yediklerimiz üzerimize yapışmasın diye, detoks çorbası tarifi… Söz diyorum, yarın öbür gün tarif elinizde!
İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori