Kotor’dan sadece 25 kilometre doğuya gittiniz mi, Karadağ’ın meşhur tatil beldesi Budva’ya ulaşırsınız. Pırıl pırıl Adriyatik Denizi’nin kıyısında yer alan Budva, özellikle yaz aylarında plajlarına akın eden turistlerle dolup taşıyor. Şehrin sakin zamanlarını görmek isterseniz, bu zamanlar gitmek için ideal. Hava buz gibi olmasa da, kesinlikle denize girmek için uygun değil. En azından alışık değilseniz. Şehre henüz girmeden bile buranın yaz şehri olduğu hemen anlaşılıyor. Zira, Kotor’dan çıkıp 10 kilometre kadar gittikten sonra, masmavi Adriyatik yolculuğuna başlıyorsunuz. Sol tarafta heybetli, yeşil dağlar ile sağ tarafta alabildiğine mavi Adriyatik… Manzara öyle etkili ki, hava soğuk da olsa, insanın canı kendini denize atmak istiyor.

Budva’da da Kotor da olduğu gibi Eski Şehir (Stari Grad) ve Budva Kalesi var. Burada, Kotor’un aksine kaleye çıkmak oldukça kolay, giriş ücretini verip birkaç basamak ile kendinizi kalede bulabiliyorsunuz. Manzara için kaleye girmeye değer. Manzara dışında kalede bir kütüphane ve bir müze bulunuyor.

1979 yılında geçirdiği iki büyük deprem nedeniyle, Budva Stari Grad büyük ölçüde tahrip olmuş. Birçok bina çökmüş ve yıkılmış. Daha sonra tadilatı yapılan Stari Grad, bu sebepten çok eski gelmiyor insanın gözüne. Venediklilerden kalma surların içinde, daracık sokaklarda dolaşmak tarihi yaşatıyor diyebilirim. Stari Grad’ın en güzel taraflarından biri, bir tarafının denize kıyısı olması. Bilmeden giriverdiğiniz bir sokak, sizi bir anda deniz kıyısına çıkarıyor mesela. Tam da böyle denizin kıyısında ama aynı zamanda Stari Grad’ın içinde yer alan Konoba Stari Grad kesinlikle gidilmeye değer bir restoran.

Restoranın iç kısmında oturup Stari Grad’ın dar sokaklarını izleyebilir ya da sürpriz deniz kıyısı bahçesinde, kumun üzerinde denize batan güneşi seyredebilirsiniz. Konoba Stari Grad, buradaki birçok restoran gibi deniz mahsulleri ile ön planda. Budva’nın meşhur kırmızı balık çorbası (riblja corba) burada nefis!

Stari Grad sokaklarında dolaşırken simit görünce şaşırmayın. Bizdeki simit boylarında, az susamlı, pekmezsiz… Bu simitler pastanelerde satılıyor. Budva’nın yaz aylarında tam bir parti şehri olduğu, marinada yan yana dizilmiş, sezon dışı olduğu için açık olmayan gece kulüplerinden anlaşılıyor. Bu kulüplerin karşısına sıralanmış dönercileri de görünce, kendimi bir an Bodrum, kale civarında hissettim diyebilirim. Düşündüm de, yazın gelmek istemem, böylesi daha güzel.

Stari Grad’dan çıkar çıkmaz, marinanın karşısında, bahçe içinde hoş mu hoş bir restoran var; Konoba Demidzana. Çok güvendiğim bir kaynaktan aldığım tavsiye ile geldiğim Demidzana’dan, değil tatlı bir tebessüm ile, otuz iki diş tekmili birden sırıtarak ayrıldım adeta!
Ambiyans desen ambiyans, servis desen servis, yemekler çok lezzetli, porsiyonlar bir kişinin zor bitireceği türden. Nefis değil, çok çok nefis! Bolahenk bir kişilik olan sahibi, (ismini sormadığım için çok üzgünüm) restorandan içeri adımınızı atar atmaz sizi evindeymiş gibi ağırlıyor.

Tüm malzemeler yerel, balıklar günlük. Malzeme o gün taze değilse, menüde yer almıyor. Izgara kalamar ve deniz mahsullü spagetti şahane. Sipariş ettiklerinizle kalmıyorsunuz, ikramlar eksik olmuyor. Yalnız kendi yaptıkları ekmek çok tehlikeli; kendini makarna ile bile yedirtiyor. Budva’ya giden, buraya gelmeden dönmesin, yazık olur!

Budva’nın şahane yemeklerini geride bırakıp 9 kilometre doğuya doğru ilerlediniz mi, kartpostaldan fırlamış gibi duran güzel ada, Sveti Stefan’ı göreceksiniz. Sveti Stefan Adası‘na yürüyerek gitmek mümkün ama, adada bulunan otelde kalmıyorsanız ya da rezervasyonunuz yoksa, maalesef Sveti Stefan’a girmek yasak. Uzaktan da olsa çok güzelsin deyip, plajında denize girmek elbette ki serbest!

(Devam edecek…)
İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori