Kanton mutfağının en iyi örneklerinden biri olan karidesli wonton noodle’u yediğim, Tsim Chai Kee sonrası, artık her şeyden önce leziz bir kahveye ihtiyacım vardı. Hong Kong, geleneksel çay evlerinin dışında, özellikle son 10 senedir butik kahve dükkanları ile de meşhur bir şehir. Bu kahve dükkanları hem mekan tasarımları hem de kahveleri ile dünyaca ünlü seyahat ve yeme-içme dergilerinde hep ön sıralarda yer alıyor. Bunlardan biri olan Coco Espresso benim durağım oldu.
Hong Kong’da dört şubesi bulunan Coco Espresso ilk olarak 2007 yılında Central Queen’s Road’da açılmış. Benim gittiğim yine Central Bölgesi’nde Stanley Sokağı No: 50’de yer alan küçücük, koridor gibi uzunca bir dükkandı. Burası, bu senenin başında açılmış en yeni Coco Espresso şubesi olmakla birlikte, kısa zamanda en popüler Coco Espresso dükkanlarından biri olma özelliğini de taşıyor. Klasik her yerde bulunan kahve çeşitlerinin dışında, kendilerine özgü kahve kokteylleri de yapıyorlar. Hong Kong’da son bir senedir naneli kahvenin çok moda olduğunu öğreniyorum. Özellikle yumuşak içimli, orta gövdeli kahve çeşitleri ile buzlu olarak tercih ediliyormuş. Naneli buzlu kahvenin ferahlatıcı ve canlandırıcı tadının yanı sıra, sindirime de çok iyi geldiği bir gerçek.

Coco Espresso sonrası, aynı semtte cumartesi günleri kurulan pazara denk geliyorum. Satılan malzemeler birbirinden çok farklı olsa da, dünyanın tüm semt pazarlarında manzara birbirine çok benziyor. Meyvenin en iyisini avuçlayarak seçmeye çalışanlar, “gözüm görmüyor evladım sen tart ordan bana” diyen teyzeler, balık tezgahlarının altında, kılçıklardan nasiplenmeye çalışan kediler, gürültücü ve biraz da kaba saba pazar satıcıları… Tüm bunlar semt pazarlarının ortak dili diyebilirim. Hong Kong’daki farklılıklara gelince; başta çeşit çeşit egzotik meyveler yer alıyor. Fakat bu meyveleri Bangkok yazılarımda detaylı bir şekilde anlatacağım zira Hong Kong’da satılan meyvelerin büyük bir çoğunluğu Asya’nın manavı niteliğindeki Tayland’dan ithal ediliyor. Meyvelerin dışında hazır yapılmış çuval çuval erişteler, limon otu, su ıspanağı (suda yetişmediği halde ismi böyle geçiyor), sarımsak, mantar çeşitleri en bol bulunan malzemeler arasında yer alıyor.

Neredeyse her şeyin kurusunu da bu pazarlarda bulmak mümkün… Tabi sadece semt pazarlarında da değil, kurutulmuş malzeme satan dükkanlar her sokakta mevcut. Meyve ve mantar kurularının dışında balık çeşitleri, farklı boy ve çeşitlerde karidesler, devasa boyutta kalamarlar gibi birçok deniz mahsulü kurusu, Çin ve Kanton mutfağının temel malzemelerini oluşturuyor.

Semt pazarının tamamını gezdikten sonra, tüm malzemeleri daha yakından incelemek ve her aradığımı bulabilmek üzere, Hong Kong’un en büyük sebze, meyve, kırmızı et, kanatlı ve deniz mahsullerini bir arada satan Sheung Wan Market’e gittim. Sheung Wan Market, ismini aldığı Sheung Wan’da, Bonham Strand ile Morrison Sokağı’nın kesiştiği yerde yer alıyor. Burası 4 katlı devasa bir hal ile market benzeri bir yer. Hiç turistik olmayan bu market, Kanton mutfağında kullanılan malzemeleri görüp, daha yakından tanımak adına benim için paha biçilmez bir yerdi. İlk katında her türlü balık, kabuklu deniz mahsulü, kurbağa ve ördek, tavuk, kaz, gibi kanatlı hayvanlar satılıyor.

Yine bu katta yumurta çeşitleri, horoz ayakları ve ördek gagaları da satılıyor. Horoz ve tavuk ayakları, Kanton mutfağının çok sevilen yemekleri arasında yer alıyor. Kızartılarak, çerez yerine servis edilen tavuk ayaklarına, hemen hemen tüm restoranlarda rastlamak mümkün. Sheung Wan Market’in İkinci katı sebze ve meyvelere ayrılmış. Üçüncü kat, kırmızı et ve domuz satılan bölüm. Bu bölümde, satılan hayvanların her bir parçasını ayrı ayrı bulmak mümkün. Hayvanın hiçbir yeri ziyan edilmiyor.

Dana kuyruğundan, geyik boynuzuna kadar aklınıza gelebilecek her türlü tuhaflığı, sıra sıra dizilmiş olarak dükkanların önünde görebilirsiniz. Kancalara asılmış çeşit çeşit sakatatlar, üzeri beyaz atletli, elinde satırla et kesen kasaplar, ara ara yanıp sönen florasan lambalar ile özellikle bu kat için marketten ziyade bir film setini andırdığını söylemeliyim. En üst katta ise, burada çalışan kişilere yönelik kantin ile yemekhane benzeri yine devasa bir yemek yeme alanı bulunuyor. Oldukça ilginç olan Sheung Wan Market’te nasıl geçtiğini anlayamadığım iki saat sonrası birçok yeni malzeme ile tanıştım. Gastronomi ile alakalı mesleği olan ya da yeme-içme tutkunu olan herkese buraya gitmelerini öneririm. İşin doğrusu biraz rahatsız edici ve provokatif bir yer olsa da, Çin ve Kanton mutfağının derinine inmek için görmek şart! (Devam edecek…)

İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori
