Koyu Mod Açık Mod
Koyu Mod Açık Mod
Alman Usulü Alışveriş
“Bon Appetit!” Demeden Geçilmemesi Gereken Restoranlar
5 Adımda San Francisco mu, Las Vegas mı?

“Bon Appetit!” Demeden Geçilmemesi Gereken Restoranlar

İyi bir restoran aramak, Paris gibi bir kentte asla bitmeyecek bir aktivitedir. Nasıl her yıl modada renkler ve stiller değişiyorsa, bu kentte de tatlar ve onları sunan restoranlar değişiyor. Bu bakımdan gurmelerin asla sıkılmayacakları, her yıl severek yeniden gelip keşif yapacakları bir yer Paris.

Paris’te dünyanın her türlü lezzetini bulmanız mümkün evet, ama Paris’e kadar gitmişken Fransız mutfağını keşfetmeden olmaz değil mi? O yüzden gelin, Fransız mutfağının “Bon Appetit!” demeden geçilmemesi gereken temsilcilerine, Paris’te yemek yenilecek yerlere göz atın, Paris turu öncesinde nerede ne zaman ne yiyeceğiniz kesinleşmiş olsun.

Le Coq Rico

Montmartre Butte’nin tepesinde yer alan bu restoran nefes nefese kalmış müşterilerini bir dağ evinin sıcak atmosferi ile karşılıyor. Eğer ahşap duvarlar, yumuşacık koltuklar ve kızarmakta olan tavuğun mis gibi kokusu sizi havaya sokamazsa, bu dünyada hiçbir şey bunu başaramaz. Nitekim adından da anlaşılacağı gibi buradaki gündem maddesi her zaman tavuktur. Yemek, yer mantarlı tereyağlı çıtır ekmek eşliğinde mükemmel haşlanmış bir yumurta ile başlar. Tam da restoranın kahvaltı ve akşam yemeği vaktini karıştırmış olduğunu düşündüğünüz anda kızarmış kanat, baharatlı yürek gibi aperitiflerden oluşan karışık bir tabak gelir. Ana yemek olarak sunulan kızarmış tavuk ise hem görüntü hem de tat olarak oldukça leziz. Midenizde halen yer kaldıysa tatlı olarak çikolatalı milföy, dondurma ve portakal salatasını deneyin. Restorana gurup olarak gidecekseniz küçük bir ipucu daha: gitmeden arka odayı rezerve edin.

paris restoranlari (2)

La Pulpéria

Paris’te kırmızı et denince akla La Pulpéria gelir. Burada ise menü her gün değişiyor. Ancak ana yemekleri tam vejetaryenleri kaçıracak türden. Dev, sulu ve taptaze bir dana antrikota patates köfteleri ve sarımsaklı, baharatlı chimichurri sosu eşlik ediyor. Et severlerin kesinlikle “hayır” diyemeyeceği bir lezzet.

paris restoranlari (3)

Le Garde-Temps

Paris’te yemek yenilecek yerler arasında romantik ve biraz daha ekonomik bir seçenek arıyorsanız hemen Le Garde-Temps’ın yolunu tutun. İçeri girdiğinizde ilk gözünüze çarpan New York’u anımsatan dekoru olacak. Kibar personeli ve zarif ambiyansı ile kendinizi burada rahat hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. Peki ana yemekte balık mı yoksa kırmızı et mi tercih edersiniz? Fark etmez, burada ikisi de var. Deniz tarağı veya Angus danası ongleti ile birlikte patates kızartmasını denemeniz tavsiye olunur.

paris restoranlari (4)

Riboldingue

St. Julien le Pauvre Kilisesi’nin karşısında bulunan bu restoran, on yıl Yves Camdeborde ile çalışmış olan Nadege Varigny’nin çok özel bir tasarımı. Restoran, yemek eleştirmenleri ve aşçılarının uğrak mekanları arasında. Yemeklerdeki kaliteyi siz düşünün! Denemeniz gerekenler listesinde ise daube de boeuf (kızarmış biftek), patlıcan püresi üzerine kurutulmuş tuna balığı, patatesli beyin sote ve patates graten eşliğinde dana böbreği var.

paris restoranlari (5)

Nilay Kaya

Nilay Kaya

3 Mart 1988’de Kocaeli’de doğdu. Trakya Üniversitesi, Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü’nü bitirdi. Turizm sektöründe geçirdiği birkaç yıldan sonra ani bir kariyer değişikliğiyle Etstur’da sosyal medya temsilciliği yapmaya başladı. Yakın dönem edebiyatçılarından Murat Gülsoy’un Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Yaratıcı Yazarlık kursuna katılmasının ardından Etstur’daki görevini editör olarak sürdürmeye başladı.

Önceki Yazı

Alman Usulü Alışveriş

Sonraki Yazı

5 Adımda San Francisco mu, Las Vegas mı?