Sakin ve sıra dışı, Avrupalı ve otantik. Baltık Denizi’ni sarmalamış, dünyanın en büyük metropollerine ev sahipliği yapan bu bölge, henüz Avrupa’nın diğer bölgeleri kadar popülerleşmiş olmasa da, tam da bu yüzden bir Baltık Turu’na çıkmamızı şart kılıyor. Vilnius, Riga ve Helsinki göz alıcı tarihleri, eğlenceli şehir yaşamları ile keşif maceramızda farklı rota çizmemizi sağlıyor. O zaman toplayın çantaları, yapın rezervasyonu; Avrupa’nın soğuk sularına çıkıyoruz!
Dünya Mirası Vilnius
Litvanya’nın başkenti Vilnius’a vardığınızda şehrin eski ve yeni bölgesi arasında bir uçurum göreceksiniz. İşte bunun sebebi, tarihi bölgedeki eserlerin çok iyi korunmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki, Vilnius’un tarihi bölgesi, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta hiç gecikmemiş.
Litvanya Dükü için inşa edilmiş olan Dük Sarayı, ilk ziyaret edeceğiniz yapılar arasında olacak. 15 ile 17. yüzyıl arasında adından sıkça söz ettiren sarayın bir kısmı şimdi müze olarak ziyaretçilere de açılmış durumda.
Şehrin panoramik görüntüsünü izlemek için ise Gediminas Kulesi’ne çıkabilir; Hristiyanlar için en önemli ibadethaneler arasına girmiş, Papa tarafından da kutsanmış olan St. Stanislav ve St. Vladislav Kilisesi’nde bir törene katılabilir, tüm bunların yorgunluğunu ise Pilies Sokak’taki tarihi kafelerden birinde yiyeceğiniz bir öğlen yemeği ile atabilirsiniz.
Art Nouveau Üstadı Riga
Size Riga’nın St. Petersburg, Barcelona ve Viyana ile yarışır bir güzelliğe sahip olduğunu söylesek şaşırır mıydınız? Evet, Letonya’nın başkenti olan Riga, Baltık Denizi’nin kıyısında sessiz sakin dursa da, dünyanın en zarif şehirlerinden biri olduğu gerçeğini kimse değiştiremez. Vecriga, yani şehrin tarihi bölgesi ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olan şehirde gezmeniz gereken yerler arasına 15. yüzyıldan kalma St. Peter’s Kilisesi’ni, Nazilerle geçirdiği acı dolu günlerin izlerini sunan Litvanya İşgal Müzesi’ni ve Özgürlük Anıtı’nı da eklemeyi unutmayın.
Barış Şehri Helsinki
Finlandiya’nın başkenti konumunda bulunan Helsinki, sadece bu ayrıcalıklı konumundan dolayı değil, dünyanın birçok farklı milletinden kişilere ev sahipliği yaptığı için de ayrı bir yere sahip. Sokaklarında yürürken her dilden, her dinden ve her ırktan insanları bir arada görebileceğiniz bu Baltık şehri, Avrupa’da bir barış timsali olarak yıldızını yükseltmeye devam ediyor.
Finlandiya Ulusal Müzesi’nde ülkenin ve şehrin tarihine dair birçok ipucu yakalayabilir, 1748 yılında inşa edilen, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan ve dünyanın en büyük kale yapılarından biri sayılan Suomenlinna’yı keşfe çıkabilir, Uspenski ve Helsinki Katedralleri’ni görebilirsiniz. Hepsinde bir huzur, hepsinde Baltık Denizi’nden yayılan sakinliği hissedeceksiniz.
