En önemli doğa yasalarından biri olan entropiye göre, her şey yıpranır. Canlılar ölür, araçlar paslanır ve yapılar yıkılır. Çünkü evren, odasını sürekli dağıtan ergen çocuk gibi.
UNESCO, şimdiye kadar inşa ettiğimiz en olağanüstü yapıları evren denen pasaklı çocuktan korumak için 1972 yılında bir araya geldi ve “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi”ni imzaladı.
1982 yılında anlaşmayı imzalayarak biz de 15 bölgemizle bu listeye dahil olduk. Şimdi yollara düşüp oraları görelim.
İstanbul’un Tarihi Alanları
Üç büyük imparatorluğa başkent olmuş bu büyüleyici kentimizi aslında komple korumaya almak gerekir.
Şimdilik listedeki bölgeler:
- Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camii ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Arkeolojik Park;
- Süleymaniye Camii ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı;
- Zeyrek Camii ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve Tarihi Surlar Koruma Alanı.

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Sivas
Camii ve çevresi, 1228 yılında Mengücekoğulları’nın Sivas bölgesini yönettiği dönemlerde yaptırıldı. Anadolu taş işçiliğinin en güzel örnekleri burada bulunuyor.

Hattuşa (Boğazköy), Çorum
Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan bölge, bize entropinin ne olduğunu tam olarak gösteriyor. O ihtişamlı şehirden geriye sadece kalıntılar kalmış. Tarihi koklamayı sevenler mutlaka ziyaret etmeli.

Nemrut Dağı, Adıyaman
Dev kafaları sever misiniz? İnsanlar Helenistik Dönem’de dev kafalara bakmayı çok severlerdi ve onlara saygı duyarlardı.
Kommanege Kralı I. Antiochos’un, Nemrut Dağı’nda tanrıları onurlandırmak için kireçtaşından yaptırdığı anıtsal heykeller kesinlikle görülmeye değer.

Xanthos – Letoon, Antalya – Muğla
Antik Çağ’da Likya’nın idari merkezi Xaantos, dini merkezi ise Letoon’du. Helenistik ve Roma döneminin muhteşemliğine tanık olmak isteyenler bu tarihi yerleşkeleri kesinlikle görmeli.

Safranbolu, Karabük
Ahşap yığma evler, anıtsal yapılar ve korunmuş geleneksel şehir dokusu. Türk kentsel tarihini gözlemlemek için gidilebilecek en güzel yer.

Troya Antik Kenti, Çanakkale
9 tarihsel katmanıyla Troya, arkeologların her zaman rüyalarına girer. Uğruna tanrıların savaştığı bu antik kenti Çanakkale’ye gidip de görmemek olmaz.

Selimiye Camii ve Külliyesi, Edirne
Mimar Sinan’ın ne kadar usta bir mimar olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu’nun ne kadar kudretli olduğunu bu camiye bakıp anlayabilirsiniz.

Çatalhöyük, Konya
Neolitik zamanlara hoş geldiniz. M.Ö. 7400 yıllarına kadar giden geçmişiyle Çatalhöyük, yerleşik hayata geçmeye karar verdiğimiz ilk yerlerden biri.

Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, İzmir
Pergamon, Kybele Kutsal Alanı, İlyas Tepe, Yığma Tepe, İkili, Tavşan Tepe, X Tepe, A Tepe ve Maltepe Tümülüsleri’ni kapsayan alanda, Bergama Krallığı’nın ihtişamlı zamanlarına tanıklık edebilirsiniz.

Cumalıkızık, Bursa
Hanlar bölgesi, Hüdavendigar Külliyesi, Yıldırım Külliyesi, Yeşil Külliye, Muradiye Külliyesi ve Cumalıkızık Köyü’nden oluşan altı bölümden oluşan bir bölge. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu topraklara hoş geldiniz.

Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, Diyarbakır
7 bin yıllık tarihiyle Diyarbakır Kalesi, bölgede hüküm sürmüş medeniyetlerin ruhunu hala taşırken, Hevsel Bahçeleri tam sekiz bin yıllık tarihiyle bahçe kültürünü bizlere hatırlatıyor.

Efes, İzmir
9 bin yıl boyunca sürekli insanların yerleşkeler kurduğu bir bölge olan Efes, her zaman önemli bir liman kenti oldu. Erken Hristiyanlık döneminin en güzel eserlerini barındıran antik güzel, ziyaretçilerini bekliyor.

Göreme Milli Parkı ve Kapadokya, Nevşehir
Aradığınız şey bir masal diyarıysa, Kapadokya tam size göre bir yer. Büyülü peri bacalarını seyre dalmanın keyfi paha biçilemez.

Pamukkale (Hierapolis) – Denizli
Ülkemizin olağanüstü egzotiklikte olan yerlerinden biri olan Pamukkale, şifa verdiğine inanılan ve kalsiyum oksit içeren sulardan oluşan beyaz travertenlere sahip.
