Güney Asya’nın bu küçücük ada ülkesi olan Singapur’a yapacağımız yolculuğumuza hoş geldiniz. Malezya ile Endonezya arasında yer alan, toplam 40 adadan oluşan ve 719 kilometrekare yüzölçümüne sahip Singapur’a gelince bir oh çekeceğiniz kesin. Burası dünyanın en medeni, en temiz ve en güvenli ülkelerinin başında yer alıyor. Oh! Sokaklar ayakkabıları çıkartıp dolaşmak isteyeceğiniz kadar pir-ü pak. Parklar, bahçeler yemyeşil. İnsanlar kibar, birbirlerine saygılı ve güler yüzlü. Arabalar korna çalmıyor, kimse birbiri ile bağırarak konuşmuyor.
Bakmayın Singapur’un minicik olmasına; yapacak, görülecek o kadar çok şey var ki insanı şaşırtıyor. Alışveriş meraklıları için bir vaha. Doğa ve yeşil düşkünleri ile gastronomi tutkunları için ise bir cennet adeta! Bizim serüvenimiz nereden başlıyor biliyorsunuz, hem ne demiş atalarımız: “Aç at yol almaz.”
Singapur’a geldiğinizde kendinizi envai çeşit deniz mahsulüne boğabilirsiniz. Gerek Hint Okyanusu gerekse Güney Çin Denizi’nin birbirinden lezzetli mahsulleri en taze halleri ile bu topraklarda bolca bulunuyor. İstiridye, yeşil kabuklu midye, deniz salyangozu, yengeç, sübye, geoduck… Ne ararsanız hepsi var.
Yemekler sadece deniz mahsulleri ile sınırlı değil elbet. Çok kültürlü bir nüfusa sahip olan Singapur’da; Little India (Küçük Hindistan) mahallesinde nefis Hint yemekleri, Çin Mahallesinde Çin yemekleri, Kampong Glam de ise Arap mutfağından en iyi örneklerini yiyebilirsiniz. Singapur’un modern ve lüks bölgelerinden Marina Bay’de, dünyaca ünlü şeflerin bol ödüllü restoranlarında, eşsiz bir gastronomik deneyim gerçekleştirebilirsiniz. Ya da tüm mutfakları bir arada bulabileceğiniz, samimi ve benim kişisel olarak bayıldığım Hawker merkezlerine gidebilirsiniz.
Yemek sonrası, dünyanın ikonik caddelerinden biri olan Orchard Bulvarı üzerindeki şık kafelerden birinde içkinizi yudumlayabilirsiniz. Krallara layık Fullerton ya da Ruffles Oteli’nde akşamüzeri çayına ne dersiniz? Hepsine evet! İşte bu doğru cevap… O zaman sırasıyla Singapur’un kaçırılmayacak lezzetlerini sıralamaya başlıyorum.
Singapur Nehri kenarında, Nehir Yolu denilen mevkide yürürseniz eğer sıra sıra dizilmiş çoğu deniz mahsulleri satan restoranları göreceksiniz. Turistik gibi görünseler de, burada başka yerde zor bulabileceğiniz çok özel bir balık yapıyorlar. İsmi Empurau olan bu balık, bir tatlı su balığı. Ama öyle sıradan bir tatlı su balığı değil. Kendisi, ‘’Nehirlerin Kralı’’ olarak adlandırılıyor ve aynı zamanda dünyanın en pahalı balıklarından biri olma özelliğini taşıyor. Endonezya’nın bazı yerlerinde bu balığa dokunmanın bile büyük şans getireceğine inanıyorlar.
Eski zamanlarda, bu balığı sadece özel kişilerin yakalayabileceği inancı oldukça yaygınmış. Yine eski zamanlarda sadece krallar, şovalyeler ve onların soyundan kimselerin yemesine izin varmış. Ağırlığı ortalama 8-10 kiloya kadar çıkabilen (bu güne kadar bilinen en büyük 54 kg) Empurau balığının 3 kilo altında olanları, balığın neslini tüketmemek adına makbul değil. Ayrıca böyle küçük olanların lezzetinin de iyi olmadığı, etinin gevşek olduğu söyleniyor. Makul boyda olanların ise, eti sıkı ama yağlı. Empurau, kendine has meyvemsi tadı ile dikkat çekiyor. Bu tadın, beslendiği yabani meyve ve bitkilere borçlu olduğu söyleniyor. Genellikle buharda pişirilerek sunulan Empurau balığının tadını bir yiyen bir daha unutamıyor. (Devam edecek…)
İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori
