Koyu Mod Açık Mod
Koyu Mod Açık Mod

Karaköy’de Gezilecek Yerler

Galata Kulesi Galata Kulesi

Tarihin modern dokuyla buluştuğu Karaköy, İstanbul’un karakteristik semtlerinden biri olarak keşfedilmeyi bekliyor. Renkli sokaklarıyla, deniz manzaralı kafeleriyle, sanat galerileriyle ve butik dükkânlarıyla hem geçmişin izlerini taşıyor hem şehrin yenilikçi yüzünü yansıtıyor. Galata Kulesi’ne komşu olan bu semtte her köşe başında farklı bir hikâyeyle karşılaşabilir, sahil boyunca yürüyüş yaparken denizin ve şehrin sesine karışabilirsin. Tarihî yapılarıyla, lezzet duraklarıyla ve özgün atmosferiyle Karaköy; kısa bir hafta sonu seyahati ya da uzun bir şehir gezisi için ideal bir durak. Hazırsan bu canlı semti birlikte keşfedelim.

Galata Kulesi

Karaköy sokaklarında yürürken bir anda karşına çıkan o taş kuleyi fark edeceksin: Galata Kulesi. İstanbul’un göğe uzanan bu simgesi, Bizans İmparatoru Justinianus döneminde, M.S. 507-508 yılında inşa edilmiş. O zamanlar fener kulesi olarak kullanılan yapı, yüzyıllar sonra Cenevizliler tarafından 1348’de yeniden yapılmış ve bugünkü görünümüne kavuşmuş.

63 metre yüksekliğindeki Galata Kulesi’ne çıktığında; Haliç’in kıvrımlarını, Topkapı Sarayı’nı, Ayasofya’yı ve Boğaz’ın iki yakasını aynı karede görebilirsin. Özellikle gün batımında şehrin üstünü saran kızıllık, terastan göreceğin manzarayı büyülü bir tabloya dönüştürüyor.

Bir dönem zindan olarak kullanılmış, bazen depo olarak değerlendirilmiş, Osmanlı Dönemi’ndeyse yangın gözetleme kulesi görevini üstlenmiş. Bugün müzesiyle ve seyir terasıyla ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.

Galata Kulesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor. 2025 yılı için ziyaret saatleri oldukça geniş: Her gün sabah 08.30’da kapılarını açıyor ve akşam 23.00’e kadar ziyaret edilebiliyor. Kuleye 22.00’ye kadar giriş yapılabiliyor. 2025 yılı güncel bilet fiyatlarıysa yerli ziyaretçiler için yaklaşık 650 TL, yabancı ziyaretçiler içinse 30 euro. Eğer MüzeKart sahibiysen giriş ücretsiz.

Galata Köprüsü

Galata Köprüsü

Karaköy’ü Eminönü’ne bağlayan Galata Köprüsü’nün tarihî epey eskiye dayanıyor. İlk köprü Sultan Abdülmecid döneminde yapılmış. Yüzyıllar içinde birkaç kez yenilenmiş ve günümüzdeki beşinci nesil köprü, 1994 yılında tamamlanmış. Haliç’in iki yakasını birbirine bağlayan bu yapı yalnızca bir ulaşım noktası değil, aynı zamanda İstanbul’un sosyal yaşamının merkezlerinden biri olmuş.

Köprünün üzerinde gezerken bir yanın Haliç, diğer yanın İstanbul’un tarihî silüeti. Bir bakışta Süleymaniye Camii’ni, biraz ileride Galata Kulesi’ni görebilirsin. Hava açıksa Ayasofya’nın kubbesi bile görünüyor. Özellikle fotoğraf tutkunları için burası vazgeçilmez bir durak. Köprü aynı zamanda amatör balıkçılar için de bir buluşma noktası. Burada günün neredeyse her saatinde oltalarını sallayan insanları görebilirsin.

Galata Köprüsü dünyada üzerinden tramvay geçen sayılı baskül köprülerden biri. Bu özelliğiyle hem teknik hem mimari açıdan dikkat çekiyor. Eğer “Karaköy’de ne yenir?” diye düşünüyorsan köprünün alt kısmındaki restoranları ve kafeleri tercih edebilirsin. Dilersen burada deniz manzaralı bir masada oturup çayını yudumlayabilir, Haliç’in dalgalarını izleyebilirsin.

Kamondo Merdivenleri

Kamondo Merdivenleri

Karaköy’ün tarihî dokusunu adım adım keşfederken karşına çıkacak bir diğer nokta da Kamondo Merdivenleri. Burası öyle sıradan bir merdiven değil. 19. yüzyılın sonlarında, önde gelen Yahudi bankacı ailelerinden Kamondo ailesi tarafından torunlarının okula güvenle ulaşması için inşa edilmiş. O dönemin İstanbul’unda merdivenler yalnızca bir geçiş yolu değil, bir güven ve estetik sembolü olmuş.

Barok ve Art Nouveau tarzlarının iç içe geçtiğini bu merdiven, kıvrımlı yapısıyla ve zarif detaylarıyla öne çıkıyor. Kamondo Merdivenleri konum açısından da oldukça önemli. Merdivenler Galata ile Bankalar Caddesi’ni birbirine bağlıyor. Bu sayede Karaköy’ün tarihî sokaklarından çıkarak şehrin finans merkezine kolayca ulaşabiliyorsun. Eski taş binalar geçmişin hikâyelerini fısıldarken merdivenin üstünden Karaköy’ün hareketli caddelerine bakmak sana İstanbul’un iki yüzünü aynı anda gösteriyor.

Günümüzde Kamondo Merdivenleri, İstanbul’un en çok fotoğraflanan noktalarından biri hâline geldi. Çevresindeki kafeler ve küçük restoranlarsa buraya ayrı bir hayat katıyor. Tarihî dokunun içinde modern bir mola vermek, kahveni alıp merdivenleri izlemek inanılmaz bir deneyim sunuyor.

Galataport

Galataport

İstanbul’un modern yüzünü keşfetmek istersen rotanı Galataport’a çevirebilirsin. Burası Karaköy’de yer alan, tarihî yarımadadaki en yeni projelerden biri ve şehrin hem denizle buluştuğu hem sosyal hayatın nabzını tuttuğu özel bir nokta. Eski İstanbul Limanı, uzun yıllar yük gemileriyle ve balıkçı tekneleriyle hareketliyken artık modern bir kruvaziyer limanına ve yaşam alanına dönüştü.

Galataport’un en dikkat çekici özelliklerinden biri dünyanın ilk yer altı kruvaziyer terminaline ev sahipliği yapıyor olması. Böylelikle büyük gemiler şehrin silüetini bozmadan yanaşabiliyor ve yolcular şehrin kalbine doğrudan adım atabiliyor. Yaklaşık 1,2 kilometrelik sahil şeridi boyunca uzanan bu alan, kapılarını 2021 yılında açmış.

Galataport; ticareti, sanatı, eğlenceyi ve gastronomiyi bir araya getiren dinamik bir turizm merkezi. Geniş yürüyüş yolları, açık hava alanları ve butik mağazalar, alışveriş yapmayı sevenler için ideal. Alan halka açık ve herhangi bir giriş ücreti talep edilmiyor. Restoranların ve kafelerin hizmet saatleri değişiklik gösterse de 2025 yılı Galataport hizmet saati 10.00 ile 22.00 arasında.

İstanbul Modern Sanat Müzesi

Türkiye’nin ilk modern sanat müzesi olarak sanatseverleri bekleyen bu müze, 2004 yılında açılmış. Türkiye ve dünya sanatına ait zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Burada farklı dönemlerden ve disiplinlerden sanatçıların eserlerini bir arada görmek mümkün. Aynı zamanda geleneksel sanat formlarıyla modern anlayışları da yan yana deneyimleyebilirsin.

Müze yalnızca sergilerle sınırlı kalmıyor. Eğitim programları, yaratıcı atölyeler, film gösterimleri ve sanat söyleşileri gibi etkinlikler de sunuyor. Özellikle genç sanatçılara platform olması, yeni yeteneklerin fark edilmesine ve desteklenmesine imkân tanıyor.

2025 yılı güncel ziyaret vakitleri; salı, çarşamba, perşembe, cumartesi ve pazar günleri 10.00-18.00 arasında. Pazartesi günü kapalı ve cuma günü de 10.00 ile 20.00 arasında ziyaret edilebiliyor. 2025 yılı ücretleriyse şu şekilde:

  • Yerel Tam: 450 TL
  • Yerel İndirimli (Öğrenci, Öğretmen, 65 Yaş Üstündekiler): 250 TL
  • Yerel Gruplar (10 kişi ve üzeri): 250 TL
  • Uluslararası Tam: 750 TL
  • Uluslararası İndirimli (Öğrenci ve 65 Yaş Üstündekiler): 470 TL
  • Uluslararası Gruplar (10 kişi ve üzeri): 470 TL
  • İstanbul Modern Sinema: 250 TL

Tarihî Tünel Füniküleri

Karaköy’den İstiklal Caddesi’ne doğru kısa ama keyifli bir yolculuk yapmak istersen Tarihî Tünel Füniküleri tam sana göre. 1875 yılında hizmete açılan bu sistem, dünyanın ikinci en eski yer altı raylı sistemi olarak dikkat çekiyor. O zamandan beri şehir sakinlerinin ve ziyaretçilerin günlük yaşamında pratik bir ulaşım aracı olarak işlev görüyor. Ahşap kabinleriyle, retro ray sistemiyle ve eski taş duvarlarıyla ilgi çeken fünikülerde âdeta zamanda yolculuk yapıyormuş gibi hissedebilirsin.

Tünel günümüzde hâlâ yoğun şekilde kullanılıyor ve hem yerli hem yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Yolculuk sırasında şehrin hareketini, Karaköy’ün canlı sokaklarını ve İstiklal Caddesi’nin kalabalığını yukarıdan izleyebilirsin. Böylelikle ulaşımı pratik hâle getirerek şehir turuna farklı bir tat katabilirsin. Bununla beraber Tarihî Tünel Füniküleri haftanın her günü açık ve sabah 07.00’den gece 22.45’e kadar hizmet veriyor.

Bankalar Caddesi

Karaköy’ün tarihî dokusunu hissetmek ve şehrin finansal kalbini keşfetmek için Bankalar Caddesi’nde yürümeye başlayabilirsin. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun finans merkezi hâline gelmiş olan cadde, günümüzde hâlâ birçok banka ve iş hanına ev sahipliği yapıyor. “Voyvoda Caddesi” olarak da bilinen bu yol, tarih ve mimari meraklılarının da ilgisini çekiyor.

Caddenin en büyüleyici yönlerinden biri, Neoklasik ve Barok tarzında inşa edilmiş görkemli binaları. Her adımda karşına çıkan taş işçilikleri, sütunlar ve detaylı cepheler mimari bir şölen sunuyor. Özellikle Salt Galata’ya ev sahipliği yapan eski Osmanlı Bankası binası, fotoğraf çekmek ve tarihî bir yolculuk yapmak için mutlaka görülmeli.

Salt Galata

890 yılında Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan eski Osmanlı Bankası binasında 2011 yılında açılan Salt Galata, yalnızca bir sanat galerisi değil; araştırma, sergi ve etkinlik alanlarıyla da çok yönlü bir merkez. Binanın tarihî dokusu korunurken modern olanaklarla düzenlenmesi, ziyaretçilere hem geçmişin hem çağdaş sanatın keyfini sunuyor.

Salt Galata bünyesinde yer alan SALT Araştırma, Atölye, Açık Arşiv ve Robinson Crusoe 389 Kitabevi sanat, mimarlık, tasarım ve sosyal-ekonomik tarih alanlarında geniş kaynaklar sağlıyor. Burada sergilenen eserler, düzenlenen atölye çalışmaları ve kültürel etkinlikler sayesinde sanat ve akademi dünyasıyla doğrudan etkileşime geçebilirsin. Salt Galata’nın girişi ücretsiz ve haftanın her günü ziyarete açık. 2025 yılı ziyaret saatleriyse 11.00’den akşam 19.00’a kadar.

Kılıç Ali Paşa Hamamı

Osmanlı mimarisinin zarif bir örneği olarak dikkat çeken bu hamam, 1578-1583 yılları arasında Mimar Sinan tarafından Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa için inşa edilmiş ve Kılıç Ali Paşa Camii Külliyesi’nin bir parçası olmuş. Buranın geniş kubbesi, mermer göbek taşı ve zarif süslemeleri geleneksel Osmanlı hamam kültürünü yansıtıyor.

Modern restorasyonlar sayesinde hamamın tarihî atmosferini hissedebilir, farklı bir deneyim yaşayabilirsin. Profesyonel masaj hizmetlerinden de yararlanabilirsin. Hamamı ziyaret etmek için rezervasyon yaptırman gerekiyor ve ücretler seçilen hizmete göre değişiyor. 2025 yılı güncel açılış saatleriyse 08.00’den akşam 23.30’a kadar uzanıyor.

Kılıç Ali Paşa Camii

Mimar Sinan tarafından Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın isteği üzerine 1580 yılında tamamlanmış. Türbe, medrese ve hamamdan oluşan külliyenin bir parçası olan bu camii, mimarisiyle ve süslemeleriyle Ayasofya’yı andırdığı için “Küçük Ayasofya” olarak anılıyor.

İhtişamlı kubbesi, zarif mihrabı, ince işçilikli minberi, hat sanatları ve çinileri Osmanlı sanatının güzelliklerini gözler önüne seriyor. Bahçesiyse huzurlu bir atmosfer sunuyor. Camiyi ibadet saatleri dışında da ziyaret etmek mümkün.

Arap Camii

13. yüzyılda Cenevizliler tarafından Saint Paul veya San Domenico Kilisesi olarak inşa edilen bu camii, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürülmüş. Gotik mimarisiyle ve İstanbul’daki diğer camilerden farklı minaresiyle dikkat çekiyor. Bizans ve Osmanlı mimarisinin nadir bir sentezini sunan camii, iç mekânında sade ama etkileyici ahşap tavan süslemeleriyle, zarif mihrabıyla ve minberiyle Osmanlı işçiliğini sergiliyor. Farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşayabilmesinin simgesi olan Arap Camii, ibadet saatleri dışında ziyaretçilere açık.

Galata Mevlevihanesi Müzesi

Karaköy’ün mistik atmosferini deneyimlemek istiyorsan Galata Mevlevihanesi Müzesi’ni ziyaret edebilirsin. 1491 yılında İstanbul’un ilk mevlevihanesi olarak kurulan yapı, Mevlevi tarikatının önemli merkezlerinden biri olmuş. Semahane, derviş odaları, kütüphane, türbeler ve çeşmeler gibi bölümlerden oluşan mevlevihane, bugün müze olarak Mevlevi kültürünü, tarihini ve felsefesini anlatan zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor.

Düzenli sema gösterileri, konserler ve sergiler ziyaretçilerin hem kültürel hem sanatsal bir deneyim yaşamasını sağlıyor. MüzeKart’ın geçerli olduğu bu müzede 2025 yılı giriş ücreti 7 euro. Ziyaret saatleriyse sabah 09.00’dan akşam 17.30’a kadar uzanıyor.

Fransız Geçidi

Karaköy’ün saklı köşelerinden biri olan Fransız Geçidi, 1860 yılında inşa edilmiş ve adını bölgedeki Fransız tüccarların ve diplomatların eski ticaret merkezinden almış. Kemankeş Caddesi’yle Galata Mumhane Sokağı’nı birbirine bağlayan geçit; taş döşemeli yollarıyla, ferforje ayrıntılarıyla ve geniş kemerli yapılarıyla 19. yüzyıl Fransız mimarisinin zarif örneklerini sunuyor. Butik mağazalarla, sanat galerileriyle, kafelerle ve restoranlarla şık bir alışveriş ve dinlenme alanına dönüşen bu geçit, Karaköy’ün geçmişini ve modern ruhunu yansıtıyor.

Galip Dede Caddesi

İstanbul’un eski caddelerinden Galip Dede Caddesi, Tünel Meydanı’ndan Kuledibi’ne kadar uzanıyor. Adını 19. yüzyılın ünlü Mevlevi şeyhi Galip Dede’den alıyor. Caddede müzik aletleri satan dükkânları, antikacıları, kafeleri, sanat galerilerini ve butik mağazaları bulabilirsin. Burası Galata Kulesi’ne çıkan merdivenlerin başlangıç noktası olması nedeniyle de hareketli ve canlı bir atmosfere sahip. Tarihî binaları Osmanlı ve Avrupa mimarisinden izler taşırken akşamları canlı müzik performansları sunan mekânlarıyla da ayrı bir enerji kazanıyor.

Yeraltı Camii

Bizans Dönemi’nde Haliç’i kapatan zincirin bağlı olduğu Kastellion Kalesi’nin mahzeni olarak inşa edilmiş. 1757 yılında Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülmüş ve içinde bazı sahabelere ait olduğu düşünülen kabirler bulunuyor. Yer altına inşa edilmiş olması, kalın taş duvarları ve düşük tavanlarıysa mekâna mistik bir atmosfer kazandırıyor.

Bununla beraber sade mihrabının ve minberinin taş işçiliği oldukça dikkat çekici. Bu gibi yönleriyle de Bizans ve Osmanlı izlerini taşıyan nadir mekânlardan biri. Camiyi ibadet saatleri dışında da ziyaret etmek mümkün.

Tophane Çeşmesi

Tophane Çeşmesi

Osmanlı Padişahı I. Mahmud tarafından 1732 yılında Tophane Meydanı’nda inşa ettirilmiş. İstanbul’un en büyük üçüncü çeşmesi olarak Kılıç Ali Paşa Camii’nin hemen yanında yer alıyor. Dört cepheli, dört musluklu yapısıyla ve zengin taş süslemeleriyle de Osmanlı Barok ile Rokoko tarzının zarif bir örneğini sunuyor. Çeşme hem estetik bir değer taşıyor hem dönemin su ihtiyacını karşılayan işlevsel bir yapı olarak tarihteki önemini koruyor. Çeşmeyi incelerken Osmanlı hat sanatının güzelliklerini ve mermer işçiliğini görebilirsin.

Türkiye Musevileri Müzesi

500. Yıl Vakfı tarafından 25 Kasım 2001’de Türk Yahudilerinin geleneklerini ve tarihini anlatmak amacıyla kurulan bu müze, üç bölümden oluşuyor. Türk Yahudi toplumunun zengin tarihini ve kültürel mirasını kapsamlı bir şekilde sunuyor. Eski Zülfaris Sinagogu binasında yer alması, müzeye tarihî bir doku ve özel bir atmosfer kazandırıyor. Buradaki sergiler aracılığıyla topluluğun geleneklerini, günlük yaşamını ve kültürel izlerini keşfedebilirsin. Müzenin 2025 yılı ziyaret saatleri pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri 10.00-17.00 arasında. Cuma günü 10.00-13.00 arası, pazar günüyse 10.00’dan 17.00’ye kadar açık.

Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi

Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi

Karaköy’ün önemli sanat merkezlerinden Tophane-i Âmire, 16. yüzyılın sonlarında II. Bayezid döneminde Osmanlı topçularının eğitim gördüğü endüstriyel bir yapı olarak inşa edilmiş. Restore edilerek modern sanat galerileri ve kültürel etkinlikler için bir merkeze dönüştürülmüş. Yüksek tavanlı salonlarında sergi, konser ve tiyatro gösterisi gibi etkinliklere katılabilir, yerel ve uluslararası sanatçıların eserlerini görebilirsin. Merkeze giriş genellikle ücretsiz ve etkinliklerin bilet fiyatları değişiklik gösteriyor. Bu merkezi pazar günleri hariç 10.00-18.00 arasında ziyaret etmek mümkün.

St. Pierre Hanı

19. yüzyılda inşa edilen ve Ceneviz mimarisine sahip olan bu yapı, eski zamanlarda ticaret merkezi olarak kullanılmış. Günümüzdeyse sanat atölyeleriyle, butik dükkânlarla ve kafelerle dolu canlı bir atmosfere sahip. İç avlusu huzurlu bir ortam sunarken taş duvarları geçmişin izlerini taşıyor. Buradaki sanat atölyelerine katılabilir, butik dükkânlarda özgün tasarımlara göz atabilir veya kafelerde kısa bir mola verip kahveni yudumlayabilirsin.

Neve Şalom Sinagogu

1951’de açılan bu sinagog, İstanbul’daki en büyük sinagog olma özelliğini taşıyor. Türk Musevileri Elyo Ventura ve Bernar Motola tarafından tasarlanan yapı, Birinci Karma Yahudi İlkokulu’nun yerine inşa edilmiş. Farklı inançların bir arada yaşadığı İstanbul’da dinî çeşitliliğin de simgesi. İbadet saatleri dışında rehber eşliğinde iç mekânı görebilir, tarihî atmosferi deneyimleyebilirsin. Dilersen bu sinagogu pazar, pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri 10.00 ile 16.00 arasında ya da cuma günleri 10.00’dan 12.00’ye kadar ziyaret edebilirsin.

Nusretiye Camii

1. Mahmud tarafından 1823-1826 yılları arasında Kirkor Balyan’a inşa ettirilen bu cami, Barok ve Ampir tarzlarını klasik Osmanlı mimarisiyle harmanlıyor. Caminin etkileyici kubbesi, minareleri ve mermer işçilikleriyse oldukça etkileyici. İç süslemeleri ve zarif detayları da Osmanlı sanatının inceliklerini sergiliyor. Dilersen huzurlu avlusunda kısa bir mola verebilir, hemen yanında yer alan Tophane Çeşmesi’ni ve Tophane-i Âmire’yi de gezebilirsin. Bununla beraber camiyi ibadet saatleri dışında da ziyaret edebilirsin.

Karaköy her adımda sana bambaşka bir atmosfer sunuyor. Tarihî dokusuyla, sanatı sokağa taşıyan galerileriyle, kahve kokan ara sokaklarıyla ve denize uzanan manzarasıyla Karaköy, hem geçmişin izlerini hem bugünün enerjisini aynı anda hissettirebiliyor. Yola çıkmadan önce tek yapman gereken bu rehberi elinin altında tutmak ve keşif rotanı oluşturmak.

Eğer uzaktan geleceksen Etstur’un kullanıcı dostu arayüzünden Karaköy Otelleri‘ni görüntüleyerek seçimini yapabilir, dilediğin yerleri rahatça gezebilirsin. Hazırlıklar tamamsa Karaköy seni bekliyor. Şimdi şehrin en canlı semtlerinden birini adım adım keşfetme zamanı!

Yayın Tarihi: 17.11.2025

Önceki Yazı

Artvin'de Gezilecek Yerler

Sonraki Yazı

Çekya Vize Rehberi