Koyu Mod Açık Mod
Koyu Mod Açık Mod

Batmadan Görmeniz Gereken Şehir: Venedik!

Venedik, kimileri için muhakkak görülmesi gereken turistik yerlerden biri, kimileri içinse dünyanın en romantik şehri… Bu zamana ait değilmiş hissi uyandıran, meydanlarında ve kanallarında gezinirken zamanın yüzyıllar öncesinde durduğu izlenimi veren şehir, insanlara denizin üzerinde yaşanabileceğini gösteren en canlı örnek…

Araç trafiğinin olmadığı Venedik; karnavalı, kanalları, köprüleri, gondolları ve tarihi yapıları ile biliniyor. Bir yerden bir başka yere gidebilmek için kanal ve köprü geçmeniz gerekiyor. Sadece bu yönüyle bile Venedik çok farklı ve ilgi çekici bir yer. Her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği Venedik, görenleri kendine hayran bırakıyor. Peki, nasıl oluyor da görenlerin kendine hayran kalmasını ve birçok unutulmaz anı biriktirmelerini sağlıyor? Çünkü şehrin sokakları bile tek başına Venedik’te görülmesi gerekenler listesine girmek için birbiriyle yarışır.

Siz de tatilinizi unutulmaz bir anıya çevirmek istiyorsanız, ünlü bestekar Antonia Vivaldi’nin vatanı Venedik sizi bekliyor.

Santa Maria dei Miracoli Kilisesi

Santa Maria dei Miracoli Kilisesi, Rialto Köprüsü’ne sadece beş dakika uzaklıkta yer alıyor. Duvarlarının renkli mermerlerle kaplı olmasından dolayı Venediklilerin Mermer Kilise de dediği Miracoli, Venediklilerin bağışlarıyla mucizeleriyle bilinen Bakire Meryem anısına 15. yüzyılda inşa edilmiş. Gizli kalmış bir cevher olan bu kilise, Cannaregio’ya yolu düşenlerin mutlaka gezi listesine eklemesi gereken bir yer…

Saklı kalmış gösterişli bir eser olan Santa Maria dei Miracoli Kilisesi
Saklı kalmış gösterişli bir eser olan Santa Maria dei Miracoli Kilisesi

Dükler Sarayı

Venedik’te görülmesi gerekenler listesinin üst sıralarında bulunan yer, Palazzo Ducale! Dükler Sarayı anlamına gelen bu yer, şehrin en eski yapılarından… Palazzo Ducale, San Marco Meydan’ında yani Venedik’in en çok ziyaret edilen yerinde, San Marco Bazilikası’nın yanında konumlanıyor. Gotik mimari izlerini taşıyan eser, 14. yüzyılın ortalarında inşa ediliyor ve 1923 senesinde müzeye dönüştürülüyor. Geniş bir sanat koleksiyonunu bünyesinde barındıran saray, birçok sergiye de ev sahipliği yapıyor. Avluda bulunan merdivenlerden başlayarak sarayı keşfe çıkabilirsiniz. Özellikle Son Bakış olarak adlandırılan Sospiri’de o dönemin mahkumlarının adımlarını takip edip, eski çağ Venedik’ine hayal gücünüzün de yardımıyla kısa bir yolculuk yapabilirsiniz.

Şehrin en eski yapıları arasında yer alan Dükler Sarayı
Şehrin en eski yapıları arasında yer alan Dükler Sarayı

St. Mary Friar Bazilikası

Venedik’te karşınıza çıkabilecek en muhteşem Gotik mimariye sahip gösterişli bir yapıt… St. Mary Friar Bazilikası, Scuola Grande di San Rocco yakınlarında yer alıyor. Venedik’in görmeden gelinmemesi gerekenler listesinde yer alan bazilikanın içinde çok değerli heykeller ve resimler bulunuyor. Bazilikanın dış cephesi kadar içi de görenleri kendine hayran bırakan türden… İçeri girdiğinizde Donatello, Titian ve Bellini tarafından yapılmış sanat eserleri sizi karşılıyor.

Muhteşem Gotik mimarisiyle kendine hayran bırakan yapıt...
Muhteşem Gotik mimarisiyle kendine hayran bırakan yapıt…

Rialto Köprüsü

16. yüzyıl sonlarına doğru Venedik’te bir yarışma düzenlenir. Yarışmada eski köprünün yerine güzel ve gösterişli bir köprü inşa edilmesi istenir. Bunun üzerine dönemin mimarları birbirleriyle kıyasıya bir yarışa girer. Birçok mimar arasından yarışı Antonia da Ponte kazanır. Ve Rialto Köprüsü 1591 senesinde inşa edilir. Büyük Kanal üzerindeki yaya trafiğini sağlayan tek köprü olan Rialto Köprüsü, sadece iki yakayı birbirine bağlamakla kalmayıp çok hareketli bir alışveriş alanı olarak da renkli bir yapı durumuna gelir… Peki, tek köprü Rialto Köprüsü ise kanal başka nasıl geçiliyordu diye düşündünüz mü? Tabii ki gondollarla! Kendinizi bir peri masalında gibi hissetmek istiyorsanız Venedik’te bir gondol gezisine çıkmalısınız.

Yaya trafiği ile renkli ve hareketli bir yer: Rialto Köprüsü!
Yaya trafiği ile renkli ve hareketli bir yer: Rialto Köprüsü!

Ca’Rezzonico Saray ve Müzesi

18. yüzyıl Venedik’inin eşine az rastlanan eserlerinin bulunduğu yer… Saray, Bon ailesi tarafından kullanılan bir ev olup, sarayın onlar dışında da birçok önemli insana ev sahipliği yaptığı biliniyor. Venedik’te kanalın sağ kıyısında yer alan müzeye küçük bir giriş ücreti ödeyerek unutulmaz bir keşfe çıkabilirsiniz. Tiepolo, Longhi ve Tintoretto gibi Venedikli sanatçıların eserleriyle süslenmiş salonlar sizi bekliyor.

Ca’d’Oro Sarayı

Büyük Kanal’da yer alan saray, Venedik’te olan diğer saraylar gibi güzel ve ilgi çekici… Bir dönem dış duvarlarının yaldız ve kromla kaplı olmasından sarayın diğer adı altın ev olarak biliniyor. Ön cephesinde bulunan çiçek süslemelerden gotik mimarinin özelliklerini taşıdığını hemen anlayabiliyorsunuz. Titian ve Guardi’nin resimlerini ve Rönesans dönemi heykellerini gördükten sonra balkonundan Büyük Kanal’ın muhteşem manzarasını seyre dalabilirsiniz.

Altın ev olarak da bilinen Ca'd'Oro Sarayı, gotik mimarinin özelliklerini taşıyor.
Altın ev olarak da bilinen Ca’d’Oro Sarayı, gotik mimarinin özelliklerini taşıyor.

Santa Maria della Salute Bazilikası

Venediklilerin kısaca sağlık anlamına gelen Salute dedikleri kilise, şehrin en ünlü simgelerinden biri… 1630 senesinde ölümcül veba salgını kenti vurunca Venedik, halkının üçte birini kaybediyor. Hükümet bu kayıplar karşısında ne yapacağını bilemezken çarenin kilise yaptırmak olduğuna karar veriliyor. Aslında Venedik’te salgından kurtulmak için birçok kilise inşa ediliyor, Salute’de bunlardan sadece bir tanesi… Sağlığa adanan kilisenin, San Marco ve Büyük Kanal arasında ve binlerce sütun üzerine sekizgen şekilde inşası tamamlanıyor. Mimarisinde barok tarzının hakim olduğu Salute’yi seyahatinde huzur arayanlar mutlaka görmeli. İtalyan sanatçılardan Tintoretto ve Titian’ın harika eserleri ve gösterişli iç mimarisiyle kendine hayran bırakan bazilikanın kubbesi de çok etkileyici…

Sağlığa adanan kilise; Santa Maria Bazilikası
Sağlığa adanan kilise; Santa Maria Bazilikası

Etstur’un Venedik Turları için tıklayın…

Begüm Akkaya

Begüm Akkaya

Begüm Akkaya

18 Temmuz 1987 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Birçok gazetede haber editörü olarak başladığı deneyimlerine; internet satış sitelerinde içerik editörü olarak devam etti. Şimdilerde Etstur’da editör olarak çalışıyor.

Önceki Yazı

İstanbul’un Yedi Tepesi Nerede?

Sonraki Yazı

Fas'a Gitmeden Önce Bilmeniz Gerekenler