Amsterdam’da gezilecek yerleri merak ediyor fakat şehri ziyaret ettiğinde nasıl bir rota izleyeceğini bilmiyorsan doğru yerdesin! Kalemini ve kâğıdını hazırladıysan hemen not almaya başla, çünkü “Amsterdam’da ne yapılır?” sorusuna verilebilecek yanıtları senin için bir araya getirdik.
Öncelikle “Amsterdam neresi?” veya “Amsterdam nereye bağlı?” gibi sorularla başlayalım. Amsterdam, Hollanda’nın başkenti ve en turistik şehirlerinden. Özgür yaşam tarzıyla, görkemli müzeleriyle ve kültürel zenginliğiyle eşsiz bir Avrupa kenti olarak öne çıkıyor. Kanallar şehri olarak da bilinen Amsterdam, ziyaretçilerine kültüre ve sanata doyacakları harika bir tatil fırsatı sunuyor. Bu nedenle özellikle sanatseverler ve tarih meraklıları için ideal bir rota. Amsterdam’ı kısaca tanıdığımıza göre şehrin güzelliklerini keşfetmeye başlayabiliriz!
Anne Frank Evi

Seni ilk olarak Amsterdam’ın simgelerinden Anne Frank Evi’ne davet ediyoruz. Anne Frank Evi, Amsterdam’da gezilecek yerler denildiğinde akla ilk gelen müzelerden. II. Dünya Savaşı sırasında Anne Frank’ın ve ailesinin bulunduğu bu ev, günümüzde en dokunaklı ziyaret noktalarından. Müzedeki Gizli Ek bölümü, Frank ailesinin yaşadığı zorlu sürece dair çarpıcı bilgiler sunuyor. Bu bölümde Anne Frank’ın günlüğünden bazı sayfalar ve kişisel eşyaları da sergileniyor. Tarihe ışık tutan müze, savaşın acı hatıralarını da derinden hissettiriyor. Anne Frank’ın savaşın etkilerini anlattığı, dünyaca ünlü günlüğünü de bu evde yazdığını hatırlatalım.
Yoğun ilgi gören müzenin biletleri haftalar öncesinden tükendiğinden biletini önceden satın alman faydalı olabilir. Prinsengracht Kanalı üzerinde yer alan müzeye ulaşımsa oldukça kolay.
09.00-22.00 saatleri arasında ziyarete açık olan müzenin 2025 itibarıyla giriş ücretleri;
- Yetişkinler için 16 avro,
- 10-17 yaş arası ziyaretçiler için 7 avro,
- 0-9 yaş arası içinse 1 avro olarak belirlenmiş.
Rijksmuseum
Bu müzede Barok’tan Rönesans’a uzanan fırça darbelerine tanık olacaksın! Müzeler Meydanı olarak bilinen Museumplein bölgesinde yer alan Rijksmuseum, sanatın kalbinin attığı yerlerden. Hollanda’nın ulusal müzesi Rijksmuseum, Hollanda Altın Çağı başta olmak üzere Orta Çağ’dan 20. yüzyıla kadar uzanan geniş bir sanat ve tarih koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Müzede Hollanda’nın tarihine ışık tutan resimler, heykeller, objeler sergileniyor. Ayrıca Rembrandt van Rijn’in Gece Nöbeti ve Johannes Vermeer’in Sütçü Kız gibi dünyaca tanınan tablolarını yakından görme şansı sunuyor.
Asya sanatı koleksiyonunun, Hollandalı ustaların ve farklı kültürlerin önemli eserlerinin sergilendiği müze 19. yüzyılda inşa edilmiş. Pierre Cuypers tarafından tasarlanan müze binası, Neo-Rönesans mimarisinin izlerini taşıyor. Müzedeki Cuypers Kütüphanesi’yse yüz binlerce esere ev sahipliği yapıyor.
Ulusal bayramlar dâhil olmak üzere yıl boyunca 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık olan müze, yaz aylarında kalabalık olabiliyor. Giriş biletini önceden alman faydalı olabilir. Müzeye girişlerse 2025 itibarıyla yetişkinler için 25 avro, 18 yaş altı ziyaretçiler içinse ücretsiz.
Van Gogh Müzesi
Tutkulu bir sanatçının fırça darbelerini yakından görmek istersen Van Gogh Müzesi, seni çarpıcı bir sanat yolculuğuna davet ediyor! Amsterdam’da görülmesi gereken yerlerin başında gelen Van Gogh Müzesi, Museumplein bölgesinde yer alıyor. Müzenin dünyanın en geniş Vincent Van Gogh koleksiyonuna ev sahipliği yaptığını söylemek mümkün. Sanatçının farklı dönemlerine ait 200’den fazla tablosu, 500’e yakın çizimi ve çok sayıda kişisel mektubu burada sergileniyor. Dünyaca ünlü “Ayçiçekleri,” “Patates Yiyenler,” “Arles’daki Yatak Odası” gibi eserlerin yanı sıra sanatçının az bilinen çalışmaları da bulunuyor. Bu yönüyle Van Gogh Müzesi, sanat tutkunları için eşsiz bir durak. Ayrıca müzenin yalnızca Van Gogh’un sanatçı kişiliği hakkında bilgi vermekle kalmadığını, etkilendiği sanatçılar ve yaşadığı psikolojik mücadeleler hakkında da önemli detaylar sunduğunu söyleyebiliriz.
Yoğun ilgi nedeniyle müzeye giriş biletleri sadece belli zamanlarda çevrim içi olarak satın alınabiliyor. 2025 yılı itibarıyla yetişkin ziyaretçiler için giriş ücreti 32,50 avro. 18 yaş altı ziyaretçiler içinse giriş ücretsiz.
Dam Meydanı

Amsterdam’ın kalbi ve en hareketli merkezi olarak bilinen Dam Meydanı, adını Amstel Nehri’nin üzerine kurulan barajdan alıyor. Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk, Madame Tussauds Müzesi gibi önemli yapılarla çevrili bu meydan, şehrin önemli kültürel merkezlerinden.
Yıl boyunca konserlere, festivallere, gösterilere ev sahipliği yapan meydan özellikle Kraliyet Günü ve Noel gibi özel günlerde büyüleyici bir deneyim vadediyor. Restoranlara, kafelere, mağazalara ve pazar yerlerine yakınlığıyla bilinen Dam Meydanı’nda geleneksel Amsterdam yemeklerini de tadabilirsin.
Amsterdam Kanalları
Aklında “Amsterdam’da fotoğraf çekilecek yerler nereler?” gibi bir soru varsa aradığın yanıt burada: Amsterdam kanalları! Amsterdam’ın Kuzeyin Venedik’i olarak anılmasını sağlayan bu kanallar sadece turistlerin değil, yerel halkın da uğrak noktası. Şehrin sembolü hâline gelen kanallar, özgün atmosferleriyle büyüleyici bir manzara sunuyor. Grachtengordel olarak adlandırılan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bu kanal ağının tarihiyse 17. yüzyıla uzanıyor. Başlangıçta ulaşım, ticaret ve su kontrolü amacıyla kullanılan kanallar, günümüzde şehrin en cazip turistik alanlarından.
Prinsengracht, Keizersgracht ve Herengracht ise şehrin en ünlü kanalları arasında. Bu kanallarda şehri keşfetmek için çeşitli tekne turları düzenleniyor. Kanal boyunca sıralanan rengârenk evlerse Amsterdam’ın kendine has mimari dokusunu yansıtıyor.
Vondelpark

Amsterdam’ın en büyük ve popüler şehir parkı Vondelpark, cıvıl cıvıl kuş sesleriyle dolu harika bir atmosfer sunuyor. Adını Hollandalı şair Joost van den Vondel’den alan ve 19. yüzyılda 47 hektar üzerine kurulan park, yerli halk ve turistler için popüler bir kaçış noktası.
Parkta piknik alanları, açık hava tiyatrosu, göletler, oyun alanları, kafeler ve restoranlar bulunuyor. Vondelpark’ın özellikle yaz aylarında ücretsiz konserlere, tiyatro gösterilerine, çeşitli etkinliklere ev sahipliği yaptığını da söylemek mümkün.
Jordaan
Her köşesi ayrı bir hikâye barındıran, şehrin en dikkat çekici noktalarından Jordaan’a gidelim. Bohem mimarisiyle ve şirin sokaklarıyla turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bu semt, geçmişte işçi sınıfının yaşadığı bölgeymiş. Günümüzdeyse sanat galerileriyle ve kafelerle dolu bir cazibe merkezi.
Anne Frank Evi, Westerkerk gibi simge yapılara yakın konumda bulunan Jordaan, Amsterdam’ı yürüyerek keşfetmek isteyenler için de ideal. Bu semt özellikle pitoresk kanallarıyla, dar sokaklarıyla, butikleriyle ve dükkânlarıyla öne çıkıyor. Gezin sırasında uğraman gereken bir diğer yerse yerel pazarlar. El yapımı ürünlerle, vintage parçalarla ve antikalarla dolu tezgâhlar arasında dolaşmanı tavsiye ediyoruz!
Begijnhof
Orta Çağ’a ışınlanmak istersen Begijnhof sana benzersiz bir deneyim vadediyor. Amsterdam’ın merkezinde, Spui Meydanı’nın yakınlarında yer alan bu sessiz ve tarihî avlu, Amsterdam gezi rehberinin olmazsa olmazlarından.
Begijnhof Orta Çağ’da Beguine kadınlarının yaşadığı özel bir yerleşim alanıymış. Rahibelerle benzer bir yaşam süren bu kadınların anısını yaşatan bölge, dönemin dinî ve sosyal yapısını da yansıtıyor. Avlunun etrafındaki tarihî evler, şapel ve Protestan kilisesiyse bu eşsiz atmosferi tamamlıyor. Amsterdam’ın en eski ahşap evi olarak bilinen Het Houten Huis de burada yer alıyor. 1528 yılında inşa edilen yapı, dönemin mimarisini tüm sadeliğiyle gözler önüne seriyor.
Begijnhof’u genellikle ücretsiz ziyaret edebilirsin. Burada hâlâ yaşayanların sakin hayatına eşlik edip dinginliğin tadını çıkarmanı tavsiye ediyoruz.
Çiçek Pazarı (Bloemenmarkt)
Hazırsan muhteşem çiçek kokuları arasında sürprizlerle dolu bir gezintiye çıkıyoruz. Sıradaki durağımız Bloemenmarkt! Singel Kanalı üzerindeki Bloemenmarkt, dünyanın tek yüzen çiçek pazarı. Çiçeklerle dolu teknelerin kanal boyunca sıralanmasıyla oluşan görsel şölense ziyaretçileri büyülüyor. Burada rengârenk çiçek çeşitleri, Hollanda’yla özdeşleşen lale soğanları, tohumlar ve bahçe malzemeleri satılıyor. Ayrıca Bloemenmarkt’ta kendine ya da sevdiklerine alabileceğin hediyelik eşya da bulabilirsin.
1862’den beri önemli bir turizm merkezi olan Bloemenmarkt’ı pazartesiden cumartesiye kadar 09.00-17.30 saatleri arasında ziyaret edebilirsin. Pazar günleriyse 11.00-17.30 saatleri arasında ziyarete açık. Ufak bir hatırlatma da yapalım: Lale soğanı veya tohum almadan önce bunların ülkenin sınırlarından sorunsuz geçip geçemeyeceğini kontrol etmen faydalı olabilir.
Amsterdam Kraliyet Sarayı

Dam Meydanı’nda yer alan Amsterdam Kraliyet Sarayı, ihtişamlı mimarisiyle âdeta büyülüyor. Burada kendini bir anlığına kraliyet ailesinin bir üyesi gibi hissetmen bile mümkün!
17. yüzyılda belediye binası olarak inşa edilen yapı, Kral Louis Napoleon döneminden itibaren kraliyet sarayı olarak kullanılmış. Jacob van Campen tarafından tasarlanan sarayın dış cephesindeki heykeller; iç mekândaki mermer salonlar, tavan resimleri ve görkemli avizeler Hollanda’nın sanatsal yönünü yansıtan en güzel örneklerden. Sarayın dikkat çekici noktalarından biriyse Vatandaşlar Salonu. Buradaki devasa Atlas Heykeli de sarayın önemli sembolleri arasında.
Oude Kerk (Eski Kilise)
https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/oude-kerk-old-church-oldest-building-2482582017
Oude Kerk, tarihî dokusuyla seni geçmişe doğru yolculuğa çıkarıyor. De Wallen bölgesinin kalbinde yer alan Oude Kerk, köklü geçmişiyle Amsterdam tarihine tanıklık eden en eski yapılardan.
İnşası 13. yüzyılda başlayan bu kilise, Gotik mimarinin en güzel örneği. Kilisenin iç tasarımında öne çıkan ince el işçiliğiyse detaylara verilen önemi kanıtlar nitelikte. Avrupa’nın en önemli tarihî orglarından Vader-Müller orgu ve etkileyici vitray pencereler de sanatseverler için eşsiz bir deneyim sunuyor.
Kilisede ressam Rembrandt’ın eşi başta olmak üzere birçok önemli ismin mezarı bulunuyor. Kilisenin kule bölümüyse ziyaretçilere Amsterdam’ın panoramik manzarasını sunuyor. Oude Kerk ayrıca bazı dönemlerde düzenlenen etkinliklerle de önemli bir kültür noktası hâlini alıyor.
Kiliseyi pazartesiden cumartesiye kadar 10.00-18.00, pazar günleriyse 13.00-17.30 saatleri arasında ziyaret edebilirsin. Giriş ücretleriyse 2025 yılı itibarıyla yetişkinler için 13,50 avro, öğrenciler için 7 avro. 1-5 yaş arasındaki çocuklar içinse ücretsiz.
Rembrandt Evi Müzesi
Dünyaca ünlü ressam Rembrandt’ın izini sürmek istersen seni 17. yüzyıla götürecek özel bir adres var: Rembrandt Evi Müzesi! Rembrandt van Rijn’in yaşadığı ev, günümüzde Rembrandt Evi Müzesi olarak sanatseverleri ağırlıyor. Tarihî Jodenbreestraat sokağında yer alan müze, sanatçının çalışma ve yaşam alanlarının canlandırıldığı, çok sayıda eserine de ev sahipliği yapan etkileyici bir durak. Eğitici bir merkez olarak da hizmet veren bu müzeyi rehberli turlar eşliğinde gezebilirsin. Bu sayede Rembrandt’ın yaşamına ve sanatına yakından tanıklık edebilirsin.
Her gün saat 10.00’dan itibaren ziyarete açık olan müze yalnızca 1 Ocak, Kral Günü ve 25 Aralık’ta kapalı. 2025 yılı itibarıyla yetişkinler 21,50 avro, 25 yaş altı ziyaretçilerse 15 avro ödeyerek müzeyi gezebiliyor.
Museumplein

Şimdi sırada Amsterdam’ın kültürel kalbi Museumplein var! Rijksmuseum, Van Gogh Müzesi ve Stedelijk Müzesi gibi şehrin en önemli üç büyük müzesine ev sahipliği yapan bölge, dünyaca ünlü konser salonu Concertgebouw’un hemen yanında yer alıyor. Museumplein yemyeşil peyzajıyla ve göletiyle keyifli vakit geçirmek, dinlenmek ve piknik yapmak isteyenler için ideal bir nokta. Yıl boyunca pek çok kültürel etkinliğin gerçekleştiği meydan her zaman capcanlı, ilham verici ve eğlenceli!
Leidseplein
“Amsterdam’da ne yapılır?” diye merak ediyorsan cevaplayalım: Leidseplein’de eğlenceye doymak! Burası Amsterdam’ın en canlı ve hareketli eğlence merkezlerinden. Gece gündüz fark etmeksizin hep capcanlı olan bu meydan tiyatrolarla, canlı müzik mekânlarıyla, sinemalarla dolu bir eğlence noktası. Özellikle akşamları ve hafta sonları sokak sanatçılarının performansları nedeniyle dolup taşıyor. Etrafında çok sayıda restoran ve kafe bulunan meydanda Hirsch & Cie gibi modern yapılar da yer alıyor.
Şehir merkezinden Leidseplein’e kolayca ulaşabilirsin. Ayrıca bu meydanın birçok tramvay hattının kesişim noktasında olduğunu da söylemek mümkün.
De Negen Straatjes (Dokuz Sokak)
Alışveriş yapmaktan hoşlanıyorsan bu önerimiz tam sana göre! Dokuz Sokak olarak bilinen De Negen Straatjes, birbirini kesen dokuz şirin ve dar sokaktan oluşan bir alışveriş alanı. Özgün butiklere, vintage dükkânlara ve tasarım mağazalara ev sahipliği yapan bölge, özellikle moda tutkunlarının gözdesi. Burada aynı zamanda kısa bir mola verip keyifli zaman geçirebileceğin özel konseptli kafeler ve yerel restoranlar da bulunuyor. 17. yüzyıldan bugüne varlığını koruyan evler, köprüler ve kanallarsa fotoğraf sanatçıları için benzersiz manzaralar sunuyor.
Westerkerk (Batı Kilisesi)
Şimdi de Amsterdam turlarının olmazsa olmaz duraklarından Westerkerk’e gidiyoruz. Prinsengracht kanalının üzerinde, Anne Frank Evi’nin hemen yanında yer alan bu önemli Protestan kilisesi, 17. yüzyılda Protestan Reformu’nun etkisiyle inşa edilmiş.
Kalvinist gelenekleri yansıtmasıyla dikkat çeken kilise, Rönesans mimarisinin zarif örneklerini sunuyor. Hendrick de Keyser tarafından tasarlanan tarihî yapı, şehrin en yüksek kulesine de ev sahipliği yapıyor. Westertoren kulesinin tepesini süsleyen Avusturya İmparatoru I. Maximilian’ın tacınınsa yapıya sembolik bir anlam kattığını söyleyebiliriz. Yalnızca rehber eşliğinde ve rezervasyon sistemiyle çıkılabilen kule, ziyaretçilerine Amsterdam’ın muhteşem manzarasını izleme fırsatı sunuyor.
Anne Frank’ın günlüğünde bu kilisenin çan sesinden bahsettiği bir bölüm de mevcut. Bu detay, yapının tarihî önemini daha da artırıyor. Kilise pazartesiden cumaya kadar 11.00-15.00 saatleri arasında ziyarete açık ve girişler ücretsiz.
Amsterdam Merkez İstasyonu
Amsterdam gezisinde ulaşımın kalbi sayılan yerlerden biri kuşkusuz Amsterdam Merkez İstasyonu. Hem Hollanda’nın dört bir yanına hem komşu ülkelere tren bağlantısı sunan istasyon, 1881-1889 yılları arasında yapay bir ada üzerine inşa edilmiş. Pierre Cuypers tarafından tasarlanan yapı, Gotik ve Rönesans mimarisinin izlerini taşıyor. İstasyon binası aynı zamanda metro, tramvay, otobüs, feribot hatlarına da bağlantı sağlayan bir kavşak noktası.
Yüksek tavanlı giriş holüyle, vitray pencereleriyle, taş kabartmalarıyla dikkat çeken Amsterdam Centraal, ana girişindeki Hollanda kraliyet amblemiyle de fotoğraf tutkunlarının favorisi. Burası Dam Meydanı, Madame Tussauds gibi önemli turistik noktalara da yürüme mesafesinde.
Stedelijk Müzesi
Sanatla iç içe bir gün geçirmek istersen rotanı Stedelijk Müzesi’ne çevirmeni tavsiye ediyoruz. Museumplein bölgesinde yer alan bu müze, 1895’ten beri sanatın nabzını tutuyor. Resim, heykel, tipografi, video sanatı, yeni medya gibi farklı disiplinleri bir araya getiren zengin koleksiyonuysa sanattaki dönüşüm sürecini gözler önüne seriyor. Müzenin duvarlarını Piet Mondrian, Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Jackson Pollock, Kazimir Malevich, Jeff Koons gibi ünlü sanatçıların eserleri süslüyor.
19. yüzyılda inşa edilen müze binası, 2012 yılında yapılan sıra dışı ek yapı sayesinde bambaşka bir görünüm kazanmış. Bu yapı o kadar farklı ki yerel halk tarafından küvet olarak anılıyor!
Müze kalıcı koleksiyonun yanı sıra geçici sergilere de ev sahipliği yapıyor. 10.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık olan müzenin giriş ücreti 2025 itibarıyla yetişkinler için 22,50 avro, 19 yaş altı ziyaretçiler içinse ücretsiz.
Hermitage Amsterdam
Müze gezilerimiz hız kesmeden devam ediyor! Rotamızı bir zamanlar St. Petersburg şehrindeki Hermitage Müzesi’nin şubesi olarak faaliyet gösteren ancak artık bağımsız bir kimliğe bürünen H’ART Müzesi’ne çeviriyoruz. 1683 yılında bakım evi olarak inşa edilen Amstelhof binasında yer alan müze, Rus sanatına odaklanan büyük ölçekli sergilere ev sahipliği yapmış. Farklı temalarda uluslararası sergiler düzenlenmiş. Ayrıca Hermitage St. Petersburg koleksiyonlarından getirilen başyapıtların burada sergilendiği dönemler olmuş.
Nehir manzaralı konumuyla dikkat çeken Hermitage Amsterdam, her gün 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Ancak her eseri uzun uzun inceleyip müzeyi rahatça dolaşman için hafta içi sabahın erken saatlerinde ya da öğleden sonra geç saatlerde ziyaret etmeni öneriyoruz.
NEMO Bilim Müzesi
Oosterdok bölgesinde yer alan NEMO Bilim Müzesi, gemi şeklinde tasarlanmış ikonik yeşil binasıyla dikkat çeken interaktif bir bilim ve teknoloji merkezi. İtalyan mimar Renzo Piano tarafından “bilimsel düşünceyle mimarlığı birleştirme” anlayışıyla tasarlanan yapı, özellikle bilim ve teknoloji meraklılarının uğrak noktalarından.
Bilimsel kavramları eğlenceli hâle getirerek çocukların ve gençlerin ilgisini çekmeyi amaçlayan müzede elektrik üretme bisikletleri ve enerji üretim simülasyonları bulunuyor. Her yaştan ziyaretçiye hitap eden müzenin çatısıysa göz alıcı Amsterdam’ın manzarasını sunuyor. Bu çatı terasına ücretsiz çıkabilirsin. NEMO Bilim Müzesi’nin 2025 itibarıyla giriş ücreti 21,50 avro.
Madame Tussauds Amsterdam
Amsterdam’ın turistik haritasında ilk göze çarpan yerlerden biri şüphesiz Madame Tussauds Balmumu Müzesi. Londra’daki dünyaca ünlü müzenin Amsterdam şubesi olan müze Dam Meydanı’nda merkezî bir noktada yer alıyor. Müzede Winston Churchill, Mahatma Gandhi gibi siyasi kişilerin; Brad Pitt, Johnny Depp gibi oyuncuların; Beyoncé, Adele, Elvis Presley gibi şarkıcıların ve Cristiano Ronaldo, Lionel Messi gibi futbolcuların balmumu heykelleri sergileniyor. Ayrıca burada Hollanda kraliyet ailesi üyelerinin, Hollandalı sanatçıların ve sporcuların heykellerini de görebilirsin. Dilersen Einstein’la fikir yürüttüğün, Beyoncé ile sahnedeymiş gibi hissettiğin, Messi’yle gol sevinci yaşadığın kareler yakalayabilirsin!
Müze ziyaretini 10.00-18.00 saatleri arasında gerçekleştirebilirsin. Ancak müzenin giriş saatleri yoğunluk nedeniyle yaz aylarında 07.00-20.30 olarak belirlenmiş.
Rembrandtplein
Hollanda’da Amsterdam’ın merkezinde bulunan Rembrandtplein, yerel halkın ve turistlerin popüler buluşma noktalarından. 1852 yılında dikilen Rembrandt heykeliyse fotoğraf çektirmek isteyenlerin ilk durağı. Etrafında sayısız kafe, bar ve restoran bulunan meydan, gün batımından sonra âdeta küçük bir eğlence dünyasına dönüşüyor. Gündüzleriyse dinlenmek, bir şeyler içmek ve etrafı seyretmek için keyifli bir nokta.
Rembrandtplein’e ulaşımsa oldukça kolay. Rembrandtplein; Leidseplein, Dam Meydanı, Kalverstraat gibi yerlere sadece yürüme mesafesinde.
Albert Cuypmarkt
Sıra geldi rengârenk tezgâhların sıralandığı capcanlı bir yere: Albert Cuypmarkt! Amsterdam’ın De Pijp semtinde yer alan Albert Cuypmarkt, Hollanda’nın en popüler ve büyük sokak pazarlarından.
1905’ten beri hizmet vermeye devam eden pazar, Hollandalı ressam Albert Cuyp’ın adını taşıyor. Pazar günü dışında her gün açık olan Albert Cuypmarkt’ta yüzlerce tezgâh bulunuyor. Taptaze meyve ve sebzelerden renkli çiçeklere, şık kıyafetlerden ilginç takılara kadar aklına gelebilecek her şey burada seni bekliyor. Ancak Albert Cuypmarkt’ın asıl yıldızı kesinlikle sokak lezzetleri! Mis gibi kokan stroopwafelin, enfes haring sandviçlerinin ya da çıtır çıtır kızarmış kibbelingin tadı damağında kalabilir.
A’DAM Lookout

Amsterdam’ı bir de tepeden görmeye ne dersin? A’DAM Toren’ın tepesinde bulunan A’DAM Lookout, şehrin panoramik manzarasını eşsiz bir konumdan izleme fırsatı sunuyor. Adrenalin dolu bir deneyim yaşamak istersen “Over the Edge” adlı Avrupa’nın en yüksek salıncağı da burada! Ayrıca interaktif Amsterdam sergisi, çatı barı ve kendi ekseninde dönen restoran da oldukça dikkat çekici. The Elevator adlı hızlı asansörse heyecanlı bir deneyim yaşamak isteyenler için hazır bekliyor! 10.00-22.00 saatleri arasında ziyarete açık olan binaya girişte ve salıncak kullanımında ücret talep ediliyor.
Küçük bir tavsiye verelim: Göz kamaştıran bir gün batımı manzarasını izlemek istersen ziyaret için akşam saatlerini tercih edebilirsin.
Magere Brug (Sıska Köprü)
Amstel Nehri üzerindeki bu zarif yapı, şehrin en ünlü ve fotojenik köprülerinden. Amsterdam’ın tarihî dokusunu gözler önüne seren köprü, geleneksel Hollanda mimarisini yansıtıyor. Açılır-kapanır yapısıyla teknelerin geçişine imkân tanıyan köprü, gün batımından sonra başlayan aydınlatmalarla da bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Çok dar olması nedeniyle “Sıska Köprü” olarak anılan Magere Brug, Hermitage Amsterdam ve Carré Tiyatrosu gibi turistik noktalara da yürüme mesafesinde.
Waterlooplein Bitpazarı
İkinci el ürünleri karıştırmayı, sıra dışı eşya arasında kaybolmayı seviyorsan Waterlooplein Bitpazarı tam sana göre! Şehrin en eski ve büyük bitpazarı Waterlooplein hem yerel halk hem turistler tarafından yoğun ilgi görüyor. Yahudi Mahallesi’ne yakın noktada yer alan pazar, pazar günleri hariç her gün açık.
Pazarda karşılaşacağın ürün çeşitliliğiyse gerçekten etkileyici. İkinci el giysiler, vintage ürünler, antikalar, kitaplar, plaklar, takılar, koleksiyon objeleri ve daha fazlası burada seni bekliyor. Burası özellikle özgün ve uygun fiyatlı eşya bulmak için ideal. Dilersen canlı ve bohem bir atmosfere sahip pazarda birbirinde lezzetli yiyecekler sunan tezgâhları da keşfedebilirsin.
Nieuwe Kerk (Yeni Kilise)

Fotoğraf makineni yanına aldıysan yola çıkalım çünkü Nieuwe Kerk benzersiz ambiyansıyla seni çağırıyor! Bu tarihî kilise Amsterdam’ın kalbi Dam Meydanı’nda, Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında yer alıyor.
Nieuwe Kerk’un inşasına 15. yüzyılda başlanmış. “Peki neden adı Yeni Kilise?” diye sorduğunu duyar gibiyiz. Cevabı aslında basit: Ondan daha önce inşa edilen Oude Kerk’e (Eski Kilise) kıyasla bu yapı “yeni” olarak anılmış.
Sivri kemerler, taş işçiliği ve yüksek tavanlarsa Geç Gotik tarzda inşa edilen kilisenin dikkat çeken özelliklerinden. Hollanda kraliyet ailesinin geleneksel taç giyme törenlerinin yapıldığı bu kilise, 2013 yılında da Kral Willem-Alexander’ın taç giyme törenine ev sahipliği yapmış. Günümüzdeyse dinî ayinlerin yanı sıra önemli ulusal anma törenlerine, sergilere, org konserlerine ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Kilisenin Amsterdam’ın Çatısı bölümü 11.00-18.00, World Press Photo bölümüyse 11.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık. 2025 itibarıyla giriş ücreti yetişkinler için 19,50 avro, öğrenciler ve çocuklar içinse 13,50 avro olarak belirlenmiş. 11 yaş altı çocuklar içinse ücretsiz.
Hortus Botanicus
Şimdi tabloyu andıran Hortus Botanicus’a gidiyoruz.1638’de Plantage bölgesinde kurulan Hortus Botanicus, dünyanın en eski botanik bahçesi. Başta tıbbi kullanıma uygun bitkiler yetiştirmek amacıyla kurulan bahçe, zamanla önemli turistik noktalar arasına girmiş. Tropikal, subtropikal ve ılıman iklim bitkilerine ev sahipliği yapan Üç İklim Serası ise bahçenin en fazla ilgi gören alanlarından. Sen de şehrin kalabalığından uzaklaşıp huzurlu bir gün geçirmek istersen burası harika bir seçenek!
Hafta boyunca 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilen Hortus Botanicus, 2025 yılının haziran ayında kapalı olacak. Bahçeye giriş ücretleriyse 2025 itibarıyla yetişkinler için 13,50 avro, öğrenciler içinse 7 avro.
Ulusal Denizcilik Müzesi (Scheepvaartmuseum)

Denizcilik tarihine ilgi duyuyorsan Amsterdam’daki Ulusal Denizcilik Müzesi, keşfetmekten keyif alabileceğin yerlerden olmaya aday! Geçmişte Hollanda Kraliyet Donanması’na ait yapılardan biri olarak kullanılan müze, Oosterdok bölgesinde yer alıyor. Müzede gemi maketleri, haritalar, navigasyon aletleri gibi denizcilikle ilgili çeşitli objeler sergileniyor. 18. yüzyıldan kalma Amsterdam isimli ticaret gemisinin birebir replikasının bulunduğu müze, interaktif sergilerle de eğlenceli bir atmosfer sunuyor.
Müze haftanın her günü, 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. 2025 itibarıyla girişte yetişkinlerden 18,50 avro, öğrencilerden 8,50 avro ücret alınıyor. 12 yaş altındaki çocuklarsa müzeyi ücretsiz gezebiliyor.
Yahudi Tarihi Müzesi
Amsterdam’ın eski Yahudi mahallesi Jodenbuurt’ta bulunan Yahudi Tarihi Müzesi, Yahudi yaşamının ve kültürünün zenginliğini yakından keşfetmeni sağlayacak. Yahudi tarihine ışık tutan bu müze, birbirine bağlı dört eski Aşkenaz sinagogundan oluşan bir kompleks içinde bulunuyor. Zengin bir koleksiyona sahip müzede tarihî belgeler, Tevrat süslemeleri, dinî objeler, tablolar ve fotoğraflar sergileniyor. Müzede sergilenen eserler II. Dünya Savaşı döneminde yaşanan trajik hikâyeleri, Yahudi kimliğini, Yahudilerin dinî gelenekleri ve Hollanda toplumuna katkılarını ele alıyor. Portekiz Sinagogu’na yakın konumdaki müzeyi haftanın her günü ziyaret edebilirsin.
Museum Ons’ Lieve Heer op Solder (Gizli Kilise)
Şimdi seni tarihin tozlu sayfalarından çıkıp gelmiş gibi görünen özel bir hazineye götürüyoruz. Gizli Kilise olarak adlandırılan Museum Ons’ Lieve Heer op Solder, 17. yüzyıldan kalma bir kanal evinin üst katlarına gizlenmiş bir Katolik kilisesi. İyi korunmuş mimarisiyle en etkileyici kiliseler arasında yer alan müze, Jan Hartman isimli tüccar tarafından yaptırılmış. Tipik bir kanal evi görünümündeki bu kilise, ziyaretçilerine sürprizlerle dolu bir deneyim sunuyor. Alt kat 17. yüzyıldan kalma burjuva yaşam alanlarından oluşurken en üst katsa büyük bir kilise salonu olarak tasarlanmış.
Müzenin ziyaret saatleri değişiklik gösterdiğinden güncel açılış saatlerini kontrol etmekte fayda var. Giriş ücretleriyse 2025 yılı itibarıyla yetişkinler için 16,95 avro, öğrenciler içinse 7,50 avro.
The Waag
Şehirdeki en dikkat çekici yapılardan The Waag ile tanışmaya hazır mısın? Nieuwmarkt Meydanı’ndaki The Waag, Gotik tarzda inşa edilen ve tarihi 15. yüzyıla kadar uzanan bir yapı. Şehri korumak amacıyla yaptırılan bu yapı; tarih boyunca müze, itfaiye istasyonu ve anatomik tiyatro gibi farklı işlevler üstlenmiş.
Bu etkileyici yapı günümüzde kültürel etkinliklere, organizasyonlara ve davetlere ev sahipliği yapıyor. Dış mimarisi Orta Çağ kalelerini andıran The Waag, özellikle akşamları ışıklandırmalarla birleşince göz alıcı bir atmosfer sunuyor.
Damrak Caddesi
Seni Amsterdam’ın kalbinde yer alan, en önemli caddelerden biriyle tanıştıralım: Damrak Caddesi. Köklü tarihiyle ve hareketli yapısıyla hem yerel halkın hem turistlerin buluşma noktası olan bu cadde, Amsterdam Merkez İstasyonu’ndan Dam Meydanı’na kadar uzanıyor. Burada hediyelik eşya dükkânları, restoranlar, kafeler ve oteller bulunuyor.
Damrak Caddesi’ndeki en dikkat çeken yapılardan biri de Eski Borsa Binası olarak bilinen Beurs van Berlage. Hendrik Petrus Berlage tarafından tasarlanan bina günümüzde konserler, sergiler, konferanslar için kullanılıyor. Ayrıca Damrak boyunca yürürken “dans eden evler” olarak bilinen, kanal kenarına sıralanmış rengârenk Amsterdam evleriyle de karşılaşabilirsin.
De Pijp
Kendine has havası olan semtleri seviyorsan De Pijp’te dolaşmak senin için keyifli bir deneyim olabilir. Şehrin en renkli ve canlı semtlerinden De Pijp, Oud-Zuid bölgesinde bulunan, şehrin bohem havasını en doğal hâliyle hissettiren nadir yerlerden. 19. yüzyılda işçi sınıfının yaşadığı bu bölge, zamanla farklı kültürlerin etkisiyle zengin bir sokak hâline gelmiş. Günümüzde genç profesyoneller, öğrenciler ve sanatçılar tarafından tercih ediliyor.
Albert Cuypmarkt sokak pazarıysa bu bölgenin en popüler yerlerinden. Ayrıca burada farklı dünya mutfaklarından lezzetler sunan restoranlar da mevcut. Sarphatipark gibi önemli noktalara da yakın konumda bulunan De Pijp hem yerel halk hem turistler için bir sosyalleşme ve dinlenme noktası.
Houseboat Museum (Woonbootmuseum)
Hazırsan Amsterdam’ın su üzerindeki büyülü dünyasını birlikte keşfedelim! Prinsengracht kanalının üzerinde yer alan Houseboat Museum, Hendrika Maria adlı eski yük gemisinin içine kurulan nostaljik ve özgün bir müze. Bu müze, tekne ev kültürüne dair ilginç bilgiler sunuyor. Oturma odası, mutfak, yatak odası, banyo gibi bölümlerden oluşan müzede 1950’lere ve 1960’lara ait orijinal eşya da sergileniyor.
Houseboat Museum haftanın her günü 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Müzeye giriş ücretleriyse 2025 itibarıyla yetişkinler için 9,50 avro, öğrenciler için 5 avro.
Eye Filmmuseum
Sinema senin için bir tutkuysa Eye Filmmuseum, mutlaka rotanda olmalı! IJ Nehri kıyısında yer alan Eye Filmmuseum sadece bir müze değil, Hollanda’nın ulusal sinema arşivi ve kültürel buluşma noktası. 2012 yılında açılan müze, Hollanda ve dünya sinemasından geniş bir film koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Ayrıca sergilerin yanı sıra çeşitli etkinlikler için de kullanılıyor. Film gösterimleri, tematik sergiler, film festivalleri, atölye çalışmaları, interaktif uygulamalar bunlardan bazıları.
Eye Filmmuseum’da dört sinema salonu, interaktif bodrum katı, sergi salonları, restoran, kafe ve bir dükkân bulunuyor. Müzeye ulaşımsa oldukça kolay. Sabah 10.00 itibarıyla ziyarete açılan müzeyi 19.00’a kadar ziyaret edebilirsin.
Moco Müzesi
Müzeler bitti mi sandın? Amsterdam’da müzelerin sonu gelmez! Museumplein bölgesindeki Moco Müzesi, çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği yenilikçi müzelerden. 1904 yılında Eduard Cuypers tarafından tasarlanan Villa Alsberg adlı konak içerisinde bulunan müzede özel koleksiyonlar ve küratörlü sergiler yer alıyor. Müzede Banksy, Jean-Michel Basquiat, Keith Haring, Andy Warhol, Jeff Koons, Yayoi Kusama gibi 20. ve 21. yüzyılların önemli sanatçılarının eserlerini de görmek mümkün. Müzeye giriş ücretiyse 2025 itibarıyla yetişkinler için 21,95 avro, öğrenciler için 18,95 avro. Müze cuma ve cumartesi günleri 09.00-20.00, diğer günlerse 09.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık.
Pathé Koninklijk Theater Tuschinski
Dünyanın en güzel sinema salonları arasına giren Pathé Koninklijk Theater Tuschinski, âdeta bir kültür hazinesi. Rembrandtplein’e yürüme mesafesinde yer alan bu yapı gösterişli tasarımıyla göz kamaştırıyor. 1921 yılında Abraham Icek Tuschinski tarafından tasarlanan tarihî bina; Art Deco, Art Nouveau ve Amsterdam Okulu mimari tarzlarının görkemli bir karışımı. Sanat eserini andıran bu sinema salonunun ana salonuysa zengin tavan süslemeleriyle, özgün detaylarıyla ve vitray pencereleriyle öne çıkıyor. Avrupa ve Hollywood yapımı pek çok filmin gösteriminin yapıldığı bu sinema binası, özel gala gecelerine ve film prömiyerlerine de ev sahipliği yapıyor.
Amsterdam Müzesi
Amsterdam Müzesi, şehrin tarihini gözler önüne seren önemli bir durak. Amsterdam’ın küçük bir balıkçı köyünden kozmopolit bir metropole dönüşümünü anlatan müze, Kalverstraat Caddesi’nde bulunuyor. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar yetimhane olarak kullanılan müze binasıysa etkileyici mimarisiyle göz kamaştırıyor. Müzede arkeolojik kalıntılardan mobilyalara, eski haritalardan el yazmalarına kadar yüz binlerce eser sergileniyor. Müzeyi ziyaret ettiğinde şehrin Altın Çağı, kanalların inşası, ticaret, göç, toplumsal yaşam ve kültürel çeşitlilik gibi önemli temalar hakkında bilgi sahibi olabilirsin.
Zeedijk
Lezzetli yemeklerle ve samimi sohbetlerle dolu keyifli bir günün adresi, elbette Amsterdam’ın en eski ve renkli caddelerinden Zeedijk! Yüzyıllardır denizcilerin, tüccarların ve farklı kültürlerden insanların uğrak noktası olan cadde, Merkez İstasyonu ile Nieuwmarkt arasında, eski liman bölgesinde yer alıyor. Orta Çağ’da suların şehre girmesini engellemek amacıyla deniz seti olarak inşa edilen Zeedijk, adını bu işlevinden alıyor.
Zamanla önemli bir ticaret ve yaşam alanı hâline gelen caddede 19. yüzyıl kafeleri, etnik restoranlar, tasarım dükkânları, butikler bulunuyor. He Hua Tapınağı ise caddenin en ilgi gören yapılarından.
Oosterpark
Doğayla baş başa kalma fikri heyecan verici geliyorsa Oosterpark’a gidiyoruz! Doğu bölgesinde bulunan Oosterpark, 1891 yılında şehrin ilk büyük halk parkı olarak açılmış. Leonard Anthony Springer adlı peyzaj mimarının imzasını taşıyan park, İngiliz bahçe tarzını yansıtan detaylarıyla dikkat çekiyor. Burası kıvrımlı yaya yollarıyla, göletleriyle, ağaç kümeleriyle ve çimenlikleriyle huzurlu bir kaçış noktası.
Parkta Hollanda’nın tarihine ve kültürüne ışık tutan pek çok heykel ve anıt bulunuyor. Bunlar arasında en dikkat çekeniyse 2002’de açılan Ulusal Kölelik Anıtı. Erwin de Vries tarafından tasarlanan bu anıt, köleliğe zorlanan insanlara saygı duruşunda bulunuyor.
Spor yapmak ya da güneşlenmek istiyorsan Oosterpark tam sana göre. Üstelik parkta dolaşırken tropik kuş türlerine rastlama şansın da yüksek!
Aziz Nicholas Bazilikası (St. Nicolaaskerk)
Amsterdam sokaklarında yürürken bir an durup başını kaldırırsan ihtişamıyla seni selamlayan Aziz Nicholas Bazilikası’nı görebilirsin! Amsterdam’ın önemli sembollerinden Aziz Nicholas Bazilikası, Amsterdam Merkez İstasyonu’nun hemen karşısında, Prins Hendrikkade üzerinde yer alıyor. Şehrin en önemli ve büyük Roma Katolik kiliselerinden biri olan yapı, 19. yüzyılın sonlarında Adrianus Bleijs tarafından yapılmış.
Neo-Barok ile Neo-Rönesans tarzını yansıtan kilise, adını denizcilerin koruyucu azizi Aziz Nicholas’tan alıyor. İç mekânını oluşturan vitray pencereler, taş heykeller ve süslemelerse eşsiz bir görsel şölen sunuyor. Dünyaca ünlü Sauer orguysa kilisenin en dikkat çekici unsurlarından. Günümüzde aktif olarak hizmet veren Aziz Nicholas Bazilikası, ayinlerin yanı sıra org konserlerine ve çeşitli dinî etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
Kalverstraat
Alışveriş tutkunuysan şehrin en kalabalık caddelerinden Kalverstraat’a gidiyoruz! Dam Meydanı’ndan Muntplein’e kadar uzanan bu cadde ünlü bir alışveriş ve yürüyüş noktası. Dünya çapında tanınan markaların mağazalarının bulunduğu cadde, günün her saati capcanlı! Adını bir zamanlar burada kurulan sığır pazarından alan Kalverstraat üzerinde Amsterdam Müzesi’nin bir girişi de bulunuyor.
Noordermarkt
Noordermarkt’a hoş geldin! Noorderkerk Kilisesi’nin hemen yanında yer alan bu pazar, Amsterdam’ın olmazsa olmazlarından. Meydanın çevresinde pazartesi günleri kurulan Lapjesmarkt adlı geleneksel bitpazarında vintage kıyafetlerden eski kitaplara, antikalardan ikinci el parçalara kadar birbirinden güzel ürünlere rastlayabilirsin. Cumartesi günleriyse tamamen doğal ürünlerin sergilendiği Boerenmarkt seni bekliyor. Organik sebze ve meyveleri, el yapımı peynirleri, mis gibi köy ekmeklerini ve daha pek çok ürünü burada bulman mümkün.
Pazarı gezerken yorulursan da bölgedeki şirin kafelerden birine oturup appeltaart ve kahve eşliğinde anın tadını çıkarabilirsin!
De Gooyer Yel Değirmeni

Devasa bir yel değirmeninin önünde harika bir poz vermek ister misin? O zaman seni Doğu Amsterdam’daki De Gooyer Yel Değirmeni’ne götürelim! Şehrin simgelerinden olan değirmen, Funenkade Caddesi’nde yer alıyor. Hollanda’nın en yüksek ahşap yel değirmeni ünvanını taşıyan De Gooyer, sekizgen gövdeli bir tahıl değirmeni olarak tasarlanmış. 18. yüzyılın başlarında inşa edilen değirmen, 1814’te bugünkü yerine taşınmış. Değirmenin iç kısmı ziyaretçilere kapalı olsa da sadece dışı bile turistlerin ilgisini çekmeye yetiyor!
NDSM Werf
Amsterdam-Noord’da yer alan NDSM Werf, Amsterdam’ın yaratıcı ruhunu gözler önüne seriyor. IJ Nehri kıyısındaki konumuyla göz alıcı bir manzara sunan bu eski tersane; günümüzde festivallerin, konserlerin ve etkinliklerin merkezi. Rengârenk grafitilerle dolu duvarlarıyla da fotoğraf tutkunlarının favori adreslerinden. Buradaki en ilgi çekici duraklardan biriyse hiç kuşkusuz STRAAT Museum.
STRAAT Museum
Sokak sanatı meraklısıysan STRAAT Museum’a uğramadan Amsterdam’dan ayrılmak istemeyebilirsin! NDSM Werf bölgesinde, 8000 metrekarelik alana inşa edilen STRAAT Museum, Amsterdam’ın en akılda kalıcı müzelerinden. Dünyaca ünlü sokak sanatçılarının göz alıcı eserlerine yer verilen müze, unutulmaz bir sanat deneyimi vadediyor.
STRAAT, yenilikçi ve zengin koleksiyonlarıyla sanatseverler için âdeta bir ilham kaynağı. Müze pazartesi günleri 12.00-17.00, salı ve pazar günleri ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. 2025 yılı itibarıyla giriş ücreti yetişkinler için 19,50 avro, öğrenciler için 13,50 avro. 13 yaş altındaki çocuklarsa müzenin tadını ücretsiz çıkarabiliyor.
Westerpark
“Amsterdam’da nereye gitsem?” sorusunun en güzel cevaplarından: Westerpark! Bu park; yemyeşil çimenlerinin, göletlerinin ve huzurlu yürüyüş yollarının yanı sıra sosyal etkinliklerle dolu canlı atmosferiyle de kendine çekiyor.
Westerpark 19. yüzyılda kurulan Westergas adlı gaz fabrikasını bünyesinde barındırıyor. Bu tarihî fabrika binası restore edilerek tiyatro, sergi, sinema gibi çeşitli etkinlikler için kullanıma açılmış. Westerpark aynı zamanda Unseen Fotoğraf Fuarı, Moda Haftası gibi büyük organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor. Sen de doğayla iç içe huzurlu bir gün geçirmek istersen rotanı Westerpark’a çevirmeni öneriyoruz!
Zuiderkerk (Güney Kilisesi)

Nieuwmarktbuurt semtinde yer alan Zuiderkerk, tarihî bir kilise olmanın ötesinde başlı başına bir sanat galerisi. 17. yüzyılda Protestanlar için inşa edilen yapı, şehirdeki toplumsal değişimin de sembolü.
Hendrick de Keyser tarafından Rönesans tarzında tasarlanan kilisenin Zuiderkerktoren isimli yüksek kulesiyse en dikkat çeken unsurlarından. Şehrin silüetinde önemli bir yer tutan kule, bir dönem şehrin gözlem noktası olarak kullanılmış.
Zuiderkerk günümüzde düzenli ibadete kapalı olsa da sergilere, konserlere ve konferanslara ev sahipliği yapıyor. Kiliseye girdiğinde mimarisine yakından bakmanı ve Amsterdam’ı tepeden görme keyfini yaşamak için Zuiderkerktoren’a çıkmanı öneriyoruz!
Concertgebouw
Concertgebouw dışarıdan klasik bir bina gibi görünse de içine adım attığında ruhuna işleyen bir atmosfer sunuyor. Museumplein bölgesindeki bu bina için Amsterdam’ın kültürel kalbinin attığı yer desek abartmış olmayız. Akustiğiyle dünyanın en iyi konser salonları arasında gösterilen Concertgebouw, 1888 yılında açılmış. İki ana konser salonu bulunan bina, yıl boyunca yüzlerce konsere ev sahipliği yapıyor. Burada bazı dönemlerde düzenlenen ücretsiz öğle konserleri sayesinde klasik müzikle buluşma şansın da var! Konserlerin yanı sıra binanın mimarisini keşfetmek istersen rehberli turlara da katılabilirsin.
Magna Plaza
Bir alışveriş merkezinden çok daha fazlası: Magna Plaza! Burası Dam Meydanı’nın hemen arkasında, Kraliyet Sarayı ile Nieuwe Kerk arasında yer alan bir alışveriş merkezi. Geçmişte Amsterdam Ana Postanesi olarak hizmet veren yapı, 1990’larda restore edilerek lüks bir alışveriş merkezine dönüştürülmüş.
Cornelis Peters tarafından tasarlanan yapı, Neo-Gotik ve Neo-Rönesans tarzlarının etkileyici bir karışımını sunuyor. Magna Plaza’da uluslararası ve yerel markaların mağazaları, butikler, mücevherciler ve yeme içme alanları bulunsa da bu yapıyı muhteşem iç mimarisini görmek için de ziyaret edebilirsin. Ne de olsa Magna Plaza, Amsterdam’ın en güzel 10 yapısı arasında gösteriliyor!
Nieuwmarkt
Günün her saatinde bambaşka bir atmosfer sunan Nieuwmarkt, âdeta film sahnesini andırıyor. Chinatown ve De Wallen bölgelerine komşu olan meydanın ortasında ikonik De Waag binası yükseliyor.
Nieuwmarkt taptaze sebzelerin, meyvelerin, organik ürünlerin ve antikaların satıldığı canlı pazar yeriyle de ünlü. Bu pazar yeri Amsterdam’ın zengin kültürünü yansıtan bir durak. Meydanın çevresiyse keşfetmeye değer kafelerle, butik dükkânlarla ve özellikle Asya mutfağı restoranlarıyla dolu.
Fabrique des Lumières
Fabrique des Lumières, Amsterdam’ın dijital sanatla buluştuğu etkileyici noktalardan. Westerpark bölgesinde yer alan dijital sanat merkezi, sanatseverler için âdeta bir cennet. 19. yüzyıldan kalma eski bir fabrika binasında kurulan sanat merkezi, yüksek tavanlarıyla ve geniş alanlarıyla dikkat çekiyor. Çarpıcı bir sanat deneyimi sunan Fabrique des Lumières, devasa projeksiyonlarla sanat dünyasına adım atmanı sağlıyor.
Van Gogh, Klimt, Dalí ve Gaudí gibi ünlü sanatçıların başyapıtlarının projeksiyonlarla yansıtıldığı, müziklerle ve animasyonlarla zenginleştirilmiş büyüleyici gösteriler sunan mekân, ilham verici bir gezi rotası. Ancak bazı dönemlerde yoğunluk arttığından burayı ziyaret etmeden önce rezervasyon yaptırman faydalı olabilir. Her sergi farklı saatlerde ziyarete açılıyor. Bilet ücretleriyse 2025 itibarıyla yetişkinler için 18 avro, gençler içinse 14 avro.
De Hallen Amsterdam
Oud-West bölgesinde yer alan De Hallen Amsterdam; kültür, yeme-içme, alışveriş ve eğlence merkezi. İnşası 20. yüzyılda tamamlanan yapı, geçmişte tramvay deposu olarak kullanılmış. Günümüzdeyse restore edilerek modern bir merkez hâlini almış.
Her adımda farklı deneyimler yaşatan De Hallen Amsterdam’ın en dikkat çeken bölümü şüphesiz Foodhallen. Dünya mutfağından leziz yemeklerin sunulduğu tezgâhlar iştah kabartıyor. Burada farklı lezzet duraklarına uğrayabilir, Hollanda’nın yerel tatlarını deneyebilirsin.
9 salonlu butik bir sinema olan Filmhallen ise ziyaretçilerini âdeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. Ayrıca komplekste Denim City, Hotel De Hallen, bir halk kütüphanesi, TV stüdyoları, tasarım dükkânları, el sanatları mağazaları bulunuyor. Yıl boyunca çeşitli etkinliklere, pazarlara, atölye çalışmalarına da ev sahipliği yapan De Hallen Amsterdam şehirde mutlaka görmen gereken yerler arasında.
Munttoren (Münter Kulesi)

Şehrin tam ortasında âdeta bir kartpostal karesi: Munttoren! Amsterdam’ın en işlek caddelerinden Muntplein’de yer alan bu kule, 1672’de kısa bir süre darphane olarak hizmet vermiş. Günümüzdeyse şehri ziyaret edenlerin bakmadan geçemediği bir masal kulesi.
Regulierspoort kapısının ana kulesi olarak inşa edilen yapı, 17. yüzyılda yaşanan yangından sonra restore edilerek yeni görünümüne kavuşmuş. Bugünkü çan kulesi ve sekizgen kule bölümü de bu restorasyon çalışmalarında yapıya eklenmiş. Munttoren’in en etkileyici yanıysa hiç şüphesiz bu çan kulesi. Çaldığı an tüm şehrin dikkatini üzerinde toplayan çanlar, 17. yüzyıldan beri aralıksız çalmaya devam ediyor.
Munttoren oldukça popüler bir yapı ancak ziyarete açık değil. Tabii bu durum turistlerin ilgi göstermelerine engel olmuyor! Özellikle gün batımından sonraki ışıklandırmalarla bambaşka bir güzelliğe bürünen kule, fotoğraf tutkunlarının akınına uğruyor.
De Krijtberg Kilisesi
De Krijtberg Kilisesi resmî adıyla Sint-Franciscus Xaveriuskerk, ziyaretçilerini içsel bir yolculuğa çıkarıyor. Neo-Gotik mimarinin görkemli bir örneği olan bu Roma Katolik kilisesi, 19. yüzyılda Hollandalı mimar Alfred Tepe tarafından inşa edilmiş.
Uzun ve sivri kuleleriyle dikkat çeken yapı, taş işçiliğiyle ve süslemeleriyle de göz dolduruyor. İç mekânın vitray pencerelerinden süzülen ışıklarsa büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Bugün hâlâ ibadethane olarak hizmet veren kiliseyi ayin saatleri dışında ziyaret etmek mümkün.
Zevenlandenhuizen (Yedi Ülke Evleri)
Sadece birkaç adım atarak Avrupa’nın farklı ülkelerini dolaşmaya ne dersin? Yedi ülke, tek sokak: Zevenlandenhuizen. Oud-Zuid bölgesindeki sakin bir caddede yer alan bu eşsiz mimari proje, görsel bir şölen sunuyor.
1894 yılında inşa edilen Zevenlandenhuizen; İngiltere, Hollanda, Fransa, Rusya, İspanya, İtalya ve Almanya gibi ülkelerin mimari tarzlarını yansıtıyor. Tjeerd Kuipers imzasını taşıyan proje sayesinde kendini Avrupa turuna çıkmış gibi hissedebilirsin! Evler özel mülkiyet olduğundan ziyaret etmek mümkün değil. Ancak yine de dışarıdan estetik fotoğraflar çekmek için ideal bir nokta.
Noorderkerk (Kuzey Kilisesi)
Kuzey Kilisesi olarak da bilinen Noorderkerk, Noordermarkt Meydanı’nın merkezinde yer alan tarihî bir Protestan kilisesi. Gösterişten uzak, kendine has sadeliğiyle büyüleyen kilise, 17. yüzyılda Hendrick de Keyser tarafından tasarlanmış. Amsterdam’daki ilk Protestan kiliselerinden biri olma özelliğiyle de şehirdeki önemli mekânlar arasında yer alıyor. Hollanda Protestan kilise mimarisinde sıkça görülen Yunan haçı şeklindeki özgün planıysa kilisenin dikkat çeken unsurlarından. Hâlâ aktif bir kilise olarak hizmet veren Noorderkerk, org konserlerine ve kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
Dappermarkt
Şimdi şehrin en büyük, canlı ve çok kültürlü sokak pazarlarından Dappermarkt’tayız! Oost bölgesindeki Dapperstraat Caddesi boyunca kurulan pazar, 100 yılı aşan köklü geçmişiyle Amsterdam’ın alışveriş cenneti olmaya aday. Farklı kültürlerin bir araya geldiği bu pazar hem yerel halkın hem turistlerin uğrak noktası.
Pazar günleri hariç her gün açık olan Dappermarkt, yan yana dizilmiş 250 tezgâhıyla Hollanda’nın en büyük sokak pazarları arasına girmeyi başarmış. Bir yanda taptaze çiçeklerin kokusu, diğer yanda dünya mutfağından enfes tatlar. Bu pazar sadece karnını değil, gözünü ve ruhunu da doyuracak! National Geographic tarafından “Hollanda’nın en iyi alışveriş caddelerinden biri” olarak gösterilen Dappermarkt’ı gezi listene mutlaka eklemeni öneriyoruz.
Nxt Museum
İnteraktif bir rüyaya hazırsan sıradaki durağımız Nxt Museum! Amsterdam-Noord’da yer alan müze, sanatı bilimle buluşturuyor. Yeni medya sanatına adanan müze, ziyaretçilerini âdeta geleceğe ışınlıyor. Geleneksel sanat galerilerine kıyasla daha çok teknolojik bir şölen sunan müzede düzenlenen her sergiyse bambaşka bir gerçeklik vadediyor.
“Geleceğin sanatını bugün deneyimleyin!” mottosuyla yola çıkan Nxt Museum, çağdaş kültürü ve dijital dönüşümü yansıtan eserleri çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Özellikle gençlere, teknolojiye ve çağdaş sanata meraklı kitleye hitap eden müze, pazardan perşembeye kadar 11.00-20.30 saatleri arasında ziyarete açık. Müzeyi cuma ve cumartesi günleriyse 11.00-22.30 saatleri arasında ziyaret etmek mümkün.
IJ-Hallen Bitpazarı
IJ-Hallen Bitpazarı, her köşesi sürprizlerle dolu bir durak. Bir de nostalji tutkunuysan burası tam sana göre! Noord bölgesinde yer alan pazar genellikle ayda bir kez kurulup hafta boyunca ziyaretçilerini ağırlıyor. İkinci el ürün cenneti olarak bilinen bu pazarda retro giysilerden mobilyalara, antikalardan özel koleksiyonlara, kitaplardan oyuncaklara kadar yüzlerce ürün bulmak mümkün.
Pazarın kurulacağı günler değişiklik gösterdiğinden gitmeden önce resmî kaynaklardan kontrol etmek faydalı olabilir. Pazara giriş ücretiyse 2025 itibarıyla yaklaşık 5 avro. IJ-Hallen’e gitmek için Merkez İstasyonu’ndan kalkan ücretsiz feribotları kullanabilirsin.
Amsterdam Arena (Johan Cruijff ArenA)
Johan Cruijff ArenA, spor tutkunlarının buluşma noktası. 55 bin seyirci kapasitesiyle de Hollanda’nın en büyük stadyumu konumunda. Futbolun kalbinin attığı stadyum, dünyaca ünlü AFC Ajax futbol kulübünün evi olup Hollanda millî futbol takımının maçlarına da ev sahipliği yapıyor.
Açıldığı günden bu yana Amsterdam Arena ismiyle anılan stadyum, 2018 yılında efsanevi oyuncu Johan Cruyff’un anısına “Johan Cruijff ArenA” adını almış. Ayrıca futbol maçlarının yanı sıra konserlere, festivallere ve bazı önemli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Stadyumun Beyoncé, U2, Coldplay, The Rolling Stones gibi dünyaca ünlü sanatçıları ve müzik gruplarını ağırladığını da söylemek mümkün.
Museumhuis Bartolotti
Museumhuis Bartolotti için “17. yüzyıla götüren bir zaman kapsülü” desek yeridir. Herengracht kanalı üzerinde bulunan bu müze ev, orijinal yapısını koruyarak dönemin estetik anlayışını bugüne taşıyor. Kanalın dikkat çeken yapılarından Bartolotti Evi ise 17. yüzyıl Barok mimarisinin kusursuz bir örneği. İçeri adım attığında seni görkemli salonlar, orijinal mobilyalar, zarif tavan resimleri, süslemeler ve tarihî mutfak alanı karşılıyor. Her detay, Amsterdam’ın Altın Çağı’ndan bir kesit sunuyor.
Museumhuis Bartolotti’yi bireysel olarak gezebilir veya rehberli turlara katılabilirsin. Müze evi, çarşambadan pazara kadar 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin. Giriş ücretleriyse 2025 itibarıyla yetişkinler için 9,50 avro, öğrenciler için 5 avro.
Tropenmuseum
Güney Amerika’dan Asya’ya, Afrika’dan Karayipler’e kadar uzanan bir keşif gezisine çıkmak ister misin? Burası Oost bölgesinde yer alan, Hollanda’nın en önemli etnografya müzelerinden Tropenmuseum. Burada farklı coğrafyalara ve kültürlere ait objeleri, kıyafetleri, fotoğrafları ve belgeleri bulabilirsin. 1871 yılında açılan müze, geçmişten bugüne uzanan bir köprü niteliğinde. Bu yönüyle farklı kültürler hakkında bilgi edinmek ve küresel bağlantıları anlamak için zengin bir kaynak.
Tropenmuseum 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Müzeye girişlerse 2025 itibarıyla yetişkinler için 16 avro, gençler içinse 8 avro.
Portekiz Sinagogu
Amsterdam’ın eski Yahudi Mahallesi’nde bulunan Portekiz Sinagogu, tarih kokan duvarlarıyla kutsal bir durak. 17. yüzyılın sonlarında inşa edilen sinagog, Sefarad Yahudilerinin dinî ibadetleri için kullanılmış. Gösterişsiz, oldukça sade görünen sinagogun içiyse görkemli yapısıyla dikkat çekiyor. Barok tarzını yansıtan yüksek ahşap tavan, taş sütunlarla çevrili büyük salon ve kemerli pencereler yapının öne çıkan unsurlarından. Geçmişte yüzlerce mumla aydınlatılan pirinç avizelerse bugün hâlâ kullanılmaya devam ediyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday olan sinagog, mimariye ve tarihe ilgi duyanlar için atlanmaması gereken bir gezi rotası. Sinagogtaki 1616 yılında kurulan Ets Haim Kütüphanesi ise dünyadaki en eski Yahudi kütüphanelerinden biri. Burada Latince, Portekizce, İspanyolca, İbranice dillerinde yazılmış önemli el yazmaları ve dinî metinler bulunuyor.
Portekiz Sinagogu günümüzde ibadete açık. Burayı cumartesi hariç haftanın her günü ziyaret edebilirsin. Ancak ziyaret sırasında kıyafet kurallarına uyulması gerekiyor.
Foam Fotografiemuseum (Foam Fotoğraf Müzesi)
Foam Fotografiemuseum yalnızca bir fotoğraf müzesi değil, bakmakla görmek arasındaki o ince çizgiyi fark ettiren bir deneyim alanı. Keizersgracht kanalının kıyısındaki müze bugüne kadar Annie Leibovitz, Helmut Newton, Diane Arbus, William Klein gibi ünlü fotoğraf sanatçılarının eserlerine ev sahipliği yapmış. Ayrıca fotoğrafçılığa yeni başlayanlar için de Foam Talent programı gibi birçok fırsat sunuyor.
Müze; pazartesi, çarşamba, cumartesi ve pazar günleri 10.00-18.00, perşembe ve cuma günleriyse 10.00-21.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. 2025 itibarıyla yetişkinlerden 16 avro, öğrencilerdense 12,80 avro ücret alınıyor.
Sarphatipark
Şimdi şehrin karmaşasından uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak için Sarphatipark’a doğru gidiyoruz. Bu park De Pijp semtinin tam kalbinde yer almasına rağmen oldukça sessiz ve huzurlu bir dinlenme noktası. 1888 yılında tasarlanan park adını Hollandalı doktor ve planlamacı Samuel Sarphati’den almış. Parkta Samuel Sarphati’nin bir heykeli de yer alıyor
Burası yerel halkın güneşlenmek, piknik yapmak, spor yapmak ve dinlenmek için tercih ettiği popüler bir kaçış noktası. Sen de uzun yürüyüş yollarıyla, geniş çim alanlarıyla ve göletleriyle büyüleyen parkta yürüyüşe çıkabilir, kitabını ve kahveni alıp huzur dolu bir gün geçirebilirsin. Çocuklar için oyun alanları da bulunan parkı ücretsiz ziyaret edebilirsin.
Micropia
Hijyen takıntın varsa burayla yüzleşmeye hazır olmanı öneriyoruz! 2014 yılında Plantage bölgesinde açılan Micropia, şehrin en ilginç ve etkileyici müzelerinden. Gözle görülmesi mümkün olmayan mikroorganizmaların şaşırtıcı dünyasını keşfetmek için yenilikçi ve interaktif sergiler sunuyor. Kulağa biraz ürkütücü gelebilir ama burası bilim dünyasına açılan bir pencere gibi!
Amsterdamse Bos (Amsterdam Ormanı)

Şehrin turistik noktalarını gezdin, enerjini harcadın. Şimdi doğanın kalbinde derin bir nefes alma zamanı! Rotanı Amsterdamse Bos’a çevirebilirsin çünkü burası hem doğayla buluşacağın hem ruhunu dinlendireceğin devasa bir orman. Amsterdam’ın büyük bir bölümünü kaplayan bu ormanda; yürüyüş parkurları, piknik alanları, gölet ve oyun parkı yer alıyor. Ayrıca burası kürek çekme, yüzme ve kuş gözlemciliği gibi aktiviteler için de popüler bir durak. Bölgeye giriş ücretsiz. Ancak bazı özel etkinlikler için ücret talep edilebiliyor.
Artık Amsterdam’ı avucunun içi gibi biliyorsun! Amsterdam ziyaretin için ilkbahar ve yaz aylarını tercih edebilir, bu dönemlerde şehrin enerjisiyle buluşabilirsin! Şimdi hayal ettiğin seyahati gerçekleştirme zamanı geldi. Etstur’un avantajlarını ve Amsterdam otellerini inceleyip yolculuğunu planlayabilirsin. Amsterdam tüm güzellikleriyle seni bekliyor!
Müze vb. yerlerin ziyaret saatleri ve fiyat bilgileri, yazının yayınladığı tarih için geçerlidir. Güncel bilgilere resmi web siteleri üzerinden ulaşabilirsin.
Yayın Tarihi: 6 Ağustos 2025