Önce ismi cezp etti… Babushka, kulağa ne kadar da fonetik geliyordu. Sonra paylaştıkları güzel fotoğrafları ile merak uyandırdılar. Bütün kış birbirimizi takip ettik, onlar Alaçatı’da ben İstanbul’da, uzaktan uzağa. Ot Festivali’ne gelince Babushka Alaçatı’ya gitmesem olmazdı. Aradım, “yarın akşam geleceğim” dedim, “hay hay” dediler, ben de gittim. Ne iyi etmişim! Portakal ve limon ağaçları altında, çakıl taşları üzerinde rengarenk bir bahçe. Hava bulutlu olmasa, neredeyse yıldızlara bile değersin buradan. Ot Festivali ile birlikte henüz yeni açılmış, öyle ki ben oradayken bile duvarlara bir şeyler asılıyordu sakin sakin.

Babushka Alaçatı’nın sahipleri Özgür Bey ve eşi Olga Hanım. Özgür Bey yıllarca sektörde çalışmış, bir sürü başarılı işe imzasını atmış eski bir turizmci. Eşi Olga Hanım ise eski bir strateji danışmanı. 2010 yılında İstanbul’a yerleşip, işinden istifa etmiş. Türk mutfağına özellikle de Türk kahvaltısına olan ilgisi ile Kahvaltı Kulübü kurmuş. Amacı yabancılara bu kültürü tanıtmak olmuş, neticede çok da başarılı olmuş. Daha sonra Özgür Bey ile hayatlarını birleştirmişler ve Babushka Alaçatı’ya birlikte hayat vermişler. Olga Hanım mutfağı, Özgür Bey ise servisi yönetiyor. Babushka, Rusça anneanne demekmiş. İkisi de anneannesi tarafından büyütülmüş bu güzel insan hayalleri olan restoranlarını açınca hiç düşünmeden bu ismi koymuşlar.

‘’Anneanne Mahide’nin Özgür’e hazırladığı çomaçların ve anneanne Masha’nın Olga için özel pişirdiği lahana pirozhkinin tadı hala damaklarımızda. Bu çocukluğumuzun yemeklerini tekrarlamak anlamında olmasa da anneannelerimizin öğrettiği yemek fikirlerini sizlerle paylaşma fırsatı veriyor bizlere. Bu yüzden Babushka’da biz geleneksel yemeklere sadık kalırken, anneannelerimizin kendi dokunuşlarıyla yeni lezzetler yaratmalarından da ilham alıyoruz. Yine tıpkı onlar gibi yerel çiftçilerin mevsimlik ürünleri ile sofralarımızı kuruyoruz. Sonuç olarak annelerimizin yemeklerinin doyurucu, sağlıklı ve lezzetli olması olması için ne kadar uğraştıklarını hatırlıyor ve aynı özeni misafirlerimize sunuyoruz.’’ diyorlar.

Peki, ben Babushka Alaçatı’da ne yedim? Isırgan, turp otu, pancar otu ve ebegümeci ile hazırlanmış karışık otlar, Gürcü ıspanak topları, zeytinyağlı bebek enginar, cibes otu, bakla fava ve kuru cacık ile nefis bir ekşi maya ekmek yedim. Ekşi maya ekmeği kendileri yapıyorlar; dışı kıtır, kalın kabuklu, içi yumuşak hafif ıslak ve yoğun kokulu harika bir ekmekti. Adeta başlı başına bir yemek diyebilirim.
Özgür Bey Mersin kökenliymiş, favalarını köklerinden aldığı tarifle yapmış. Soğansız, havuç ve patatesli. Ben ki bakla favada bol soğan hatta farklı çeşitlerde soğan severim, Babushka’nın soğansız favasını çok beğendim. Lezzeti ve kıvamı son derece dengeli ve çok hafifti. Bu yediklerim set menü olarak geldi. Bunun üzerine o gece ne yapılmışsa artık ana yemek olarak sunuluyor. Benim gittiğimde tereyağlı pirinç pilavı ile kuzu tandır vardı. Yer kalmadığı için deneyemedim, ne diyelim bir daha ki sefere artık. Hem hazır Ot Festivali’ne gelmişken, bol bol yöre otlarından yemeliyim dedim.

Babushka Alaçatı’da akşam yemekleri dışında sabah kahvaltısı, öğle yemeği de oluyor. Yalnız önceden telefon ederseniz iyi olur. Bir de en az iki en fazla sekiz kişilik yemek kursları yapıyorlar. Bu kurslardaki yemekler bölge malzemeleri kullanılarak yapılan Türk yemekleri oluyor. Çeşme, Ilıca ve Dalyan’dan kurs katılımcılarını alabiliyorlar. Kurslar için önceden kayıt yaptırmak gerektiğini hatırlatırım.
İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori
