Dünyanın en eski kentlerinden biri İstanbul… Binlerce yıl öncesine uzanan tarihinde yüzyıllar boyu farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış, imparatorlukların başkenti olmuş, hepsinden farklı kültürel izler taşıyarak bugünün en kozmopolit şehirlerinden birine dönüşmüş. Bu yüzden İstanbul’a nereden bakarsanız bakın, geçmiş zamanların ruhunu taşıyan eserler çıkar karşınıza. İstanbul’un güzeller güzeli karakterini belirleyen tarihi yapıların büyük bir bölümü de Doğu Roma, nam-ı diğer Bizans İmparatorluğu’ndan kalma eserler…
İşte İstanbul’un Konstantinopolis olduğu zamanlardan bize uzanan en güçlü hazineler…
Tarihi Yarımada’nın Prensi Galata Kulesi
İstanbul siluetinin başrolündeki yapılardan biri olan Galata Kulesi, Beyoğlu’nun en karakteristik noktalarından biri olan Galata’nın daracık sokakları arasından tüm heybetiyle yükseliyor. Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa edilen yapı 1204 yılında gerçekleşen Haçlı Seferleri sırasında oldukça fazla hasar görmüş. Kulenin günümüze uzanmış en özel yapılardan bir olmasında ise Galata’yı güçlü surlarla çevirerek bir koloni haline getiren Cenevizliler’in payı var. Yapı, 1348 yılında yığma taşlar kullanılarak İsa Kulesi adıyla yeniden yükselmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nda gözlem evi olarak kullanılan Galata Kulesi, 1964’e kadar da yangın kulesi olarak hizmet vermiş. 1967 yılından beri turistik hizmete açılan Galata Kulesi İstanbul Boğazı’nın panoramik olarak en güzel izlenebileceği nokta… 2025 yılı itibarıyla Galata Kulesi’ni 08.30-23.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Galata Kulesi’ne son giriş saati ise 22.00.
Büyülü Atmosferiyle Yerebatan Sarnıcı
Tarihi boyunca büyük uygarlıkları ağırlayan İstanbul’da su her zaman önemli bir konu olmuş. Bizans döneminde ise su ihtiyacının karşılanması için pek çok sarnıç inşa edilmiş. Sultanhamet’te bulunan Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı da 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinyen tarafından, Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış. Sarnıç olarak adlandırılan yapılar toprak altına inşa edilen ve içerisinde su biriktirilen depolar olarak tanımlanıyor. Yapımında eski tapınaklardan ilham alan sütunlar, süslemeler ve Roma çağı heykellerini yansıtan Medusa başları kullanılan Yerebatan Sarnıcı, ihtişamlı mimarisi nedeniyle saray olarak da anılıyor. Günümüzde turistik olarak hizmet veren, çeşitli konser ve etkinliklere de mekan olan yapı, özel ışıklandırma sistemi ve su sesleri eşliğinde büyüleyici bir atmosfere sahip. 2025 yılı itibarıyla yapıyı her gün saat 09.00-22.00 saatleri arasında gezebilirsiniz. Son giriş saati ise 18.30.
Tüm Görkemiyle Ayasofya
Sanat ve mimari tarihi açısından sadece İstanbul değil dünyanın da en görkemli yapılarından biri olarak kabul edilen Ayasofya, aynı zamanda dünyanın 8. harikası olarak da anılıyor. Ayasofya, Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından bugün Sultanahmet olarak anılan semtte 532-537 yılları arasında bir katedral olarak inşa ettirilmiş. Yapımında dönemin iki önemli mimarı Trales’li Anthemios ve Miletos’lu İsidoros görev almış. Oldukça büyük bir yapı olsa da kalabalık bir ekiple yaklaşık 6 yıl kadar kısa bir sürede tamamlanmış. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra ise Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş. Yüksek kubbesinin eteğinde sıralanan pencerelerinden içeri süzülen gün ışığı ve duvarlarını boydan boya süsleyen sanat harikası mozaikleriyle mistik ve büyüleyici bir atmosfere sahip Ayasofya, tüm görkemiyle sizi büyülemeye hazır.
Her köşesi buram buram tarih kokan İstanbul’da eşsiz bir yolculuğa çıkmak istersen ETS’de farklı hava yolu şirketlerinin İstanbul uçak bileti fiyatlarını inceleyebilirsin. Sana uygun bileti aldıktan sonra artık yola çıkmaya hazırsın!
