Memleketin cennet kıyısı Antalya’da, krallara layık bir konaklama ve yemek ziyafeti için tercih edilecek otellerin başında Cornelia Hotels zincirinin baş halkası olan, Cornelia Diamond Resort & Spa geliyor. Çam ve okaliptüs ağaçları ile masmavi, billur Akdeniz’in ortasında yer alan tesisten içeri adımınızı attığınız andan itibaren şımartılmaya hazır olun. Lokum ve ev yapımı çikolatalar ile karşılandığınız Cornelia Diamond Golf Resort&Spa’da kalınan süre boyunca rejime, diyete ara vermemek elde değil. Zaten tatil dediğin de afiyetle yemeden içmeden geçmez. Hal böyleyken, bence siz de benim gibi kendinizi otelin Baş Aşçısı Ünal Aytumur ve ekibinin lezzetli ellerinden çıkan yemeklerin tadını çıkarmaya bırakın.

Şef Ünal Aytumur otel açıldığından beri, yani 8 yıldır burada çalışıyor. İşe başladığının 6. ayından sonra tesisin baş aşçısı olmuş. Kendisi genç, yetenekli ve yenilik peşinde koşan biri. Fırsat buldukça daha önce görmediği yerlere seyahat ediyor. Her yaratıcı kişilik gibi, o da gittiği yerlerden ilham alıyor, geri döndüğünde ise bunu işine yansıtıyor. “En çok deniz mahsullerini yapmayı severim” diyor ilk tanıştığımızda. O an benim de gözlerim parlıyor, bilirsiniz ben de denizden babam çıksa yerim diyenlerdenim. Balığı, balık işlemeyi, pişirmeyi Yunanistan Rodos Adası’nda öğrenmiş Ünal Şef. Ne kadar da iyi etmiş bilseniz, zira Cornelia Diamond Resort&Spa özellikle deniz mahsulleri konusunda çevredeki otellere fark atıyor. Yalnız çevredeki değil elbet, en iyi benim diyen balıkçılar bile gelip görmeli ve tatmalı yapılanları.

Balık çeşitleri ve iki haftada bir cuma akşamları kurulan akvaryumvari balık mostrası, İstanbul Balık Hali’nden hallice. Bu kadar çok çeşidi başka otelde bir arada görmek zor. Balıklardan; sinarit, deniz levreği, mezgit, dil, kırlangıç, fener, isparoz, lüfer, sargos, karagöz, fener, siçoz, turna, kabuklulardan; jumbo deniz karidesi, kral yengeç, ıstakoz çeşit olarak ilk sayabildiklerim. Koca koca ahtapot ve herkesin gözdesi kalamarlar da cabası. Görüntü muhteşem! Sofraya oturup bir bir tabaklar önüme gelmeye başlayınca karnımdan gelen mutluluk seslerini saklamak için ne yapacağımı şaşırdım.

Klasik ızgara balıkların yanı sıra, değişik ve kendilerine özgü birçok balık yemeğini burada bulmak mümkün. Tropikal meyveleri ve çeşitli baharatları, balıkların lezzetini bastırmayacak şekilde dengeli kullandıkları tabaklara özellikle bayıldım. Karışık balık çeşitlerinden yapılan zencefilli ve acılı balık yahni önden iştah açmak için ya da ana yemek olarak yenebilir. Rezeneli karides ya da kiraz domatesli tiger karides, hafif lezzetlerin peşinde olanlar için ideal. Morney soslu kral yengeç tam iki kişi paylaşmalık. Tatlı su balığı olmasına rağmen lezzet olarak tuzlu su balıklarını aratmayan turna tava, tereyağında pişirilmiş dil balığı, tartar soslu lüfer ile insan burada ne yiyeceğini şaşırıyor.

Patlıcan beğendili ıstakoz ve Fethiye’nin derin sularında yaşayan bir orfoz türü olan siçoz ızgara, benim favorim oldu. Siçoz balığını patlak gözlerinden tanımak mümkün. Her yerde, her zaman bulmak mümkün değil, oldukça iri, kalın ve etli bir balık. Tadının istakozu andırdığını söyleyebilirim bir de siçozu yiyip derisini sakın ayırmayın, en güzel yeri derisi diyebilirim. Kesinlikle tadı damağımda kaldı!

Deniz mahsullerini otelin ana restoranında açık büfe dışında a la carte olarak hizmet veren Fish&Love adlı restoranda da yemek mümkün. Fish&Love’da sadece deniz ürünleri servis ediliyor, önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor ve otelin diğer ala carte restoranlarında olduğu gibi burada da kişi başı 10 Euro ücret alınıyor. 7 yaş sınırı olan restoran, 15 Mayıs-31 Ekim tarihleri arasında, yaz sezonu boyunca hizmet veriyor. Haftanın bir günü de kapalı olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.
İnci Özay Hatipoğlu
Son Mastori
