Koyu Mod Açık Mod
Koyu Mod Açık Mod

Üsküp’te Gezilecek Yerler

Makedonya Kapısı Makedonya Kapısı

Vardar Nehri’nin ikiye ayırdığı Üsküp, Kuzey Makedonya’nın başkenti ve en büyük şehri. Bu şehir Balkanların kalbinde tarihle iç içe bir yolculuğa çıkmak isteyenlerin uğraması gereken ilk duraklardan biri. Roma Dönemi kalıntılarından Osmanlı camilerine kadar pek çok farklı kültürün esintilerini taşıyan şehir, atılan her adımda ziyaretçilerinin kulağına geçmişin derin yankılarını fısıldıyor.

Üsküp, Dardania Krallığı’ndan bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nin başkentliğine uzanan uzun bir yolculuğun hikâyesini gözler önüne seriyor. Roma Dönemi’nden kalma sur kalıntıları; Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen camiler, hanlar, hamamlar ve Evliya Çelebi’nin hayranlıkla söz ettiği yapılar şehre tarihî bir derinlik katıyor. Bir zamanlar Rumeli’nin Bursa’sı olarak anılan Üsküp, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli merkezlerinden de biriydi.

Üsküp bir dönem Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu; camileri, tekkeleri ve çarşılarıyla capcanlı bir İslam şehri olarak da tanınıyordu. Zamanla büyük değişimler geçirse de bugün hâlâ sokaklarında Arnavutça, Türkçe ve Makedonca yankılanan bir şehir.

Bu eşsiz şehir şimdiden ilgini çektiyse, “Üsküp’e ne zaman gidilir?” diye düşünmeye başladıysan şehirde ilkbahar ve sonbahar aylarının yağışlı geçtiğini ve kışların soğuk olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle Üsküp’ü ziyaret etmek için yaz aylarını tercih edebilirsin. “Üsküp kaç günde gezilir?” diye merak ediyorsan da Üsküp’ü keşfetmek için 2 gün genellikle yeterli. Tabii daha fazla vaktin varsa bu süreyi dilediğin gibi uzatabilirsin!

Şimdi hazırsan seni Üsküp’ün harika sokaklarında geçmişin izlerini süreceğin keyifli bir geziye çıkarıyoruz. O hâlde Üsküp gezi rehberimiz başlasın!

Taş Köprü

Üsküp’e gittiğinde karşına bir köprü çıkacak. Bu köprüyü sakın sıradan bir köprü zannedip geçme! Çünkü bu köprü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Üsküp’teki mührü olarak bilinen Taş Köprü. Vardar Nehri’nin iki yakasını birleştiren bu köprü, insanları birbirinden ayıran duvarlara inat, yüzyıllardır şehrin iki yakasında yaşayan insanları bir araya getiriyor.

Öncelikle köprünün tarihinden ve teknik detaylarından bahsedelim. İnşasıyla ilgili birçok farklı görüş olsa da en çok kabul edilen görüş, köprünün 1451-1469 yılları arasında, Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edildiği. Bu nedenle Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da anılıyor. Bir başka görüşse köprünün inşasının Sultan II. Murat döneminde başladığı ve yine Fatih Sultan Mehmet döneminde tamamlandığı. Her ne kadar tarihsel olarak mümkün olmasa da bazı kaynaklar Taş Köprü’nün Mimar Sinan’ın bir eseri olduğunu da söylüyor.

Şehrin en önemli simgelerinden biri hâline gelen Taş Köprü’nün toplam uzunluğu 220 metre. Kemer açıklıklarının en küçüğü 4,05 metre, en büyüğü 13,48 metre olan köprünün toplam 13 gözü yani 12 kemeri bulunuyor. Köprü mimari olarak iki uçtan merkeze doğru hafifçe yükseliyor. Kemer açıklıklarının her iki yönden ortaya doğru daha geniş ve yüksek tutulmasıysa köprüye zarif bir eğim kazandırıp üçgen formu veriyor. Yuvarlak kemerleriyle Vardar Nehri üzerinde yükselen Taş Köprü, bir geçit olmanın ötesinde âdeta tarihin ortasında dimdik duran bir tanık gibi. Demir korkuluklardan taş döşemelere kadar her detayında geçmişten kalma bir iz, bir nefes saklı.

Bir zamanlar bu köprünün ortasında mukarnaslı mihrabıyla dikkat çeken küçük bir köşkün bulunduğu da söyleniyor. Ne yazık ki bu zarif yapı zamana yenik düşmüş, bugün köprü üzerinde yer almıyor. Ancak 2004 yılında Türkiye’den Üsküp’e giden bir uzman ekip, köprüyü incelediğinde mihrap köşkünün 74 taştan oluştuğunu ve bunların 72’sinin sapasağlam durduğunu keşfetmiş. Mihraplı köşkün restorasyonlar sırasında bir türlü yenilenememesinin de ilginç bir nedeni var. İşçiler bu küçük ama zahmetli yapıyı en sona bırakmış. Çünkü büyük yapıların aksine bu küçük ve ince işçilik isteyen yapının restore edilmesinin tam bir sabır ve uzmanlık işi olduğu söyleniyor.

Her ne kadar mihrap köşk bugün yerinde olmasa da Taş Köprü hâlâ tüm görkemiyle ayakta. Pek çok zorluk gören Taş Köprü; 1566, 1578, 1579 derken 2000’li yıllara kadar birçok kez onarılmış.

Taş Köprü bugün yalnızca yayalar tarafından kullanılıyor. Köprünün en önemli görevlerinden biri de Eski Şehir (Türk Çarşısı) ile Makedonya Meydanı’nı birbirine bağlaması. Velhasıl Üsküp’e gittiğinde mutlaka Taş Köprü’nün üzerinden geç ve güzel fotoğraflar çek. Bakalım bu taşlar sana hangi yüzyılın hikâyesini fısıldayacak?

Makedonya Meydanı

Bir şehrin kalbi, o şehrin meydanlarında atar. Üsküp Meydanı olarak da bilinen Makedonya Meydanı, bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Üsküp’ün tam ortasında, Vardar Nehri’nin kıyısında yer alan bu meydan hem bir buluşma noktası hem tarihin, sanatın ve modern yaşamın iç içe geçtiği bir açık hava müzesi.

Şehrin kalbi olarak anılan ve toplam 18 bin 500 metrekare büyüklüğünde olan meydanın planlamasına 1963’te başlanmış. Planlamaların ardından inşa edilen meydanda 2010 yılından günümüze kadar ülke tarihine damga vurmuş heykeller yer alıyor. Meydanda “Üsküp 2014” projesi kapsamında yapılan birçok heykel ve bina da bulunuyor. Bu heykeller arasında en önemlilerden biri de meydanın merkezinde yer alan Büyük İskender Heykeli.

Büyüleyici bir Üsküp Kalesi manzarasına ev sahipliği yapan meydanın kalbinde konumlanan Büyük İskender Heykeli, 2011’de Makedonya Cumhuriyeti’nin 20. yılı anısına yapılmış. “Atlı Savaşçı” olarak isimlendirilen bu yapı, 10 metre yüksekliğinde silindirik mermer bir kaide üzerine yerleştirilmiş 14,5 metrelik atlı bir heykelden oluşuyor. Toplamda 24,5 metre uzunluğunda devasa bir anıta dönüşen heykelin etrafıysa 2,5 metre boyunda 8 adet bronz aslan heykeliyle çevrili. Şehrin tam göbeğinde yer alan bu heykeli fark etmemek imkânsız! Ancak biz yine de bu eşsiz eseri gece görmeni tavsiye ederiz. Çünkü ışıklar yanıp fıskiyeler dans etmeye başlayınca çok daha etkileyici bir manzarayla karşılaşacaksın.

Büyük İskender’in at üzerindeki heykeline önemli figürlerin heykelleri de eşlik ediyor. Yine bu meydanda; birbirinden görkemli at ve aslan heykelleriyle günlük yaşamı tasvir eden çeşitli heykeller de görebilirsin.

Hemen kenarında Taş Köprü’nün yer aldığı meydan, özellikle yaz aylarında gecenin geç saatlerine kadar hareketliliğini koruyor. Makedonya Medyanı aynı zamanda şehrin ulaşım merkezi olarak da biliniyor. Birçok otobüs ve minibüs hattı bu meydandan hareket ederek şehrin farklı noktalarına ulaşıyor. Makedonya Meydanı’nın etrafında birçok kafe, restoran ve dükkân da yer alıyor. Kısacası Makedonya Meydanı şehri ziyaret eden turistlerin başlangıç noktası sayılabilir. Yani aklında olsun, Üsküp’ü gezmeye Makedonya Meydanı’ndan başlayabilirsin!

Üsküp Kalesi

Üsküp Kalesi

Üsküp’ün kalbine biraz da yukarıdan bakmak ister misin? Cevabın “evet” ise o zaman doğru Üsküp Kalesi’ne! Şehrin en yüksek tepelerinden birinde, Vardar Nehri’ni ve Eski Çarşı’yı tepeden gören bir konumda yer alan kale hem eşsiz manzarasıyla hem tarihî dokusuyla seni içine çekecek!

Üsküp Kalesi’nin tarihi Roma Dönemi’ne kadar uzanıyor. İnşa edildiği tarih net olarak bilinmese de kalenin MS 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus Dönemi’nde yeniden inşa edildiğine dair kayıtlar mevcut. 1963 Üsküp depreminden sonra yapılan kazılarda kalenin içinde Neolitik Dönem’e ait kalıntılar bile ortaya çıkmış. Yani Üsküp Kalesi öyle sıradan bir kale değil, âdeta çağların tanığı!

Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı ünlü eserinde kalenin 1660 yılındaki görünümünü kaleme aldığı biliniyor.

Üsküp şehrinin bayrağında ve armasında da yer alan Üsküp Kalesi, şehrin önemli mimari sembollerinden biri. Surları büyük ölçüde Osmanlı Dönemi’nde yenilenmiş kalenin burçlarından şehri izlemekse nefes kesici bir deneyim! Aynı zamanda kale içinde, Osmanlı Dönemi’ne ait eserlerin sergilendiği bir müze bölümü de mevcut.

Taş duvarlar, yeşillikler ve arka planda panoramik Üsküp manzarası… Burada âdeta kartpostallara yakışır bir manzaranın seni beklediğini unutma. Kaleye çıktığında sadece Üsküp’ün günümüzdeki manzarasını değil, aynı zamanda geçmişin ayak izlerini de takip edeceksin. Özetle Üsküp gezini Üsküp Kalesi’ne çıkmadan bitirme! “Ben bu kaleyi ne zaman ziyaret edeceğim?” diye merak ediyorsan hemen söyleyelim: Üsküp Kalesi, haftanın 7 günü, 24 saat boyunca ziyarete açık ve giriş ücretsiz.

Üsküp Eski Çarşı (Türk Çarşısı)

Üsküp Eski Çarşı

Osmanlı’nın bu denli iz bıraktığı bir şehirde çarşılardan bahsetmemek neredeyse imkânsız. Yalnızca Üsküp’ün değil, Balkanlar’ın da en eski ve en büyük çarşılarından biri olan Üsküp Eski Çarşı, bir diğer adıyla Türk Çarşısı, Osmanlı Dönemi’nden kalma tarihî dokusunu korumayı başarmış yapılardan biri. 12. yüzyılda inşa edilen, Üsküp Kalesi ve Taş Köprü arasındaki geniş bir alana yayılan çarşı capcanlı bir atmosfere sahip. Çarşının Arnavut kaldırımlı, dar ve labirent gibi sokaklarında geleneksel el sanatları dükkânlarından kuyumculara, esnaf lokantalarından çay evlerine kadar birçok farklı alternatif seni bekliyor.

Çarşının içinde ve çevresinde birçok han, hamam ve cami de yer alıyor. Bu yapılar içerisinde en meşhur olanlarıysa Kurşunlu Han, Sulu Han, Çifte Hamam ve Mustafa Paşa Camii. Özellikle Türk turistlerin kendilerini evlerindeymiş gibi hissedecekleri bir atmosfer sunan Üsküp Eski Çarşı’da Türkçe konuşan esnaflara ve geleneksel Türk mutfağının eşsiz lezzetlerine de rastlayabilirsin. Lezzet demişken Türk Çarşısı’na gittiğinde kuru fasulyeyle servis edilen köfteyi mutlaka denemeni öneririz!

Matka Kanyonu

Şimdi, şehir merkezinin hareketli temposuna kısa bir ara verelim. Ne de olsa Üsküp bölgesinde yapılacaklar bir hayli fazla. Sen de kalabalıktan biraz uzaklaşmak, doğayla baş başa kalmak ve yemyeşil bir atmosferde zaman geçirmek istiyorsan Matka Kanyonu’na doğru yola çıkalım. Matka Kanyonu, şehir merkezine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta yer alan, muhteşem bir doğa harikası. Son derece popüler olan bu kaçış noktası Treska Nehri tarafından oluşturulmuş, yemyeşil doğasıyla öne çıkan doğal bir kanyon. Üstelik deniz havasını aratmıyor.

Matka Kanyonu hem doğanın eşsiz güzelliklerini keşfedebileceğin hem birçok aktiviteye katılabileceğin harika bir durak. Kanyonu ziyaret ettiğinde tekne turuna katılabilir, kano veya kayak kiralayabilir, doğa yürüyüşleri yapabilir, mağaraları ziyaret edebilirsin. Ancak mağara ziyareti deyip geçme çünkü Matka Kanyonu, dünyanın en derin su altı mağaralarından biri olan Vrelo Mağarası’na ev sahipliği yapıyor. Bu mağarayı ziyaret etmek için en iyi seçenekse tekne turları. Tekne turlarıyla kanyonda yürüyerek ulaşamayacağın birçok noktaya da ulaşabilirsin.

Kanyona ulaşır ulaşmaz seni karşılayacak ilk şey huzur olacak. Çünkü burası neredeyse el değmemiş doğal bir güzelliğe sahip. Neredeyse deme sebebimizse kanyonun içinde birkaç yapının yer alması. Bunlardan en önemlisiyse Aziz Andrew Manastırı. Yapımı 1389 yılında biten, dik ve yüksek kayalıkların arasına yerleştirilmiş, İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Andrew’e adanmış bu manastırı da mutlaka görmeni tavsiye ediyoruz. Kanyonda ayrıca bazı yeme içme ve konaklama mekânları da mevcut. Uzun bir kanyon gezisinin ardından dilersen bu mekânlarda bir şeyler atıştırabilir veya kanyonda romantik bir gece geçirmek için otelde konaklayabilirsin.

Rahibe Teresa Evi

Rahibe Teresa Evi

Rahibe Teresa, hayvansever faaliyetlerinden dolayı 1979 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş, Hristiyan dünyasının ünlü rahibelerinden biri. Asıl ismi Agnes Gonca Boyacı (Anjeze Gonxhe Bojaxhiu) olan Arnavut kökenli rahibe, 1910 yılında Üsküp’te doğmuş. Rahibe Teresa, rahibe olmaya 18 yaşında karar vermiş.

Makedonya Meydanı’na çok yakın bir yerde, Makedonya Caddesi üzerinde yer alan Rahibe Teresa Evi’nin alt katı müze, üst katıysa kilise olarak faaliyet gösteriyor. Açılışı 2009 yılının ocak ayında gerçekleştirilen bu evin yeriyse özel olarak seçilmiş. Burada daha önce Rahibe Teresa’nın vaftiz edildiği İsa’nın Kutsal Yüreği Katolik Kilisesi’nin bulunduğu söyleniyor.

Müze olarak kullanılan alt kısmın bir köşesinde Rahibe Teresa’nın yaşadığı dönemi simgeleyen bir yatak odası, diğer köşedeyse bir yemek odası yer alıyor. Evin salonunun büyük bir bölümü sergi olarak ziyaretçilere sunuluyor. Bu sergide Rahibe Teresa’nın Üsküp’teki yaşamının farklı dönemlerine ait fotoğraflar, belgeler ve eşyalar sergileniyor. Bu eşyalar arasında en meşhur olanıysa Rahibe Teresa’nın kendisine ait olan beyaz sarisi. Aynı zamanda sergide Rahibe Teresa’nın 1979 yılında aldığı Nobel Barış Ödülü’yle bir fotoğrafı da bulunuyor.

Rahibe Teresa Evi oldukça modern bir mimariye sahip. Üst kattaki küçük şapelse evi ziyarete gelen Hristiyan turistlerin ibadet edebildiği bir yer. Rahibe Teresa Evi, haftanın her günü 09.00-19.45 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.

Milenyum Haçı

Tarih boyunca farklı dinlere ve kültürlere ev sahipliği yapmış Üsküp’te bu dinlere ve kültürlere ait birçok sembolü görebilmek mümkün. Bu sembollerin en önemlilerinden biri de Milenyum Haçı. Turistler tarafından sıkça ziyaret edilen Milenyum Haçı, Vodno Dağı’nın zirvesinde yer alıyor. Hristiyanlığın 2000. yılı anısına Makedon Ortodoks Kilisesi tarafından inşa edilen bu haç, 66 metrelik yüksekliğiyle dünyanın en büyük haç sembolleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda bu haç, geceleri aydınlatıldığında şehrin hemen her yerinden görülebiliyor.

Milenyum Haçı’nın bulunduğu noktaya gidebilmek için şehir merkezinden kalkan 25 numaralı otobüslere binebilirsin. Otobüsten indikten sonra Milenyum Haçı’na ulaşabilmek için de teleferikle Vodno Dağı’na çıkman gerekiyor. Teleferik yolculuğu sonrasında tepeye ulaştığındaysa seni muhteşem bir Üsküp manzarası bekliyor!

Vodno Dağı Seyir Tepesi

Söz konusu panoramik bir Üsküp manzarasıysa en ideal adreslerden biri Vodno Dağı Seyir Tepesi! Şehrin hemen güneyinde yükselen Vodno Dağı, deniz seviyesinden 1066 metre yüksekte bulunuyor. Buraya çıkarken üzerine bir şeyler almanı öneririz çünkü burada seni şehir merkezine kıyasla daha serin bir hava karşılıyor.

Zirvesinde Milenyum Haçı’nın bulunduğu Vodno Dağı Seyir Tepesi’ne teleferikle ulaşacaksın. Ardından zirvenin çevresindeki birçok seyir noktasından şehir manzarasının tadını çıkarabilirsin. Vodno Dağı’ndan Üsküp manzarasını izlemek hem yerliler hem turistler için oldukça popüler bir aktivite. Vodno Dağı’nda aynı zamanda yürüyüş parkurları ve dinlenme alanları da bulunuyor. Yani dilersen şehir manzarasını izledikten sonra keyifli bir yürüyüş yapabilir veya dinlenme alanlarında biraz soluklanabilirsin.

Kuzey Makedonya Arkeoloji Müzesi

Biraz dağ havası aldıktan sonra yeniden şehir merkezine dönelim. Şimdi seni mutlaka görmen gereken bir müze olan Kuzey Makedonya Arkeoloji Müzesi’ne götürüyoruz. Vardar Nehri kıyısında, Taş Köprü’ye çok yakın bir konumda bulunan Kuzey Makedonya Arkeoloji Müzesi, “Üsküp 2014” projesi kapsamında inşa edilmiş modern bir müze binası. Burası Makedonya topraklarının tarih öncesi dönemlerinden Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan zengin arkeolojik mirasının sergilendiği bir müze.

Şehrin tarihine ışık tutan bu önemli müzede 6 binden fazla eser yer alıyor. Büyük İskender’den Osmanlı Dönemi’ne kadar birçok farklı döneme ait eserlerin sergilendiği müze, 20 farklı arkeolojik bölgeden izler barındırıyor. Bu zengin koleksiyon Makedonya’nın derin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek için de eşsiz bir fırsat!

Heykellerden mozaiklere, sikkelerden lahitlere kadar birçok farklı parçanın sergilendiği müzenin en ilgi çekici parçasıysa İskender Lahidi’nin bir kopyası. Tarihe ışık tutan Kuzey Makedonya Arkeoloji Müzesi, salıdan pazar günü hariç 10.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık. 2025 yılı itibarıyla yabancı ziyaretçiler için tek kişilik bilet fiyatı 150 dinar. Müzeyi öğrenciler her perşembe, lise öğrencileriyse her çarşamba ücretsiz olarak ziyaret edebiliyor. Ayrıca müzede her ayın ilk cumartesi günü, tüm ziyaretçiler için ücretsiz giriş imkânı da sunuluyor.

Mustafa Paşa Camii

Mustafa Paşa Camii

Üsküp’te birçok Osmanlı eserini görmek mümkün. Üstelik bu eserler Üsküp’te mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Eski Çarşı’nın üst kısmında, Üsküp Kalesi’ne oldukça yakın bir konumda bulunan Mustafa Paşa Camii de bu eserlerden biri. 1492 yılında II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde vezirlik yapmış Mustafa Paşa tarafından yaptırılan bu cami, klasik Osmanlı mimarisine sahip. 47 metre uzunluğunda tek bir minaresi bulunan cami, inşa edildiği günden bu yana tüm görkemiyle ayakta kalmayı başarmış. Mustafa Paşa Camii’nin külliyesinde Mustafa Paşa’nın ve kızı Ummi Hatun’un türbeleri de yer alıyor.

Tıpkı Üsküp Kalesi gibi 1963 depreminden sonra biraz hasar alan Mustafa Paşa Cami’nin 2006-2011 yılları arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından restore edildiği biliniyor. Günümüzde hâlâ ibadete açık olan Mustafa Paşa Camii, turistlerin ilgi odağı durumunda. Eğer sen de Üsküp ziyaretinde Osmanlı’nın izlerini aramak istersen mutlaka Mustafa Paşa Camii’yi ziyaret etmelisin.

Çifte Hamam

Osmanlı kültürü söz konusu olduğunda hamamlardan bahsetmemek pek mümkün değil. Eski Çarşı’nın içerisinde bulunan Çifte Hamam da önemli Osmanlı eserlerinden biri olarak öne çıkıyor. 15. yüzyılda İshakoğlu İsa Bey tarafından yaptırılan Çifte Hamam, adını kadınlar ve erkekler için ayrı bölümlere sahip olmasından alıyor.

Mimari açıdan değerli bir yapı olan Çifte Hamam, inşa edildiği dönemde Üsküp’teki en büyük ikinci hamam olmasıyla da özel bir yere sahip. Ancak günümüzde bu yapının, etrafını çevreleyen dükkânlar nedeniyle biraz saklı kaldığını söylemek mümkün. Monolitik mimariyle yapılan hamamın inşasında taş, tuğla ve harç kullanılmış. 1.056 metrekarelik bir alana sahip olan Çifte Hamam, günümüzde hamam olarak faaliyet göstermese de Makedonya Ulusal Sanat Galerisi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapıyor. Yani Üsküp ziyaretin sırasında Çifte Hamam’da güzel bir hamam keyfi yapamasan da harika bir sergi gezebilirsin! Çifte Hamam’ı pazartesi günleri hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin.

Davut Paşa Hamamı

Davut Paşa Hamamı

Üsküp’teki Osmanlı eserlerinden bir diğeri de Taş Köprü’nün Eski Çarşı girişinin hemen yanında bulunan Davut Paşa Hamamı. 15. yüzyılın ikinci yarısında, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid dönemlerinde sadrazamlık yapmış Davut Paşa tarafından inşa ettirilen hamam, etkileyici mimarisiyle Üsküp’ün en büyük hamamlarından biri. Hamamın dış cephesi, Osmanlı Dönemi’ndeki özgün hâlini büyük ölçüde koruyor. Ancak hamamın iç kısmında bazı değişiklikler mevcut. Yine de kubbelerin geçişlerinde bulunan işlemeler, ilk günkü hâlini koruyor. Uzun yıllar hamam olarak hizmet veren Davut Paşa Hamamı, günümüzde bu işlevini sürdürmüyor, Makedonya Ulusal Sanat Galerisi’nin sergi salonu olarak kullanılıyor. Davut Paşa Hamamı’nı ziyaret ettiğinde birçok Makedon sanat eserini görebilirsin.

Sulu Han

Osmanlı’nın geçtiği yerlerde hamamlar olur da hanlar olmaz mı? Elbette olur! Üsküp’te İslam mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Sulu Han, ismini hemen yanındaki Serova Irmağı’ndan alıyor. Bazı rivayetlere göreyse bu ismi, avlusunda bulunan şadırvandan almış. Eski Çarşı içerisinde yer alan bu tarihî han, 15. yüzyılda Üsküp fatihi Paşa Yiğit Bey’in oğlu İshak Bey tarafından yaptırılmış. Yaklaşık 2.100 metrekarelik bir alana kurulu olan han, kare şeklinde geniş bir avluya sahip. Avluya açılan kemerlerle bezeli sundurmadan zemin ve birinci katta bulunan tonozlu küçük odalara geçiliyor. Hanın zemin katında 27, üst katındaysa 30 oda bulunuyor.

Tipik Osmanlı han mimarisine sahip Sulu Han’ın zemin kattaki odaların eşya depolamak, üst kattaki odaların da tacirlerin ve yolcuların konaklaması için kullanıldığı biliniyor. 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde şehrin büyümesiyle ve trafiğin yoğunlaşmasıyla birlikte han, konaklama işlevini daha fazla sürdürememiş. Pazardaki esnaflar ve zanaatkarlar tarafından depo ve atölye olarak kullanılmaya başlanmış. Yani Sulu Han’ın bir nevi zamana yenik düşerek misyonunu değiştirmek zorunda kaldığını söylemek mümkün. 1963 yılında restore edilen bu bina, günümüzde Üsküp Güzel Sanatlar Fakültesi ve Üsküp Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü tarafından kullanılıyor. Sen de Osmanlı’nın Üsküp’teki izlerini takip etmek istersen Sulu Han’ı ziyaret edebilirsin.

Kurşunlu Han

Hazır Üsküp’teki hanlardan bahsetmeye başlamışken Kurşunlu Han’ı da es geçmek olmaz. Eski Çarşı’da, Makedonya Müzesi’nin hemen yanında bulunan Kurşunlu Han, günümüze kadar ayakta kalmayı başaran Osmanlı kervansaraylarının en büyükleri ve en güzelleri arasında. Adını bir zamanlar kurşunla kaplı kubbelerinde aldığı rivayet edilen Kurşunlu Han, 1550 yılında II. Selim himayesindeki bilim insanlarından Abdul Gani’nin oğlu Molla Müslihiddin Hoca tarafından yaptırılmış.

Osmanlı mimarisinin özel örneklerinden biri olan Kurşunlu Han, tarih boyunca han ve hapishane gibi farklı amaçlarla kullanılan bir yapı. Zemin ve birinci kattan oluşan hanın her iki katı da kemerlerle süslü. İki adet avlusu bulunan Kurşunlu Han’ın ilk avlusunda bir çeşme de yer alıyor. Bu avluya bakan zemin ve birinci kattaki odalar, konaklayan kişilere ayrılmış. İkinci avluysa genellikle atların barınması ve konaklayan kişilerin eşyasının saklanması için kullanılmış.

Bir zamanlar hanın hemen yanında bir hamam ve cami de bulunuyormuş. Günümüzde cami tamamen ortadan kalkmış, hamamın ise kalıntıları bulunuyor. Kurşunlu Han Günümüzde Makedonya Müzesi’nin taş eserler (lapidarium) bölümüne ev sahipliği yapıyor. Sen de Kurşunlu Han’ı ziyaret ederek o tarihî dokuyu içine çekebilir, taş eserler koleksiyonunu görebilirsin.

Kapan Han

Osmanlı Dönemi’ne ait özel yapılardan bir diğeri de tarihî Türk Çarşısı’nın yani Eski Çarşı’nın merkezinde yer alan Kapan Han. 15. yüzyılın ortalarında İshak Bey’in oğlu ve Üsküp sancak beyi Gazi İsa Bey tarafından inşa ettirilen Kapan Han, düzenli vakıf geliri sağlaması amacıyla yaptırılmış. 1.086 metrekarelik alana sahip olan hanın zemin ve birinci katında birer girişi bulunuyor. İki katlı tipik Osmanlı han mimarisiyle inşa edilen handa toplamda 44 oda yer alıyor. Odalar üst katta yer alırken alt kattaysa depolar ve atların barınması için ahırlar mevcut.

Kapan Han, adını “kabban” kelimesinden alıyor ve bu kelime Arapçada büyük terazi, baskül anlamına geliyor. Hana ismini veren kabbanların 15. yüzyılda hanın girişinde yer aldığı ve satılan malların tartılması için kullanıldığı biliniyor. Kapan Han günümüzde konaklama hizmeti sunmasa da ziyaretçilerini avlusunda ve odalarında bulunan restoranlarda, kafelerde, dükkânlarda ağırlamaya devam ediyor. Sen de keyifli bir yemek yemek, güzel bir kahve içmek veya alışveriş yapmak istersen Kapan Han’a uğrayabilirsin.

Üsküp Sanat Köprüsü

Üsküp âdeta bir köprüler ve heykeller şehri! Öyle ki bir köprüden geçerken dört heykelle göz göze gelebilirsin. Özellikle Üsküp 2014 projesiyle birlikte şehre birçok eser kazandırılmış. Bu proje kapsamında inşa edilen köprülerden biri de Üsküp Sanat Köprüsü. Vardar Nehri üzerinde, Taş Köprü ile Arkeoloji Müzesi arasında yer alan bu köprü, araç trafiğine kapalı. Sadece yayaların geçebildiği modern bir yaya köprüsü olarak hizmet veriyor. Ancak bu köprüyü özel kılan tek şey yayalara ait olması değil. Üsküp Sanat Köprüsü’nün dikkat çeken yanı, üzerinde Makedonya’nın kültüründen ve tarihinden 29 önemli sanatçının ve müzisyenin bronz heykellerinin yer alması. Halkın gelişmesine katkı sağlamış yazarlar, bilim insanları ve sanatçılar gibi birçok önemli şahsın heykelleri, köprü üzerinde ziyaretçileri selamlıyor.

Köprünün her iki yanında 14 ve merkezinde bir adet olmak üzere toplam 29 heykel bulunuyor. Köprünün toplam uzunluğu 83 metre, genişliğiyse 9,2 metre. Ayrıca şehre karanlık çöktüğünde ışıkların yanmasıyla köprünün oldukça romantik bir havaya büründüğü de bir gerçek. Sen de ihtişamlı heykeller ve ışıklar arasında yürümek ve romantik fotoğraflar çekmek istersen Üsküp Sanat Köprüsü üzerinde kısa bir yürüyüş yapabilirsin. Kim bilir, belki de heykelleri uzun uzun seyretmek istersin… Tercih senin.

Makedonya Mücadelesi Müzesi

Makedonya Mücadelesi Müzesi

Yine Üsküp 2014 projesinin şehre kazandırdığı özel eserlerden birinden bahsedeceğiz: Makedonya Mücadele Müzesi. Bu yapı Vardar Nehri kıyısında, Arkeoloji Müzesi’nin hemen yanında konumlanmış modern bir müze. Yapı, 2500 metrekarelik alana kurulmuş.

16 farklı bölümden oluşan müzenin içerisinde Makedonya için önemli olan 109 tarihî kişinin bal mumu heykeli bulunuyor. Bu bölümde Mustafa Kemal Atatürk’ün de bir bal mumu heykeli var. Bununla birlikte 16 kişinin de resimleri sergileniyor. Müzede sergilenen askerî teçhizatlar, çeşitli giyim eşyaları, halk kıyafetleri, etnolojik objeler, tarihî belgeler, fotoğraflar ve diğer yardımcı materyaller, verilen tüm mücadeleyi daha çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor.

Makedonya Mücadele Müzesi 8 Eylül 2011’de Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 20. yıldönümünde açılmış. Günümüzde Üsküp’te en çok ziyaret edilen kurumlardan biri olan Makedonya Mücadele Müzesi yabancı resmî heyetler, kamu çalışanları, diplomatlar ve diğer ziyaretçilerle birlikte 100 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırlıyor.

Gelelim müzenin ziyaret saatlerine. Pazartesi günleri kapalı olan müzeyi salıdan pazara kadar 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin. Müzeye son giriş saatininse 17.15 olduğunu unutma! Resmî tatil günlerinde kapalı olan müzenin 2025 yılı güncel giriş ücretleriyse bireysel ziyaretçiler için 300 dinar, organize gruplar içinse kişi başı 120 dinar. Eğer ziyaretini ayın ilk cumartesi gününe denk getirebilirsen müzeyi ücretsiz olarak gezebilirsin.

Makedonya Müzesi

Şimdi seni ülkenin en eski ve en büyük müzesine götürüyoruz. Eski Çarşı bölgesinde, Kurşunlu Han’ın hemen yanında yer alan Makedonya Müzesi, Makedonya’nın zengin tarihini ve kültürel mirasını yansıtan geniş bir koleksiyona sahip. Arkeoloji, etnoloji ve tarih müzelerinin birleşimiyle oluşan Makedonya Müzesi’nde arkeolojik buluntulardan geleneksel kıyafetlere ve tarihî eserlere kadar birçok farklı kategoride toplam 66.000 eser sergileniyor.

Müzenin dikkat çekici ve görülmesi gereken kısımlarından biri de Kurşunlu Han’ın avlusunda sergilenen lapidarium bölümü. Arkeoloji Müzesi kısmındaysa Neolitik, Bronz ve Demir çağlarından Klasik ve Helenistik dönemlere ve Roma, Slav, Bizans ve Türk dönemlerine uzanan binlerce yıllık bir serüvenin seni beklediğini söyleyebiliriz. Tarih Müzesi kısmındaysa Makedonya’nın yüzlerce yıllık tarihi boyunca yaşadığı önemli gelişmeleri kronolojik olarak gözlemleyebilir ve eserleri inceleyebilirsin. Yine Makedonya Müzesi’nde Makedonya’ya özgü bitki ve hayvan türlerinin sergilendiği bölümü de ziyaret ederek ilginç bir deneyim yaşayabilirsin.

Makedonya Müzesi sürekli sergilerin dışında süreli sergilere ve birbirinden ilginç etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Yine müze içerisinde yer alan hediye dükkânlarından çeşitli replikalar, kitapçıklar ve hediyelik eşya da alınabiliyor. Ancak bu müze oldukça büyük, bu nedenle gezmek için en az 2-3 saatini ayırman gerekebilir. Müze haftanın her günü ziyarete açık. Pazartesiden cumaya kadar 08.00-16.00, cumartesi günleri 09.00-15.00 ve pazar günleri 09.00-13.00 saatleri arasında müzeyi ziyaret edebilirsin. Bilet fiyatlarıysa 2025 yılı itibarıyla bireysel ziyaretçiler için 150 dinar olarak belirlenmiş.

Aziz Ohrid Kliment Katedrali

Aziz Ohrid Kliment Katedrali, Üsküp’te mutlaka görülmesi gereken kiliseler arasında yer alan bir yapı. Modern mimarisiyle dikkat çeken bu yapı, aslında bir ana Ortodoks katedrali. Üsküp’te bulunan Meryem Ana Katedrali’nin ardından yeni bir kilise ihtiyacı doğmuş. Bu ihtiyaç için 1972 yılında Mimar Slavko Brezovkski, Aziz Ohrid Kliment Katedrali’nin inşasına başlamış. Modern mimarinin sıra dışı bir örneği olan Aziz Ohrid Kliment Katedrali, 1990 yılında tamamlanmış.

Aziz Ohrid Kliment Katedrali sadece kubbe ve kemerlerden oluşan, özgün dairesel tasarımıyla öne çıkan bir yapı. Freskleri akademik ressam Jovan Petrov ve ekibi tarafından boyanmış katedralde dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan, 1,5 metre göz çapına sahip ve 70 metrekarelik yüzeye işlenmiş büyük bir Hz. İsa tasviri de bulunuyor.

Aziz Ohrid Kiment Katedrali’nin ana giriş bahçesinin sol bölümünde, o dönem Avusturalya’da yaptırılmış, 45 metre yüksekliğinde 3 adet çan da mevcut. Katedralin önünde bulunan çeşmeyse katedrale İslam cemaati tarafından hediye edilmiş. İlginç mimarisiyle ve içinde bulunan sanat eserleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan Aziz Ohrid Kliment Katedrali’ni sen de gezi rotana eklemelisin.

Üsküp Şehir Müzesi

Üsküp’te ziyaret etmeni önereceğimiz yerlerden biri de Eski Tren İstasyonu olarak da bilinen Üsküp Şehir Müzesi. Makedonlar için büyük bir yas sembolü olan müze, 1938-1940 yılları arasında Sırp mimar Gavrilovic tarafından yapılmış tren istasyonu binasında yer alıyor. 1963 yılında gerçekleşen büyük depremde kısmen yıkılan binanın dış cephesindeki saatse depremin gerçekleştiği an olan 05.17’de durmuş.

1970 yılında tren istasyonundan Üsküp Şehir Müzesi’ne dönüştürülen yapı, 4.500 metrekarelik bir alana sahip. Bu alanın 800 metrekaresi geçici sergiler için kullanılırken 2500 metrekarelik alanıysa kalıcı sergiler için kullanılıyor. Müzenin koleksiyonunda Neolitik Dönem’den günümüze kadar uzanan, Üsküp’ün tarihini arkeolojik, etnografik, tarihî ve sanatsal açıdan anlatan birçok eser bulunuyor. Müze bu anlamda arkeoloji, tarih, etnoloji ve sanat tarihi olmak üzere dört ana bölüme ayrılmış.

Birbirinden ilginç eserleri görebileceğin ve Makedonya tarihine tanıklık edebileceğin bu müzeyi haftanın her günü 07.00-15.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin. Müzeye girişlerin ücretsiz olduğunu da unutma!

Büyük İskender Anıtı

Büyük İskender Anıtı

“Makedonya’nın %70’i Makedon, %20’si Arnavut, %10’uysa heykeldir.” Bunu biz söylemiyoruz. Bu söylem, Üsküp’te yapılan yüzlerce heykele bir gönderme olarak halk arasında ortaya çıkmış esprili bir eleştiri. Üstelik biraz da haklılık payı da var. Üsküp 2014 projesi kapsamında şehrin çehresi, yapılan heykellerle oldukça değişmiş. Halk arasında Büyük İskender Anıtı olarak bilinen devasa ve gösterişli anıttan başlayalım.

Makedonya Meydanı’na geldiğinde gözüne ilk çarpacak yapılardan biri devasa büyüklükteki Büyük İskender Anıtı. 2011 yılında Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 20. yılına özel olarak meydanın tam ortasına dikilmiş bu heykel, gerçekten de ihtişamıyla göz dolduruyor. Tamamı bronzdan yapılan, atı Bukefalos’un üzerinde tasvir edilen Büyük İskender Heykeli, 28 metre yüksekliğe ulaşıyor. Tüm heybetiyle Üsküp Meydanı’nın merkezinde yer alan heykel, Vardar Nehri’nin diğer yakasında yer alan ve Büyük İskender’in babası olan II. Philip’in heykeline de gururlu bir şekilde selam veriyor.

Makedonya’nın bağımsızlığının önemli sembollerinden biri olan Büyük İskender Anıtı, Üsküp 2014 projesinin en bilinen ve tartışmalı eserlerinden biri. Anıtın çevresinde yer alan ve her biri 2,5 metre boyunda olan sekiz aslan heykelinden dördü su fıskiyesi görevi görüyor. Çevresindeki havuz ve asker heykelleri de anıtın ihtişamına ihtişam katıyor. Heykelin yönü doğuya, Asya’ya ve Pers’e bakıyor. Bir eliyle kılıcını çekmiş, diğer eliyle atı Bukefalos’u dizginleyen Büyük İskender tüm heybetiyle Üsküp Meydanı’nda ziyaretçilerini selamlıyor.

Makedonya Kapısı

Makedonya Kapısı

Makedonya’nın bağımsızlık mücadelesini unutmamak ve gelecek nesillere de bu mücadeleyi anlatabilmek için Zafer Takı (Porta Macedonia) olarak da bilinen Makedonya Kapısı yapılmış.

Makedonya Kapısı, yine Üsküp 2014 projesi kapsamında inşa edilen eserlerden biri. Makedonya’nın bağımsızlığının 20. yılı anısına inşa edilen Makedonya Kapısı’nın yapımına 2011 yılında başlanmış. İnşaatı 2012’de tamamlanan anıtsal kapının açılışı da aynı yıl gerçekleşmiş. 21 metre yüksekliğindeki Makedonya Kapısı’nın dış yüzeyi 193 metrekarelik mermer rölyeflerle süslü. Bu süslemelerde Makedonya tarihinden önemli olaylar ve figürleri betimleyen kabartmalar yer alıyor.

Üsküp’te mutlaka ziyaret edilmesi gereken noktalardan biri olan Makedonya Kapısı’nın içindeki bir hediyelik eşya dükkânı bulunuyor. Üst katında da asansörle ya da merdivenle çıkılabilen bir seyir terası mevcut. Bu teras düğün törenlerinin ve diğer özel etkinliklerin gerçekleştirilebilmesi için planlanmış. Yine de terasa çıkmak için düğün yapmana gerek yok! Sen de Üsküp ziyaretin sırasında Makedonya Kapısı’na giderek birbirinden güzel fotoğraflar çekebilir, hediyelik eşya dükkânından alışveriş yapabilir ve seyir terasına çıkarak şehir manzarasının tadını çıkarabilirsin.

Bedesten

Eski Çarşı’nın tam kalbinde yer alan Bedesten, tarihî bir kapalı çarşı. 15. yüzyılda Gazi İshak Bey tarafından yaptırılan bu yapı, o dönemde şehrin ticaret merkeziydi ve değerli malların satışı burada gerçekleştiriliyordu. Merkezî konumu, Bedesten’i kısa sürede şehrin en önemli ticaret noktası hâline getirmiş. Bedesten, 1900 yılında yeniden inşa edilerek günümüzdeki görünümüne kavuştu.

1880’lerde Bedesten’in onarılmadan önceki hâlinin bir gravürü yapılmış. Bedesten bu gravürde günümüzdekinden tamamen farklı bir yapı olarak tasvir edilmiş. Resimde altı bölümlü ve altı kubbeli bir yapı olduğu görülüyor. 1964-1965 yıllarında bölgede yapılan sondajlar da resimde yer alan bilgilerin doğruluğunu ispat etmiş. Dolayısıyla asıl Bedesten’in günümüzdekinden son derece farklı olduğunu söylemek mümkün.

Bedesten, günümüzde hâlâ ticari faaliyetlerin devam ettiği bir çarşı olarak hizmet vermeye devam ediyor. Üstelik bu çarşıda birçok Türk esnafın dükkânı da bulunuyor. Sen de Osmanlı’dan günümüze kadar uzanmış bu tarihî çarşıyı gezerek tarihin izlerini sürebilir ve alışveriş yapabilirsin.

İsa’nın Yükselişi Kilisesi (Svetsi Spas)

Şimdi seninle Üsküp’ün merkezindeki en eski kiliselerden birine gidelim. Eski Çarşı bölgesinde, Üsküp Kalesi’nin oldukça yakınında yer alan İsa’nın Yükselişi Kilisesi, tarihî bir Ortodoks kilisesi. Bu kilise, Osmanlı Dönemi’nde inşa edildiği için kısmen yerin altında kalıyor. Bunun nedeniyse Osmanlı Dönemi’nde inşa edilecek kiliselerin yakınlarındaki camilerden daha yüksek olmasına izin verilmemesi.

Bilgi doğru görünüyor (According to the Ottoman laws and regulations, the church should be very modest without a bell tower or ornaments and not taller than the Islamic buildings in the town or village. Now, in order to adhere to these rules a lot of churches were built with the first floor being below the ground level.)

İsa’nın Yükselişi Kilisesi yapı itibarıyla üç nefli bir kilise. Orta nefi kemerli olan yapının yan nefleriyse düz ve tahtalarla kaplı şekilde inşa edilmiş. Ortodoks kiliseleri genel itibarıyla gösterişten uzak olduğu için İsa’nın Yükselişi Kilisesi’nin dış görünümü de oldukça mütevazı. Gelgelelim iç mekâna bakıldığında bu mütevazılık, yerini hayran olunası bir görselliğe bırakıyor. Kilisenin en önemli özelliği de iç kısmında yer alan, 10 metre genişliğinde ve 6 metre yüksekliğinde, ceviz ağacından oyma ve son derece ince detaylara sahip olan ikonostasisi. Karanlığın içinde bir yıldız gibi parlayan bu derin oyma, Eski ve Yeni Ahit’ten motifleri tasvir ediyor. Bölgenin ve zanaatin en iyi ustaları tarafından yapıldığı her açıdan belli olan ikonostasis; yapısına göre taban, taht ikonları galerisi, arşitrav, tavan arası ve tepe olmak üzere beş yatay bölgeye ayrılabiliyor. Her detayıyla kendine hayran bırakan ikonostasis belki de Üsküp’te en çok görülmeye değer eserlerden biri. İsa’nın Yükselişi Kilisesi’ni görülmeye değer kılan özelliklerinden bir diğeriyse bahçesinde yer alan Makedon devrimci Gotse Delçev’in mezarı.

Günümüzde kilise olma özelliğini kaybedip müze olarak hizmet veren İsa’nın Yükselişi Kilisesi’nin içerisinde silah parçaları, isyancı kıyafetleri, mermiler sergileniyor. Cumartesi ve pazar günleri kapalı olan müzeyi diğer günler 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsin.

Sultan Murad Camii

Şimdi seni yine Osmanlı eserlerinden biri olan Sultan Murad Camii’ye götürüyoruz. Bu önemli yapı Eski Çarşı’nın üst kısmında, Saat Kulesi’nin hemen yanında yer alan tarihî bir cami. Balkanlar’daki en eski Osmanlı camilerinden biri olan Sultan Murad Camii, 1436 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun 6. padişahı II. Murad tarafından yaptırılmış.

Yapıldığı dönem itibarıyla erken Osmanlı Dönemi mimarisinin özelliklerini taşıyan Sultan Murad Camii, zaman içinde birçok onarım görmüş. Yapıldığı ilk dönemlerde yanında bir medrese ve imaret de bulunan camiden günümüze yalnızca cami bölümü, medresenin kalıntıları ve külliye sınırları içerisindeki iki türbenin yer aldığı cami mezarlığı kalmış. Bu türbelerden biri Beyhan Sultan Türbesi, diğeriyse Dağıstanlı Ali Paşa Aile Mezarlığı’dır.

Bulunduğu yerle ve çevresindeki yapılarla mimari açıdan uyum içinde olan, estetik yönüyle de öne çıkan Sultan Murad Camii, Hünkar Camii olarak da biliniyor. Caminin iç mekânı, iki sıra hâlinde üçer ayakla üç bölüme ayrılmış. Caminin son cemaat yerinin ön yüzüyse açık. Başlıkları taştan yapılmış dört direk üzerinde duran caminin ortadaki direklerinin başlıkları da sarkıt süslemelerle bezeli. Caminin minaresi kaliteli kesme taştan inşa edilmiş. Şerefesinin alt yanındaysa yine sarkıt süslemeler yer alıyor.

Günümüzde hâlen aktif olarak ibadete açık olan Sultan Murad Camii, Üsküp’te görülmesi gereken yapılar arasında. Sen de bu ihtişamlı camiyi gezerek erken dönem Osmanlı mimarisini yakından inceleme fırsatı bulabilirsin.

Aziz Panteleimon Kilisesi (Nerezi)

Şimdi seninle Nerezi Köyü’ne doğru yol alalım. İşte karşında Vodno Dağı’nın yamaçlarına kurulmuş, küçük ama oldukça önemli bir Bizans manastır kilisesi olan Aziz Panteleimon Kilisesi! 1164 yılında Bizans prensi Alexios Angelos Komneons tarafından yaptırılan bu kilise, Bizans sanatının dünya çapında bilinen en ünlü örneklerinden biri. Aynı zamanda Makedon Orta Çağı’nın olağanüstü bir anıtı olarak kabul ediliyor.

Aziz Panteleimon Kilisesi dünyaya mal olmuş bu ününü 12. yüzyıldan kalma olağanüstü fresklerine borçlu. Bu göz alıcı freskler, Bizans sanatının Komnenos döneminin zirvesini temsil ediyor. İtalyan Rönesansı’ndan önce duygusal derinliği ve gerçekçiliği yansıtmasıyla sanat tarihinde önemli bir yere sahip olan bu fresklerden en önemlisiyse İsa’nın Ağıtı freski. Kilisedeki freskler 16. yüzyılda restore edilmiş.

Kilisenin inşası sırasında manastırın çevresinden çıkarılan taşlar ve yetenekli ustaların ellerinde renkli yüzeylere dönüştürülmüş tuğlalar kullanılmış. Aziz Panteleimon Kilisesi’nin her bölmesindeki birer küçük kubbesi ve ana kubbesiyle birlikte toplam beş kubbesi bulunuyor. Oldukça ilginç bir mimariye sahip ve içinde birbirinden ihtişamlı freskler bulunan bu kiliseyi mutlaka görmeni tavsiye ediyoruz.

Üsküp Saat Kulesi

Üsküp Saat Kulesi

Yine bir Osmanlı eseri, yine göz alıcı bir yapı! Eski Çarşı’nın içinde, Sultan Murad Camii’nin oldukça yakınında yer alan Üsküp Saat Kulesi şehrin önemli simgelerinden biri. Şehre hâkim bir tepe üzerine konumlanan bu kule, Osmanlı Dönemi’nin ilk saat kulesi olma özelliğini taşıyor. 15. yüzyılda inşa edilen Üsküp Saat Kulesi’nin ana işleviyse halka namaz vakitlerini duyurmakmış. 1904 yılında yenilenen kulenin hasar gören saatleri daha sonraki yıllarda tamir edilmek için sökülmüş ve ardından kaybolmuş. Ancak 2008 yılına gelindiğinde Üsküp Saat Kulesi, Türkiye’nin de katkılarıyla İsviçre yapımı yeni saatlerine kavuşmuş.

Üsküp Saat Kulesi, Osmanlı eseri olmasına rağmen kulenin kubbesi Orta Çağ Rus mimarisine benzer özellikler taşıyor. Girişinden saatlerin bulunduğu en üst kısma kadar 105 basamağı olan kule, Eski Çarşı’nın silüetinde dikkat çeken simgesel bir yapı olarak öne çıkıyor. Üsküp’e gittiğinde Üsküp Saat Kulesi’ni ziyaret etmeyi ve güzel enstantaneler yakalamayı ihmal etme!

Murat Paşa Camii

Üsküp’e gittiğinde Eski Çarşı’nın hangi girişinden geçersen geç, mutlaka gözüne çarpacak olan yapı: Murat Paşa Camii. Eski Çarşı’nın tam merkezinde yer alan bu cami, göz alıcı Çifte Hamam’ın ve çevresindeki dükkânların tam karşısında yer alıyor. 15. yüzyılda inşa edilen cami, özgün mimarisiyle şehirdeki diğer camilerden ayrılıyor. Neoklasik İslami unsurlarla Osmanlı Barok tarzına ait olan bu yapı, tek odalı dikdörtgen bir camidir. Caminin ahşap kaset tavanı; içindeki mahvil, mihrap ve mimberle birlikte Osmanlı barok döneminin karakteristik özelliklerini yansıtıyor.

Caminin avlusunda 1937 yılından kalma, oldukça iyi muhafaza edilmiş bir şadırvan bulunuyor. Murat Paşa Camii’nin sağ tarafında bulunan minaresiyse camiye kıyasla farklı üsluba sahip. Bu da minarenin daha eski bir dönemde yapıldığına işaret ediyor.

Zaman içinde zarar gören cami, çeşitli eklemelerle günümüzdeki görünümüne kavuşmuş. Eski Çarşı’nın hareketli atmosferinde önemli bir dinî simge olan Murat Paşa Camii, 1463 yılından beri Türkçe vaaz geleneğini de devam ettiriyor.

Makedonya Çağdaş Sanat Müzesi

Hadi bakalım, biraz da çağdaş sanatlara doğru yol alalım! Eğer çağdaş sanatlara ilgiliysen ve modern eserleri incelemekten keyif alıyorsan seni Üsküp Kalesi’ne yakın bir tepede konumlanan Makedonya Çağdaş Sanat Müzesi’ne götürelim.

Makedonya Çağdaş Sanat Müzesi, halkın kolektif hafızasında yer edinmiş bir dayanışma sembolü. 1963 depreminden sonra hem Makedon sanatçıların hem Picasso ve Calder gibi uluslararası çağdaş sanatçıların bağışladığı eserlerle müzenin koleksiyonu oluşturulmaya başlanmış. Müzenin binasıysa Polonya tarafından hediye edilmiş. Günümüzün yaşayan kültürünü tanımlayan, modern ve çağdaş sanatın değerini besleyip yaymak amacıyla kurulan Makedonya Çağdaş Sanat Müzesi’nde 5.500’den fazla sanat eseri bulunuyor.

Düzenli olarak geçici sergilerin ve etkinliklerin de düzenlendiği Makedonya Çağdaş Sanat Müzesi, pazartesi günleri ziyarete kapalı. Eğer sen de müzeyi ziyaret etmek istersen salıdan cumartesiye kadar 10.00-17.00, pazar günleriyse 09.00-13.00 saatleri arasında müzeye gidebilirsin. Müzenin 2025 yılı itibarıyla giriş ücretiyse 100 dinar olarak belirlenmiş.

Üsküp Şehir Parkı

Üsküp Şehir Parkı

Müzeler, camiler, kiliseler, heykeller… Şehirdeki tarihî keşiflere biraz ara verip temiz hava almak istersen seni Üsküp Şehir Parkı’na davet ediyoruz! Şehir merkezine yakın bir konumda bulunan, Vardar Nehri boyunca uzanan bu park oldukça geniş bir halk parkı. Üsküp’ün en büyük yeşil alanı olma özelliğiyle öne çıkan park, özellikle şehir sakinleri için önemli bir dinlenme noktası.

Üsküp Şehir Parkı’nda yapay göller, yürüyüş ve bisiklet parkurları, çocuk oyun alanları ve kafeler yer alıyor. Her mevsimde büyüleyici manzaralar sunan park, özellikle bahar ve yaz aylarında inanılmaz canlı bir atmosfere bürünüyor. Sen de Üsküp’te şehir kalabalığından uzaklaşmak istiyorsan Üsküp Şehir Parkı’na mutlaka uğramalısın. Parka attığın ilk adımda bambaşka bir ritme geçeceğinden de emin olabilirsin. Ağaçların gölgesinde kuş sesleri eşliğinde eline bir kahve alıp banklarda oturabilir, göleti doyasıya izleyebilir veya etrafında eğlenen çocukların sesleriyle birlikte huzurlu bir gün geçirebilirsin.

Makedon Köyü (Makedonsko Selo)

Modern olan şeyler elbette güzel ama biraz da geleneksel olmak lazım. Özellikle de farklı bir ülkeyi ziyaret ettiğinde oranın geleneklerini keşfetmek o ülkeyi tanımanın en iyi yöntemlerinden biri. Tam da bu nedenle seni Vodno Dağı’nın eteklerinde, şehir merkezinden yaklaşık 20 dakika uzaklıkta yer alan turistik bir komplekse götürüyoruz: Makedon Köyü ya da bilinen adıyla Makedonsko Selo!

Makedon Köyü aslında orijinalliğini korumuş bir köy değil. Burası turistlere geleneksel Makedon köylerini tanıtmak amacıyla Makedonya’nın farklı bölgelerindeki köy evlerinden örnekler alınarak inşa edilen bir yer. Kompleks içinde taş evler, otantik şekilde dekore edilmiş konaklama alanları, restoranlar, el sanatları dükkânları ve bir adet kilise yer alıyor. Ziyaretçilerine geleneksel Makedon yaşamından kesitler ve yöresel lezzetleri tatma imkânı sunan Makedon Köyü zannediyoruz ki Üsküp ziyaretinde en sevdiğin yerlerden biri olacak!

Debar Maalo

Üsküp’ün heykellerle bezeli atmosferinden biraz uzaklaşmak ister misin? Üstelik bunu yaparken şehir yaşamından kopmana da gerek yok. Cevabın “evet” ise seni Üsküp şehir merkezine ve Üsküp Şehir Parkı’na oldukça yakın bir konumda bulunan Debar Maalo’ya götürelim.

Debar Maalo, Üsküp’ün bohem ve canlı bir mahallesi olarak biliniyor. 20. yüzyılın başlarında şekillenmeye başlayan bu mahalle, adını Debar kasabasından gelen göçmenlerden almış. Zamanla Üsküp’ün entelektüel, sanatsal ve sosyal yaşamının merkezi hâline gelen Debar Maalo, ağaçlıklı sokaklarıyla ve rahat atmosferiyle hem yerel halkın hem turistlerin gözdesi. Özellikle de akşam saatlerinde “Dışarı çıkalım.” denildiğinde akla ilk gelen mekânlardan biri.

Şehir merkezinin anıtsal havasından çok daha farklı, samimi bir ortam sunan Debar Maalo’da pek çok bar ve geleneksel Makedon restoranı (kafana) bulunuyor. Gündüz saatlerinde sakince kahve içip kitap okuyabileceğin birçok kafe de mevcut. Akşam saatlerindeyse canlı müzik eşliğinde yemek yiyebileceğin ve keyifle eğlenebileceğin birçok mekân var. Sen de Üsküp’ün kültürel kimliğini yansıtan nadir bölgelerinden olan bu eğlenceli mahalleyi mutlaka keşfetmelisin.

Üsküp Su Kemeri

Eğer tarihî yapıları görmeyi seviyorsan Üsküp’te senin için önereceğimiz bir yer daha var. Şehir merkezinin birkaç kilometre kuzeybatısında, Vizbegovo köyü yakınlarında yer alan tarihî Üsküp Su Kemeri, senin için ilginç bir deneyim olabilir. Hangi dönemde inşa edildiği kesin olarak bilinmese de Roma, Bizans veya Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olabileceğine dair çeşitli görüşler bulunan Üsküp Su Kemeri, bir zamanlar şehre su taşıyan etkileyici bir yapı olarak biliniyor. Maalesef kemerin eski ihtişamından pek eser kalmamış. Yalnızca 50-55 kemeri ve 386 metrelik bir bölümü günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Üsküp Su Kemeri’nin restorasyon çalışmalarının 2028 yılında tamamlanması planlanıyor. Üsküp Su Kemeri açık bir alanda bulunuyor ve serbestçe ziyaret edilebiliyor.

Aziz Dimitrija Solunski Katedrali

Üsküp’e kadar gitmişken Üsküp merkezinde yer alan ve önemli Ortodoks katedrallerinden biri olan Aziz Dimitrija Solunski Katedrali’ni de mutlaka görmelisin. 1886 yılında inşa edilen ve Selanikli Aziz Dimitri’ye adanan Aziz Dimitrija Solunski Katedrali haç planlı mimarisiyle, kubbesiyle ve çan kulesiyle klasik Ortodoks mimarisinin özelliklerini taşıyor. Şehirdeki Ortodoks cemaati için önemli bir ibadet merkezi olan Aziz Dimitrija Solunski Katedrali, her yıl yerli ve yabancı birçok kişinin ziyaret ettiği özel yapılardan biri olmaya devam ediyor.

Vrelo Mağarası

Vrelo Mağarası

Üsküp gezi önerilerimizi muhteşem bir doğa harikasıyla sonlandırıyoruz: Vrelo Mağarası! Matka Kanyonu’nun içerisinde yer alan ve kanyonda yapılan tekne turlarının önemli bir durağı olan bu mağara, aynı zamanda dünyanın en derin su altı mağaralarından biri. Hatta keşfedilen derinliğin sürekli arttığını da söylemek mümkün. Mağaranın içinde Çam Kozalağı gibi oldukça etkileyici sarkıt ve dikit oluşumları, yer altı gölleri ve büyük salonlar mevcut. Aynı zamanda içerisinde yarasa kolonileri de yaşayan bu mağaraya yalnızca tekneyle ulaşılıyor. Sen de bu muhteşem doğa harikasını görmek istersen mutlaka Matka Kanyonu’nu ziyaret ederek bir tekneyle mağaraya ulaşmalısın.

Üsküp’te gezilecek yerler listemizin sonuna geldik. Sen de bu büyüleyici şehri keşfetmek için sabırsızlanıyor ve harika bir Üsküp gezisi planlıyorsan otel rezervasyonundan uçak biletine kadar tüm detayları Etstur ile kolayca planlayabilirsin. Dilersen Etstur üzerinden Üsküp otellerini de inceleyebilir, ardından valizini hazırlamaya başlayabilirsin!

Yayın tarihi: 30.07.2025

İçeriğimizde belirttiğimiz ziyaret saatleri ve fiyat bilgileri, yazının yazıldığı tarih için geçerlidir. Güncel ziyaret saatlerine ve fiyat bilgilerine, ilgili mekanların web sitelerinden ulaşabilirsin.

Önceki Yazı

Belgrad’da Ne Yenir?

Sonraki Yazı

Atina’da Gezilecek Yerler