Selçuk sınırlarında, kuruluşu Cilalı Taş Devri’ne kadar uzanan, hikayeleriyle olduğu kadar muhteşem kalıntılarıyla da etkileyici bir antik kent Efes… Küçük Menderes Deltası üzerinde yüzlerce yıl öncesine, zamanın derinliğinde büyülü bir yolculuğa ışık tutar halen… Özgür bir halkın 12 şehrinden biri… Öyle uzun ki geçmişe giden yolu, ağırladığı her kültürde bambaşka efsanelere sahne olmuş. Nefes kesen gladyatör karşılaşmalarından kenti kuran cesur bir savaşçıya, Meryem Ana’nın bir zamanlar burada olduğunu rüyasında gören bir rahibeden ana tanrıça Kybele’ye adanan yapılara kadar pek çok efsane biriktirmiş bugüne kadar. Belki hepsi bir efsaneden fazlası değil ama gerçek şu ki; hepsi Efes’in tarihinde heyecanlı bir yolculuğa çıkaran muhteşem hikayeler. Efes efsanelerinden küçük bir demet derledik, işte yıllardır akla durgunluk veren efsaneleriyle kentin en güzel yüzü…
300 Yıl Süren Bir Rüya…
İslami kaynaklara göre Ashab’ı Kehf yani mağara arkadaşları… Efes’teki Yedi Uyuyanlar Mağarası’na isimlerini veren kahramanlar onlar… Rivayete göre; Hıristiyanlığın tüm dünyaya yayılmaya başladığı dönemde, Roma kralı vezirlerini topluyor ve tanrılığını ilan ediyor. Önce şaşıran 6 vezir, krala bunun imkansız olduğunu, zaten bir tanrılarının olduğunu söylüyorlar. İşte hikaye tam olarak burada başlıyor, kral kendisine karşı gelen vezirlerini cezalandırmak için emir veriyor. Vezirler ise bunu duyar duymaz kaçmak için yola düşüyor. Yolda karşılaştıkları bir çobanda guruba eklenince 7 arkadaş, ismini verdikleri Yedi Uyuyanlar Mağarası’na saklanıyor. Ardından 300 yıl süren bir uyku başlıyor, 7 adam sadece 1 gece uyuduğunu düşünürken aslında üzerinden 300 yıl geçen bir zamana uyanıyor. Uyandıklarında ise yaşadıkları toplumda Hıristiyanlık çoktan yayılmış oluyor. Sadece bu hikaye için bile Efes’i ziyaret eden yüzlerce Hıristiyan var çünkü efsanede bahsi geçen 7 adam da Hıristiyanlığı ilk kabul edenlerin arasında…
Cesur Bir Prens’in Kehaneti: Efes
Atina Kralı’nın cesur oğlu karşı kıyı Ege’ye doğru bir keşfe çıkıyor bu efsanede… Yolculuk başlamadan önce ülkenin en ünlü kahinlerinin kapısı çalınıyor önce. Bu keşfe çıkmadan onların fikri ve rüyaları soruluyor. Ve geceler süren rüya dolu uykulardan sonra kahinler onlara fısıldananları Androklos’a anlatıyor. Kahinlerin prense yol gösterecek şeylerin balık ve domuz olduğunu söylemesiyle nefes kesen bir macera başlıyor. Prens arkadaşlarıyla beraber karşı kıyıya doğru yola çıkıyor. Karaya ayak bastıklarında bir ateş yakılıyor ve balık pişiriliyor. Tüm bunlar yaşanırken Androklos, kehanetleri düşünüyor. Gece ilerlerken ormanın arasından çıkan bir domuz, pişen balıklardan bir parça almak için koşmaya başlıyor. Böylece kehanet gerçeğe dönüşüyor ve Atina prensi yıllarca çeşitli Yunan oyunlarına, gladyatör karşılaşmalarına ve sayısız aşk hikayesine sahne olan kenti, Efes sınırlarında kuruyor.
Meryem Ana Evi’nin Gizemi
Efes’te üst kapının yanından çıkınca küçük bir Bizans kilisesi karşılar sizi. İşte o küçük kilisenin Aziz Meryem’in son yıllarını yaşadığı ev olduğu düşünülüyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinin ardından St. Jean, Meryem’i Kudüs’ten kaçırarak zamanın büyük kentlerinden Efes’e getirir. Bülbül Dağı’nın eteklerinde, sık ağaçlarla kaplı bir arazinin içinde ona küçük bir kulübe yapan St. Jean, her gün Meryem’i ziyaret eder. Ömrünün son günlerini Efes’teki kulübede geçiren Meryem’in 101 yaşında yine bu evde öldüğüne inanılıyor. Bu küçük kulübenin bulunuşuyla ilgili olarak küçük bir rivayet de var. 19. yüzyılda yaşamış olan Alman rahibe Anna Katharina Emmerich, Aziz Meryem’in evinin Bülbül Dağı’nda olduğuna dair rüyalar gördüğünü söylüyor. Bunun üzerine yapılan kazılarda Meryem Ana Evi’nin izlerine gerçekten rastlanıyor. İşte o günden beri Efes’in bu küçük kulübesi Hıristiyanların hac merkezi olarak günden güne ünleniyor.
[sendegit type=”etstur” position=”right” href=” https://www.etstur.com/Tur-Arama-Sonuclari/Tum-Kultur-Turlari-Ege—Akdeniz-Turlar%C4%B1″ title=”ile Efes Turları’na sen de git!”]



